Mustafa M. Atilla

Tasamız ve endişelerimiz…

Mustafa M. Atilla

Bir yazının,veya uluorta bir paylaşımın kıymeti, onun  adil düşünüşe, hakkaniyete ve vicdana ne kadar sadık kalındığıyla yakından ilişkili olduğunu düşünen biriyim.

Seksenlerden bu yana yıllardır takip ettiğim yazarların düşünceleri, çağlarına şahitlik ettikleri fikirleri, öngörüleri, bu gün için zamanın tanıklığında taşları yerli yerine yerleştirmede ufkumun tepetaklak olması yerine, bende nokta atışlı değerlendirme kabiliyeti sağladığını net bir şekilde söyleyebilirim.

Doksanlı yıllar da bir yazar yazısına şöyle bir başlık atmıştı.

’’Tasası olanlar ancak, yazarlar’’

Bana görede tasası olanlar yazar, paylaşımda bulunurlar, dolayısıyla her yazı, her paylaşım;.. yazanın ve paylaşanın tasalarının ipuçlarını içinde gizler.

Bir tasası,bir endişesi olmayan insanlar çekimser bir davranışın veya düşüncenin arka planı içinde suskun, gizemli dünyalarının sınırlarını göstermemeye çalışırlar. İşte! ben varım, ama.. sen beni yok say.

Çoğu zaman tasamız ve endişemiz bizi itiyor sıklıkla yazmaya, zihnimizde oluşturduğumuz o yazının oluşumu anına kadar içimizde biriktirdiğimiz konulardan ön planda hangisi varsa birini yazarak dışarıya atmış oluyoruz ki, her yazıdan sonra ki ve her paylaşımdan sonra ki, bir rahatlama, tasadan, sızıdan biraz olsun eksilmeyle uzaklaşmayı bir sonra ki yazının ve paylaşımın oluşumuna kadar ertelediğini düşündürtüyor.

Peki; yazarlar yazdıklarının varacağı yeri tahmin de isabet ettirebiliyorlar mı?, buna çok da dikkat edilmez diye düşünülsede, bir boşluğa mı gidiyor? yoksa derya deniz okuyucu kitlesinin içinden nakışlı zihinlere mi hapsoluyor diye yinede acaba!? diyebiliyorlar.

Bunu unutmamak gerekir, her yazı özel bir tecrübenin, yaşanmışlığın yanıla yanıla, yanılmamanın ürünüdür.

FAKAT!

İki ucu olan bu mesafeyi bir ipe benzetirsek, bir ucu yazar, diğer ucu okuyucu olması sebebiyle yazı ve paylaşımlar, klavyeden dijital ekranlara ve kalemden kağıda dökülmesiyle özel olmaktan çıkar, kamusal bir kimliğe bürünür, o nedenle istediğimizi istediğimiz şekilde istediğimiz üslupla yazmaya, paylaşmaya(Bilhassa sosyal medya da) hakkımız olmadığını düşünmemiz gerek.

Doğru veya yanlış, değerli veya değersiz, yanıltıcı veya doğrulayıcı, özel veya mahrem, ayrıca; siyasi veya normal hayatın içinden yazılan ve paylaşım yapılan her düşünce ve fikir beyanatı ile ilgili kırıcı ve iftira ile sıvanmış, gerçek dışı karalama ve küçük düşürücü paylaşımların sıklığının en çok yaşandığı günleri yaşıyoruz ki bir türlü oluşturamadığımız birliktelik ruhuna, her köşeden bir çarpı atıyoruz.

Bitmek, tükenmek bilmeyen klişe tasarımlı senli benli, ötekili düşünceler ve paylaşımlar hiç kimseyi değiştirmiyor, sadece hırçınlaştırdığı gibi kin ve nefreti mütemadiyen zihinlerde güncelliyor. Küskünlükler oluşturuyor.

Yıllar yılı yapmaya çalıştıkları, karşılıklı öfke oluşturmayla, bir türlü akılsal harabeden, akılsal harikaya geçemediğimiz, ve hiçbir zamanda geçemeyeceğimizi sanma karamsarlığını yıkmak için, ona göre de yazı ve paylaşımlar yaparak,.. ısınmanın yerine hedef serinliğe ve güzel günlere çıkmak için son derece umut oluşturulabilinir pekala.

Seksenli yıllardaki sağ sol kutuplaştırmayı, bugün ki bizden onlardan ayrıştırmasıyla yapılan senaryo, kaykay pistinde tasarlandığını anlayabildiğimiz ve bunun, aşırı karmaşık bir şey olmadığını,...yapılmak isteneni, oynanan oyunu bozabildiğimiz takdirde yazılar, tasalar paylaşımlar senden, benden yerine,.. hepimiz, hepimize yönünü çevirir.

İdrak kabiliyetimiz için zekamız bugün için hazır mı?, her zamankinden fazlaca, bize düşen sadece balık olmamak, yenilir yutulur olmamak.

Yazarın dediği gibi, tasası olanlar yazarlar,.. benim tasam ülkemin bekası, Cumhurbaşkanımızın nasıl,ne şekilde köşeye sıkıştırılmış olması, elinin, kolunun bağlanması, yazdıkları senaryonun ilk paragrafı diyebiliriz.

Yoksa;

Mersin'de kendi tarlasına buğday dikti diye bu memleketin efendisi olan köylünün tutuklanıp hapse atılmasına izin verir miydi veya ekonomik çöküş yaşandığı bugün de elli milyon doları bile bile Amerikalı uzay dolmuşu işine soyunan firmaya kaptırır mıydı, sanmıyorum.

Açıklanamayan bir şeylerin olduğu kesin, gerçekten sanmıyorum. Şu an için müdahale gücünü kaybetmiş bir yönetimle karşı karşıyayız. Aşılırmı? fikir yürütemiyorum.

Havada yerde, içeride dışarıda, sağda solda biriken tasalarım biriktikçe zihnim işlem yapmıyor artık kıymetli okurlarım.

Düşünüyorum öyleyse varım diyorsak, hayatımız deneyip deneyip yanıldıklarımız olmamalı diye bildiğimiz gibi, işin aslını anlamadan, bilmeden hararetli çıkışlarda bulununmamalı,… yazılar ve paylaşımlar yapmamalıyız.

Yazarın Diğer Yazıları