Yunus Türkoğlu

Radyoyu açın 'arkası yarın' başlıyor!

Yunus Türkoğlu

Radyo

TRT FM radyolarında kısa, orta ve uzun dalganın olduğu yıllarda hayat radyoyla yaşanır, saatler radyoya göre ayarlanırdı. Türkiye ve dünyada olup bitenler radyodan öğrenilirdi. Her ailenin mutlaka bir radyosu vardı. El kadar olanı da koca dolap kadar lambalı olanları da vardı. Bizim nesil lambalı radyoyu görmedi. Biz markası Sıera olan masa üstü radyolarıyla büyüdük. Etrafı siyah, ön panelde üst tarafta hoparlör, sağda ve solda çevrilen iki yuvarlak düğme, ortasında yan yana beyaz tuşlar olurdu, bunlar dalga ayarıydı. Düğmelerin biri ses, diğeri istasyon içindi. Arama düğmesi çevrilerek ön cam altındaki ince çubuk hareket eder, uğultu ve parazit sesleri arasında gezinirken istasyon bulunurdu. Ön cam üzerinde yazılı şehir adları bile bizi etkiler belki de büyülerdi! İstanbul, Ankara, Sofya, Milano, Antalya, Kahire, Zagrep, Çukurova, Münih, Atina, Varşova, Washington, İzmir isimlerini okumak bile bizi hayal dünyasında gezdirirdi…

Radyoyu açın “Arkası Yarın” başlıyor!

Arkası Yarın ve Radyo Tiyatrosu başlamaya yakın büyükler radyoyu açın derlerdi. Bu iki yapım yetmişli yılların en çok ilgi gören programlarıydı. Radyo Tiyatrosu haftada iki gece ve dinleyemeyenler, kaçıranlar için cumartesi sabah tekrardan yayınlanırdı. Gece dinlemek bir başka oluyordu tabi. Yaz akşamlarında ablamlar ile beraber evimizin önündeki akasya ağacının altında, bazen evimizin yola bakan penceresinin önünde oturur yolu izler ve çırçırın sesiyle dinlerdik. Kış geceleri gürül gürül yanan kuzine sobanın başında dinlemekte ayrı bir güzeldi…

Arkası yarın ise her sabah yayına girerdi. Her iki programda profesyonelce ve titizlikle hazırlanırdı. O dönemin ünlü tiyatro sanatçıları seslendirme yaparlardı. İlk anda aklıma gelenler; Tomris Oğuzalp, Kerim Afşar, Nedret Güvenç, Aliye Rona, Çetin Tekindor vs… Hatırlayın önce bir ses “Radyo Tiyatrosu” derdi ve ardından müzik eşliğinde etkileyici bir ses, güzel Türkçeyle başlardı; eserin adını, yazarını, yönetmen ve oynayan sanatçıları saymaya. Ardından en önemli görevlerden birini yapan efektörün ismini söylerdi: bazen Ertuğrul İmer, bazen Korkmaz Çakar! Bu iki isim çok tekrar edildiği için dinleyicinin hafızasında yer etmişti…

Radyo Tiyatrosu eserleri daha çok özgün eserler olur, azda olsa ünlü eserlerde olabiliyordu. Fakat Arkası Yarınların çoğu ünlü eserlerden uyarlamaydı. Dr. Jivago’dan, Sefillere, Aşkı Memnu’dan Çalıkuşu’na, Harp ve Sulh’tan, Siyah Lale’ye, Anna Karenina’ya kadar, Türk ve dünya edebiyatının pek çok ünlü eseri dramatize yoluyla TRT radyolarından dinleyiciye sunulurdu. Çocukluğumuz ve ilk gençlik yıllarımızda bu eserlerle tanışmış olduk. Okuyamayan büyükler ise en azında dinlemiş oluyorlardı!

Edebiyatseverler ve edebiyattan hoşlananlar için haftada bir gece saat on civarında yayınlanan “Bir Roman, Bir Hikâye” tadına doyulmaz bir programdı ve benim favorimdi!  Program anonsundan sonra spikerin sesi duyulurdu;”Refik Halit Karay’ın “Yüzen Bahçe” veya Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun “Yaban” adlı eserini kaldığımız yerden okumaya devam ediyoruz.” Şayet okunan romansa kalınan yerden devam edilir, kısa bir hikâye ise okunup bitirilirdi. Daha çok Türk yazarların klasik eserleri tercih edilirdi. Spiker gerçekten çok güzel ve düzgün okur, teklemez ve hiç kekelemezdi. Şu anda spikerin sesini ve fon müziğini duyar gibi oluyorum!.. O yıllarda radyo edebiyattan çok fazla yararlanırdı. Biz bu programlar sayesinde edebiyatı sevdik…

Herkesin ilgisine göre…

Babam Şevket hoca ve bütün babalar akşam yedi (19) ajanslarını kaçırmazlardı. Günün siyasi olayları, Demirel ne dedi, Ecevit ne cevap verdi! Apollo 14 aydan döndü mü? Kıbrıs meselesi ne durumda? Emekli maaşlarına gelen zamlar vs…

Salih ağabeyim, hafta sonları 1. lig maçlarını dinlerdi. Arada beraber dinlerdik. Maç saatine yakın radyo açılır, heyecanla beklerken ilk önce reklamlar başlar ve epeyce sürerdi sonra bir-iki Türk hafif müziği parçası çalınır Ayten Alpman, Erol Büyükburç, Şenay, Cici Kızlar vesaire nihayet maç başlardı. Tribünlerin coşkulu sesi verildikten sonra Orhan Ayhan veya Halit Kıvanç kadroları sayar maçın hakemlerinin adların söyler ve heyecanlı bir anlatım tarzıyla maç başlardı. Beşiktaş’tan kaptan Sanlı, kaleci Sabri, Zekeriya Alp, Trabzon Spor’dan kaleci Şenol, Turgay, Necati, Fenerbaçe’den Cemil Turan, Ziya Şengül, Gol kralı Osman, Galatasaray’dan Kaleci Yasin, Fatih Terim, Gökmen, Büyük Mehmet, Eskişehir’den Fethi, Bursa Spor’dan Sedat-3, Altay’dan Mustafa Denizli gibi isimleri radyodan duyardım. Pazartesi akşam Tercüman gazetesi gelince saydığım isimlerin fotoğraflarını spor sayfasından görme imkânım olurdu…

Ortaokul yıllarında Süleyman Şahin’in terzihanesinde çalışırken radyomuz genellikle açık olurdu. “Yurttan Sesler” “Solistler Geçidi”,”Türküler Geçidi” programlarında daha çok İsmail Polat, Ahmet Sezgin, Yıldıray Çınar, Mahmut Erdal’dan türküler dinlerdik.

TRT’de arabesk müzik yasak olduğu için Yusuf ağabeyim akşamları Kıbrıs radyosu veya Meteoroloji radyosunu zorda olsa bulurdu, Şükran Ay, Mine Koşan, Hayri Şahin’den şarkılar dinlerdik…

“Kalbimi kıra kıra…”

 Ha bu arada! “Seyir, Hidrografi ve Oşinografi Dairesinden…” bahsedecektim kelime sayımı çok aştım bitirmek zorundayım, hoşça kalınız…

Selam ve dua ile…

Yazarın Diğer Yazıları