Mustafa M. Atilla

Sadece su deposu zannediyor dum.

Mustafa M. Atilla

Değerli okurlarım bu hafta ki yazım içinde gizemleri barındıran, İstanbul Yerebatan sarnıcı ile ilgili. Belki bugün için yazılması gerekenler içinde en alt sıralarda bir konu, fakat sizlerinde bilmesini istediğim geçmişe dair,orada sarnıçta yaşananların bilgisi zihinlerimizin bir köşesine, iliştirmenizi istediğim içindir.

Olur ya yolunuz Sultanahmet veya Ayasofya gibi özel mekanlara düşer de gelmişken Yerebatan sarnıcını da gezelim derseniz diye ön bilgi olmuş olsun.

Belki banane sarnıçtan, ne ilgim olur ki söylemeden önce okumayı tercih ediniz.

Önce biraz burayla ilgili bilgi verdikten sonra dikkatinize sunmak istiyorum.

Burası hakkında yazılan, kayıtlara geçen efsanevi bilgilerin birkaçı hariç tamamına yakını üstü örtülmeye, gizlenmeye çalışılan, sırlarla dolu bir yer.

Sıradan bir kişi sarnıcı büyülenmiş bir vaziyette yirmi dakika da gezip çıkabilir. Muhteşem yapıyı bodrum gibi izbe bir yerde, yer altında neden planlarlar diye benim gibi düşünebilenleriniz de olacaktır. Çünkü bodrumlar karanlık ve gizli işlerin yapıldığı dünyalara açıldığını biliyoruz.

Bugünkü haliyle, gezecekler görkemiyle etkilenmiş bir vaziyette kamera çekimi ve çekecekleri fotoğraflarla kolleksiyonlarını renklendirebilirler.

Bununla birlikte sarnıcı gezenler şunu düşünmeli, burası su deposu olarak yapıldıysa neden normal taş bloklarla yapılmamış da bu kadar ihtişamlı roma devri mermer sütünlar kullanılmış, ince işçilikle bu özel tasarımı yerin altına niçin gizlemişler.Bunun gibi insanın aklına gelebilecek bir sürü istifam, zihinleri kurcalaması lazım.

Burası İstanbul’da gezebileceğiniz muhteşem yapılı kültür hazinelerimize ekleyebileceğimiz oyma taş işçiliğinin eşsiz Roma devri kataloglarının arasında ilkler sırasında yerini alabilecek kıymetli eser.

Burası hakkında araştırmalarım, gazetemiz yazarlarından Yunus Türkoğlu kardeşim ile sözleşip gezmeyi planladığımız günün gecesinde rüyama giren bu yerden çıkan yoğun duman, II Abdülhamit kırkbir sütunluk yeri buradan ayırıp kapatması, Son olarak gezdiğimizde orada çalışan bir görevlinin çok şeyler oluyor burada, bir şeyler dönüyor demesi ilgimi daha çok meraka kaydırı.

Bu defa sağa sola saldırıyor başka neler bulabilirim ümidiyle daha önce gezenlerden çalışanlardan bilgi toplarken gezdikten sonra olumsuz olay, kaza,gibi başlarından geçen hikayeler orada her şeyin yolunda gitmediği, kovulmuş şeytanın mesken tuttuğu ruhani alemin adreslerinden biri olduğunu rahatlıkla yazabiliyorum.

Asıl gizemin Abdülhamit hanla toprağa gömüldüğü kesin. Asıl merakım kapatılan yerin ve tüm olan bitenin arşivler de olup olmaması.

Sonra efsane kılıfı giydirilmiş, günümüzde ayinlerin yapıldığı,Osmanlının daha almadığı dönemler içinde o yerin insan adaklarının veya ortadan kaldırma (Suudi Yazar Cemal Kaşıkçı) gibi işlerin görüldüğü bir yer olarak da kullanılmış olabilir diye akıllara gelebilir.

Fazla kurcalamadan efsane deyip geçmek istiyorum.

Yüz bin ton su kapasiteli,140 mt uzunluğunda 70 mt eninde,336 sütunlu,4.80 mt kalınlığında duvar, horasan harcından kalın bir sıva ile yapılarak su geçirmez hale getirilen,9 mt yüksekliğinde, bir iki defa tadilat görmüş eser.

Sarnıcın en önemli efsanevi simgesi Medusa başlı kabartmalı blokları,bir kısmı ters,bir kısmı yatay şekilde konumlandırılmış.

Bu Medusa başları mitolojide yeraltı dünyasının dişi canavarı olan üç kız kardeşten yılan başlı olanı olarak biliniyor.

Medusa kendini beğenmiş siyah gözleri, uzun saçları ve güzel vücuduyla övünen bir kızdır, Zeus'un oğlu Penseus’u sevmesi Athena’nın kıskançlığına sebep olur ve Medusa'nın saçlarını yılana çevirir.O nedenle Medusa’nın baktığı herkes taşa dönüşmektedir. Daha sonra Perseus Medusa'nın başını keser ve onun bu gücünden yararlanarak pek çok düşmanını yener. Buna dayanarak Medusa başı Bizans'ta kılınç kabzalarına işlenmiş ve sutun kaidelerine bakanların taş kesilmesi için ters olarak yontulmuştur.

Her efsanenin bir gerçeklik payı olduğu kesin.

Bugün bile ayin yapılan bu yer ruhlar aleminin üç harfli yaratıklarının varlığını koruduğu bir yer olarak düşünüyorum.

Gezilmesi görülmesi gereken bir yer, nacizane düşüncem abdestli, Ayetel Kürsi okunup girilmesi, fazla oyalanmadan çıkılması iyi olabilir kanısındayım.

Görülmesi gereken yer mi evet, görülmesi gereken yer.

 

Yazarın Diğer Yazıları