Van'a Güzelleme
Yunus Türkoğlu
Dört yanındaki dört koca dağ selam dursun heybetine şanına
Bahtiyar olur suyundan içenler canlar fedadır her bir karışına
İki kalenden karşılıklı ay yıldızlı bayrağın dalgalansın şerefine
Haydi, yine yirmi bir pare top atılsın senin o ihtişamlı tarihine
Ey tarih sen anlat hakikati yalanı savunanların ibretlik özüne
Zeve Şehitliğin hakikati haykırsın taa batının zemheri yüzüne
Peygamber(sav) torunları senin topraklarında bereket olsun
Fecre kadar gecelerin nurla dolsun sabahlar mavilere doysun
Erek Dağı'nda kekiklere bulansam Artos'ta ömrümce dursam
Süphan Dağın münezzeh isminde Tendürek'i sırlarıyla bulsam
Bediuzzaman Sofu Baba ile Abdurrahman Gazilerin yurdusun
Âşık Emrah'ın dizeleri dilden dile hep ruhları okşayıp dursun
Van Kalesi tarih içinde, tarih zaman içinde zamanla bir mekân
Erek Dağı karlı doruklarını sevdayla aşkla ve heybetle anlatan
Vangölü'nün dalgaları zikreder yakamozları nurdan ak kanatlı
Şehri Van mavi yeşil beyaz içindeki güzelliğin Rabbimin sanatı
Badem ağaçlarıyla deryada açan nilüfer misali Akdamar Adası
Ganispi huzurla çağlasın gönüller inşirah bulsun budur manası
Güzelliğin kaplasın ruhumu sana methiyeler yazsam diyorum
Almata'dan gelsin asliklerin kokusu ata yurdumsun biliyorum
Binlerce zümrüt döksem yoluna zebercetleri taksam boynuna
Ufkunda halelensin nurlar Gevaş'ta ebabillerde dursun yoluna
Gurup vakti şipananda oturup Edremit'te seni söylesin ozanlar
Davudi seslerle minarelerinde okunsun kıyamete değin ezanlar
Dilim şad olsa dahi gönlüm hasretinle nalân olup ismini heceler
Gökyüzünden almışsın türkuaz rengini kıyında gezinsin sevenler
Muradiye Şelalesi inerken yaylalarda nahenkle türkülerini söyler
Hoşap Kalesi'nin burçlarında esen billur yeller söyle methi neyler
Saray sınır boylarının serhat beldesi Özalp yiğitlerle Alplerle yaşa
Yıldızlara benzeyen âlimin Abdülhakim Arvasi ile Müküs en başa
Su şehrinin başkenti Gürpınar tarih öncesine yolculuk Çavuştepe
Çatak şelalesi ve çayıyla başka boyut anılarımda dursun Sisardere
Rüzgâr yaylalarında soluklansın ay doğsun kişmirî güllerin üstüne
Başkale Peri Bacalarında kudreti sanat ile işlenmiş arzının üstüne
Kan kırmızısı gelinciklerin eflatun'ileylaklarınla gönüller şad olsun
"Adiyat" okunsun nefes nefese atların Haçort'ta dörtnala koşsun
Şamran'ın üstündeki İrem bağları bilemedim şimdi nerdeler nerde
Şamranaltı'nda isterim akasyalar laleler ebedi olsunlar her demde
Semaver tellensin söğüdün altında kıtlama çaylar zarafetle dolsun
Sengeser keledoş ile çöreğin enfes tadı gelecek nesillerle buluşsun
Sevdamı uyandıran yeşil ovalarında kara kartal olabilsem süzülsem
Bembeyaz bulutların fevkinde bağdaş kursam öylesine oturabilsem
Tarihlere uzanan Çaldıran Ovasını seyredip rüzgârların ile söyleşsem
Yunus (as) olsam mai denizinde kırk gün kırk gece zikredip eğleşsem
Yine mevsim kıştan bahara yaylaların beyazdan türlü renge dönsün
Şairlerin seni yazarken kelimeler sussun cümleler sükûta bürünsün
Vankulu anlatsın senin zengin kültürünü yedi düvel anlasın dursun
Subaşı'nın tok sesi dalgalara karışıp Erciş'ten Van'a kadar duyulsun
Kardelenlerin yorganından başını çıkarıp muhabbetle selamın etsin
Zeringadekler gülerken misk amber kokusuyla âleme velvele versin
Şehri Van seni ben şamama uşkun birde mellaki armutla bilmiştim
Erçek Kuş Cenneti'ndeki flamingoların ritmik danslarıyla sevmiştim
Nurla dolsun lacivert akşamların Süreyya yıldızı nazarlık olsun sana
Dünyada bulunmaz beyaz tüyü mavi sarı gözlerle kedin ilham bana
Seni anlatmaya kalksa cümle-i âlem anlatamaz inan gözünle kaşını
Her yerin güzellik ve hikmetlerle dolu Evliya Çelebin söylesin şanını
Yıldızlar yapraklarında gezinsin gezegenler taç olsun isterim başına
Sevdalı yürekler dile gelsin vurulsun senin toprağına suyuna taşına