Şahbettin Uluat

84. yıldönümünde İkinci Dünya Savaşı

Şahbettin Uluat

Nazi Almanya’sının 1 Eylül 1939'da Polonya'ya saldırarak başlattığı İkinci Dünya Savaşı'nda yaklaşık 80 milyon insan öldü.

Bu cümleyi bir dakika boyunca ve kaç kez okuyabiliyorsanız o kadar kez okumanızı istiyorum.

İstiyorum, çünkü bazı sıradanlaşmış sorunların ciddiliği konusunda insanlık ailesi olarak hepimizin duyarlılık eşiğimizin yükselmiş olduğunu biliyorum. Ağır sorunlarımızı birden fazla kez tekrar etmeden gerçek boyutlarıyla kavramakta güçlük çekiyoruz.

Her biri kendi ülkesinde, bölgesinde kendimiz gibi, yakınlarımız gibi olan her yaştan her meslekten her eğitim düzeyinden ve büyük çoğunluğu masum 80 milyon can, bu savaşta ziyan olup gitmiştir.

Can kayıplarından daha fazla yaralı vardır ve onlar arasında da yine milyonlarcası engelli hale gelmiştir.

Ayrıca, gerçek can maliyetini belirleyebilmek için, cepheye gitsin gitmesin çatışmalarda ölenlerden daha fazla sayıdaki ve her yaştan insanın savaş yıllarında ve savaş sonrası dönemde ölümden beter fiziksel ve psikolojik koşullar altında, enkaz halinde yaşadığını da hesaba katmak icap eder.

Çok sayıda insan bombaların düştüğü yerleşim yerlerinde, çıkılan göç yollarında da yokluktan, kıtlıktan, sefaletten de her türlü nasibini almıştır.

Savaş öncesi evlerinde, şehirlerinde güzel hayaller kuran insanların hayalleri, büyük projeler yapanların projeleri bu büyük yıkımın tozu dumanı altında yok olup gitmiştir.

Aileler çökmüş, ana babasız sokaklarda kalan her yaştan sayısız çocuk da sahipsizlikten, bakımsızlıktan ziyan olup gitmiştir.

Bu savaşta Amerika Birleşik Devletleri atom bombasını ilk kez kalabalık şehirlerde kullanarak büyük kitlesel sivil ölümlerine neden olmuştur.

*

Dünyayı kasıp kavuran bu zulmün yıldönümünde ortaya çıkan yıkımın gerçek baş sorumlusu olduğu halde bütün yükü Hitler’in omuzlarına yıkarak işin içinden çıkabilir miyiz?

Hayır, yapamayız. İkinci dünya savaşı yükselen silahlanma ile göstere göstere gelmiştir.

Öte yandan, insandaki cani ruh halinin, yeryüzünde varlık gösterdiği ilk günlerden, dini kaynaklardaki ifadesiyle Habil ve Kabil kardeşlerden beri var olduğunu itiraf etmek zorundayız.

İnsanlık tarihi boyunca savaşlar, çatışmalar olmuştur. Başlangıçta ilkel silahlarla ve bölgesel olarak yapılan savaşlar bilim, teknoloji, haberleşme, ulaşım koşulları iyileştikçe daha ağır silahlarla ve daha geniş alanlarda, daha farklı projelere dayalı olarak gerçekleşmeye başlamıştır.

Hammadde, kıymetli madenler, enerji ve benzeri değerlerini sömürmek, çalmak, insanları köleleştirip işgücü olarak kullanmak ülkeleri pazar kılmak için uzak bölgelere yola çıkan batılı korsanların yelkenlerini onları gönderen devletler şişirmiştir.

Bu yüzden kimi bilim insanları Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarını amaçlarından ötürü paylaşım savaşları olarak da adlandırmaktadır.

*

Ülkemizin de savunma amaçlı olarak taraf olmak durumunda kaldığı Birinci Dünya Savaşı’nda da toplamda 17 milyon kişinin öldüğü, 21 milyon kişinin de yaralandığı kayıtlara geçmiştir.

Savaş esnasında yurdunu savunmak için Çanakkale’ye koşan 56.000 askerimiz şehit olurken destan yazmış, canları pahasına dünyanın en gelişmiş donanmalarına hak ettikleri dersi vererek gerisin geri göndermişlerdir.

*

Günümüzde de yukarıda sayılmış olan amaçlarla başlatılmış savaşlar nedeniyle dünyanın çeşitli yerlerinde masum insanlar ölmeye ya da menzili olmayan göç yollarına çıkmaya devam etmektedirler.

Güçlü ülkeler bu savaşlarda artık resmi ordularından çok, özel güvenlik kurumlarını yani eğitimli kiralık cinayet şebekelerini kullanmaktadırlar.

*

İkinci Dünya Savaşı’nın fitilini ateşleyen Hitler iken, o savaşa körük sallayanlar da sömürgecilikten geçinen ülkelerin devlet başkanlarıydı.

O diğer devlet başkanlarından savaş esnasında ölenler her ne kadar Hitler ve Mussolini olarak ifade edilse de sonradan yapılan araştırmalarda Hitler’in de gerçekte savaşta ölmediği (intihar etmediği); bunun bir aldatmaca olduğu, kendisinin Güney Amerika’da, önceden hazırlanmış ikametgâhlarda özel güvenlik önlemleriyle ölünceye kadar, uzun yıllar yaşadığı iddia ve ifade edilmektedir.

Churchill, Stalin ve diğer devlet başkanları da yıllar sonra sıcak yataklarında ölmüşlerdir.

Savaş baronlarının başlattığı, kendi canlarına dokunmayan bu yıkımlarda ölenler her zaman masumlar olmuştur, olmaktadır.

Çıkartılacak en önemli derslerden biri budur.

Bir diğeri ve daha önemlisi ise sömürgecilerin doymayan iştahının her an yeni yangınlara neden olabileceğidir.

 

Yorumlar 1
N sonmez 01 Eylül 2023 09:02

Okuyunca etkilendim hafıza unutmaya uygun ne yapabiliriz düşüncesi uyandırdı her bireyin bu konuda çaba harcamasını tetiklemiştir dileğinde bulunmam umuttur

Yazarın Diğer Yazıları