Mustafa M. Atilla

Seçmece karpuz

Mustafa M. Atilla

İki karpuz bir koltuğa neden sığmaz anlamış değilim,takip ettim iki karpuzu,karpuzcu pekala rahatlıkla bir koltuğa sığdırdı hemde yüzlercesini. Bu sözü söyleyen her halde Muşlu olsa gerek,çünkü karpuzun iyisi, irisi orada yetişir.

Bugünkü yazım; İki ayrı konuda biri sulu diğeri susuz karpuzun göbeğiyle ilgili.

Sonuna kadar okumadan TELEFonun üçgen çıkış butonuna dokunmayın lütfen.

Van da geçirdiğim yaz aylarının vazgeçilmezi, serinletici, ferahlatıcı, kırmızı,büyük çekirdekli

koyu yeşil, fileyle çarşıdan eve kadar sallaya sallaya götürdüğümüz, üçgen şekilde kestirip aldığımız KESMECE yaz meyvesi ’’KARPUZ’’

Yetmiş Beş veya yetmiş altı yıllarıydı..

galiba,

Mahallemizin sevilen bir büyüğü olan Selahattin Bilen amcanın (Allah rahmet etsin) çalık sokağında ki tarlasına; o yıl kuraklık nedeniyle yeraltı suyundan yararlanmak için DSİ. (Devlet su işleri) beş saniyede bir metre küp kapasiteli sondajı; kuraklığın az hasarla atlatılmanın çaresi olarak düşünmüşler ki vurdular.

Çıkan su; İçim kıvamında çok soğuk su olması nedeniyle, biz mahallenin gençlerine, karpuzu soğutmak için kullandığımız enerji kullanmadan buzdolabı hizmeti veriyordu yaz boyunca.

Yeme kıvamına geldiğinde eğreti bir şekilde oturur,keser sularının üstümüze,kollarımıza akmasını umursamadan yerdik.

En önemlisi ikiye bölünen karpuzun göbeğine gözlerimizi adeta gömerdik.Çok çok zengin aile çocukları değildik ki bir yerine birkaç karpuzu alıp göbeğini yedikten sonra kabuklarını bitişik tarlada otlayan hayvanlara atalım veya kabak çıktı mı yeni bir tane alma lüksümüzü kullanalım.

Şans işte..

Yinede mutlu gençlik yıllarımızı,o sokağın tozlu yollarında,tarlalarında,bahçelerin de arkadaşlarımızla geçirdik,Çok mutluyduk! özel ve güzel günler geçirdik. kehrizinden su içtik,top oynadık,sohbetlere daldık,düğünler de zurnacının ağzı sulanıp çalamasın diye karşısında yaramazlık olsun diye limon yedik,düğün arabalarının önünü kestik,mahalleler arası maçlar yaptık,Nuriye teyzenin bahçesinden üzüm aşırdık,Rahmetli Polat amcanın bahçesine tuttuğu bahçıvanın, bize sıktığı merminin içine koyduğu mercimekle nohutlarının sırtımızdaki çıbarıklık adrenalini yaşadık,Rahmetli Cemalettin amcanın bahçesinde ki yazlık armutları aşırırken dini dürzünün evlatları bari dalları kırmayın laflarını işittik güldük,cümbür cemaat gece yapılan su savaşlarının su kovalarını taşıdık,kanalda sırt üstü uzanıp suyla birlikte küçük köprülerin altından geçtik,imece usulü ile yardımlaşmanın mutluluğunu yaşadık,orada saygıyı sevgiyi öğrendik, şakayla ciddiyeti öğrendik,büyüklere ön iliklemeyi o sokakta yaptık,..koşmayı,doğruluğu dürüstlüğü,birlikten güç doğarı birbirimizden öğrendik,yürümeyi düşüp kalkmayı büyüklerimizden öğrendik,bunlarla beraber ‘’KARPUZUN’’ Göbeği olan hayata dair herşeyi biz çalık sokağında öğrendik..

Orada yetiştik.. orada büyüdük..orada güneşlendik.

Doğunun incisi VAN ise,Van'ın incisi de çalık sokağıydı dedik.

*****

Söz karpuzun göbeği ise, ülke ekonomisinin göbeği de yer altı zenginliklerimiz değil mi?

Bugün bin beş yüz yılları mı? yoksa, yirmi birinci asır mı?. O yıllarda Asya'da, Afrika da insanın şaşkın şaşkın dolaştığı

zamanlar da sömürgeci ruhunun gereğini yapan batı insanı, nasıl ki tüm yer altı, yer üstü zenginliklerini yağmalama ve köle ticaretini zavallı insanlarla yaparken, aradan altı yüz yıl geçtiği halde ara vermeden yeni yeni bizim gibi uyku sersemi ülkelerin toprağının altını karış karış tahlil etmişler ki, bu defa korsanlar yerine zamana entegreli şirketler kanalıyla yapıyorlar.

Malatya’nın dağlarına kadar otağlarını kurmuş, yüzde /üçü beşi sana yeter dercesine yumulmuşlar altının tonlarcasına.

Ülke insanı toprağın altında bir sıkke bulsa ömrünün bir bölümü hapiste çürütüyor, toprağın altından onlarca ton altını bulup kaçıran elin adamına, başka bir emriniz olur mu, efendim diyoruz, yoksa misafirperver ligimizin gereğini mi yapıyoruz diyoruz.

Bir zamanlar sömürülen ülkelere, zavallı gözüyle bakarken, şimdi aynı duruma düşürülen bu ülke, aynı zavallılığın penceresinden bakıyor dünyaya. Şimdi batılı ülkelerden zavallılık nidaları bize doğru esiyor, üstelik köle kayıbı yerine göçük altına diri diri sokulan dokuz can ve ailelerinin; kurtarın naralarıyla.

Bu gidişle,

Birgün gelecek ne yer altı, ne de yer üstünde hiçbir şeyimiz kalmayacak, bizi köle farzedin götürün gemilerinizle ülkenize denecek.

Çünkü biz bu ülkeyi çıkarımızdan az seviyoruz..

Çünkü biz ülkenin göbeğini yemeyi karpuzcuya bırakmışız.

Çünkü hala pembe rüyalar görüyoruz.

Görün bakın elin oğlu; bir koltuğa kaç karpuz sığdırıyor.

LAR.

Elbirlikte…

Yazarın Diğer Yazıları