Yunus Türkoğlu

Hasretin Düşer Gecelerime…

Yunus Türkoğlu

(15 Nisan 2007 Pazar günü sabah vefat eden anneme…)

O günler bir bahar mevsimi gibiydi geçti-gitti çabucak. Yüreklerimize hüzün bıraktı, gözyaşı bıraktı! Elimizde olsaydı gitme dur diyebilseydik veya durdurabilseydik velâkin durduramadık! Hayat kısa bir sefer gibiymiş anlayamadık. Hançer oldu ayrılığın sızısı, yüreklerimizi sızlattı. Giderken bir avuç köz bıraktı yanık sinelerimize. Bitmeyen kışlar, silinmeyen gölgeler ve dörtnala koşan atlar bıraktı gönüllerimize…

Hasretin düşer gecelerime, hasretin düşer şafaklarıma, hasretin düşer türkülerime! Ve bizim sokak hatıralar saklardı dört mevsimden. İyilik sokağının gülleri soldu. Bizim sokağın nur yüzlü anneleri göçmen kuşlar gibi bir anda kanat çırparak gittiler. Yıllar geçti ve bir daha dönmediler. Sizler yoksunuz artık bizlerde aşılmaz sevdaların sarp yokuşlarında yorgun ve bitkiniz!

Tespihi elinde, zikri dilinde, çayı önünde olan nur yüzlü annem, gecenin sükûnetinde pencerenin önünde oturup sokağı izlerdi. Yüreği nakış nakış ihlâsla işlemeliydi. Gece-gündüz salih amelleriyle şeytan taşlar ve dua dilinden hiç düşmezdi!  Zikretmekten dili-damağı kurur su isterdi. Eşim Leman veya oğlum Emre su getirir ve sonrasında; ne dualar, ne dualar!..  Duaları gökyüzüne çıkar sonra rahmete döner damla damla yağardı. Her haliyle ilahi aşkı terennüm eder dururdu. İzmir Şirinyer’den Emine Hanım kardeşim “- Biz dua etmeyi Naile teyzeden öğrendik!” derdi… Dilinden hamd, şükür, zikir, istiğfar ve dua eksik olmazdı…

Annem:

Tütüncü Mehmet Efendi ile Hoca Kızı Fatma hanımın ilk kerimesiydi. Çocukluk ve gençlik yılları büyük bir bahçesi olan tarihi Van evinde geçmişti. “İlk göz ağrısı” olmanın sevgisine mazhar olmuştu. Vakti gelince mahalleden Rıfat efendinin mahdumu şevket ile izdivaç yapmıştı. Şevket’in görevi icabı Başkale İlçesine tayin olmuşlar ve burada üç yıl gibi bir süre durmuşlardı. 1935’li yıllar, Şevket hoca Türkçe ezana karşı çıkmıştır ve tevkif edilip tutuklanır. Nisan ayıdır ve bir sabah vakti yağmurlarla sürgüne gönderilirler. Bu sürgünden en çok etkilenenlerden biri hiç şüphesiz babamla beraber yollara düşen annemdir. Oldukça meşakkatli bir yolculuk sonunda nihayet Van’a tevdi ederler...

Babamın mahkeme ve soruşturma süreci devam ederken Ağrı İli Doğubayazıt ilçesi Kızıldize köyüne tayini çıkar. Akabinde Diyadin, Erciş ve Çaldıran’da görev süresi devam eder. Merhum annem, Çaldıran’da okulun bahçesinde kız kardeşi Şükriye ve Şöhret abla ile çok güzel lahana ve patatesler yetiştirirler. Şöhret abla, okul hademesinin hanımıdır. Annemin can dostudur. Hafta sonları mahalleli hanımlar toplanıp öküz arabasıyla çermik sularına gider hem çamaşır, hem çocukların başlarını yıkarlar. Kırkı dolan bebeklerin “kırkını” dökerler...

Akabinde rahmetli babam Edremit Sarmansuyu İlkokulu’na tayinen gelir. Vali Konağı karşısındaki tepede anneannemlerin evde oturmaya başlarlar. Burada masal gibi geçer günler. Şahabettin Yapar’ın annesi Hayriye eze, Duduş eze, Lalolar ve diğer komşularla unutulmaz hatıraların yaşandığı yıllar…

Van merkez Cumhuriyet İlkokulu’na atanan babam bir süre burada görev yaptıktan sonra öğretmenlikten ayrılıp imamlık görevine yatay geçiş yapar. Cevdet Paşa Mahallesi’ne yerleşirler ve ömürlerini sonuna kadar burada huzur içinde bir hayat sürerler…

Ey anne, mübarek adı anılınca ürperip gözyaşı döktüğün Peygamber Efendimizin (sallalahu aleyhi ve sellem) aşkını gönlümüze sen nakşettin! Başta Hz. Hatice annemiz (ra) olmak üzere Ashab-ı Kiramı sevmeyi sen öğrettin.

Bizim annelerimiz Peygamber ahlakıyla ahlaklanmışlardı. Fakir fukarayı görür-gözetir, infak etmeyi ve yemek yedirmeyi severlerdi. Onlar ellerindeki imkânlar ile şükür içinde bir ömür sürdüler.  Onlar mütevazı ve tokgözlüydüler. Çok dünyalıkları yoktu buna rağmen asla içinde bulundukları durumdan şikâyet etmezler ve cömertliği elden bırakmazlardı…

Ey anne; kerpiç evimizin penceresinde gönül yaralarını sevgiyle saran nurdan hatıraların kaldı… Sen gittin gideli gözlerim nemli ve içimde bir boşluk var. Gönlümün yaralarını sevgiyle saracak, sohbet edip rüyalarımı anlatacak kimsem yok artık!  Her şey seninle güzeldi ve şimdi; “Tadı yok sensiz geçen ne baharın, ne yazın…”

Annem gidince perdeler kırıştı, ütü tutmuyor artık! Camlar silinse, kapımızın önü her akşamüstü süpürülse de hep kirlidir. Sokağımız, apartmanlar ve insanlarla dolsa da aslında hiç kimse yoktur. Kalabalıklar içinde yapayalnızım/ yapayalnızız…

Annem, 93 yıllık ömrünü 15 Nisan 2007 tarihinde tamamlayarak Hakk’a yürüdü. Mekânı cennet, makamı a’li olsun…

Vefat eden tüm annelerimizin ruhları için üç İhlas-i şerif ve bir Fatiha-i şerife…

Selam ve dua ile…

 

Yorumlar 2
İsmail ÖNGEL 16 Nisan 2024 11:52

Mekânı cennet, makamı a’li olsun… Vefat eden tüm annelerimizin ruhları için üç İhlas-i şerif ve bir Fatiha-i şerife… İsmail ÖNGEL

Uğur deniz 16 Nisan 2024 11:40

Allah rahmet etsin mekanı cennet olsun inşallah.Annennemin herkeste emeği çoktur.Herkes onu çok severdi sayardı değer verirdi.Allah peygamber efendimize komşu etsin inşallah.????????????Sende çok güzel anlatmışsın dayı emeğine yüreğine kalemine sağlık , ellerinden öperim , herkese selamlar,saygılar İzmir'den.

Yazarın Diğer Yazıları