Nimetullah Arvas

''Vatan Sevgisi İmandandır''

Nimetullah Arvas

Vatan kelimesi Kuran-ı Kerim’in çeşitli ayetlerinde zikredilmektedir. Vatanın çeşitli tarifleri yapılmıştır. Kişinin doğduğu, yaşadığı, havasını teneffüs ettiği, rahatça dolaştığı, özgürce ibadetini yaptığı toprak parçası anlamına geldiğini tariflerden çıkarabiliriz. Müslümanlar tarafından fethedilen belli bir müddet Müslümanların hakimiyeti altında kalan ve daha sonra gayri Müslimlerin eline geçse bile İmam Şafi içtihadına göre orası da Dar’ül-İslam’dır. Yani haddi zatında Müslümanların yurdudur. Müslümanların bunu da unutmaması gerekir. Fıkhi terime göre; vatan ya Dar’ül-İslam’dır veya Dar’ül-küfürdür. Müslümanların yaşadığı ve İslami sembollerin (şeair) icra edildiği; açıktan ezan okunan, kurban kesilen, Cuma ve bayram namazlarının kılındığı, Müslüman mezarlığının bulunduğu vatan Dar’ül-İslam olup gerçek vatandır.

Peygamber Efendimiz Medine’ye hicret ederken Mekke’den çıkınca dönüp ‘’Ey Mekke vallahi bana hiçbir yer senin kadar kıymetli değil ve sevmiyorum ancak hicret etme emri olmamış olsaydı senden ayrılmazdım’’ şeklinde üzüntülerini ifade etmişlerdir. Allahü Teala onu teselli etmek için ayeti kerimede şöyle buyurmuştur.

‘’Kur’an’ı sana farz kılan Allah, şüphesiz seni dönülecek bir yere(Mekke) döndürecektir.’’ (Kasas 85)

Peygamber Efendimiz Medine’ye teşrif ettikten sonra İslam devletinin ilk tohumunu ekmiştir. İslam’la şereflenen ensar, muhacirden oluşan ilk İslam topluluğu ve Medine’de bulunan ehli kitap arasında Medine’yi dış tehlikelere karşı savunmak ve beraber yaşamalarına imkan sağlamak üzere bir anlaşmada imzalamıştır. Medine’nin esas adı Yesrib’dir. Medeniyetin kaynağına işaret etmek üzere Yesrib’in ismi Medine olarak Peygamber Efendimiz tarafından değiştirilmiştir.

Efendimiz Müslümanların vatanı Medine-i Münevvere’nin dağlarını, bahçelerini, meyve ve sebzelerini sevdiğini hadisi şeriflerden öğreniyoruz. Bir hadisi şeriflerinde Peygamberimiz Uhud’a seslenmiş : ‘’ Ey Uhud sen bir dağsın. Biz seni, sende bizi seviyorsun.’’ diyerek vatanın dağına bile sevgisini belirtmiştir.   Başka bir hadisi şeriflerinde kendisine yeni mahsul hurma takdim edilince şöyle dua etmiştir; ‘’Allah’ım bize hurmalarımızı, meyvelerimizi, ölçeklerimizi ve Medine’mizi mübarek eyle’’ 

İmam-ı Rabbani (ö. 1034/1624) uzun süre gözetim altında kalması ve Agra kalesinde hapsedilmesi neticesinde vatanı olan Serhind’e döndükten sonra dostlarından birisine yazdığı 78. mektubunda ‘’ Alıştığımız ve aşina olduğumuz vatanımıza döndük. Vatan sevgisi imandandır.’’ buyurmuştur. Unutmamak gerekir ki Peygamber Efendimizin sevdiğini sevmek hiç şüphesiz imandandır ve imandan neşet etmektedir.

 

İçinde bulunduğumuz bölge yani Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgemizin bir bölümü ilk defa Hazreti Osman ve daha sonra Hazreti Ömer döneminde fethedilerek İslam ile şereflenmiştir.

 

Büyük Selçuklu sultanlarından Sultan Muhammed Alparslan 1071 yılında Malazgirt’i fethederek Anadolu’nun kapılarını Müslüman Türklere açmıştır.  Peygamber Efendimizin müjdesi ile Fatih Sultan Mehmet tarafından İstanbul fethedilmiştir ve İslam yurdu, Müslümanların vatanı olmuştur. Şair ne güzel tarif etmiştir:

Bir beldenin neresinde anılırsa adı Allah’ın

Ta özümden en ücra köşelerimde sayarım vatanım

Yukarda bir nebze vatan ile ilgili arz etmeye çalıştığımız hususlara dikkat edilirse; her ne kadar lafzen bazı tartışmalara medar oluyorsa da ‘’Hubbul vatan minel iman’’(Vatan sevgisi imandandır) hiç şüphesiz doğrudur. Bu hususta kil ü kal peşinde koşanlar olsa da ya cehaletlerindedir veya art niyetlerindendir.

Vatanı sevmek sadece sözle değil, onu bayındır hale getirmek, insanlarının refahı için çalışmak, müspet ilimlerde yükselmek, üretmek, toprağını, madenlerini iyi değerlendirmek, vatanı tahrip edenlere karşı mücadele etmekle olur.

I. Dünya savaşında vahşi batı topyekün vatanımızı istila etmek üzere bütün gücüyle Çanakkale’ye dayandı. Diğer taraftan Çarlık Rusya’nın Kuzeydoğu Anadolu bölgemizi Erzurum, Kars ve Van’ımızı Ermenilerle işbirliği yaparak istila ettiği bilinmektedir. Ermeni mezalimi akıllara durgunluk verecek şekilde acımasızca katliamlar yaptılar. Ermeni komitacıları Rusların yapmadığını Müslüman ecdadımıza reva gördüler. Bu hususta dedelerimizin gördüğü eziyet neticesinde Van’dan göç ederek ta Halep’e kadar gittiler. O dönemi yaşayanların anlattıkları hala dün gibi kulaklarımızda canlılığını korumaktadır. Kara ve kızıl emperyalizm Van’ımız ve çevresinde bazı oyunlar peşindedir. Bu oyunları keşfetmek, araştırmak her gencimizin her vatandaşımızın vazifesidir. Bizim dünya görüşümüzü paylaşmayan kişilerin ipiyle kuyuya inmemek, uyanık olmak, iri olmak, diri olmak ve bir olmak birinci derecede görevimizdir. Vatanımız evliya yurdu, şüheda burcudur. Vatanımız baştan başa bir şehitlik hükmündedir. Vatanımızı Peygamber Efendimizin Medine-i Münevvere’yi koruduğu gibi taarruz ve tasallutlara karşı korumalıyız.

Bu münasebetle 2 Nisan’da güzel Van’ımızın kurtuluşunun 104. Yıldönümünü kutluyor, şehit ve gazilerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?

Şühedâ fışkıracak, toprağı sıksan şühedâ!

Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,

Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.

Cumanız mübarek olsun.

 

 

 

Yorumlar 1
[email protected] 24 Mart 2022 17:22

Allah razı olsun. Rabbım birliğimizi daim eylesin inşallah

Yazarın Diğer Yazıları