SAYIN BAŞBAKANIN BİZZAT TALİMATI VAR

 Her şeyden önce bizlere böyle bir fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederim. Gazeteniz depremi yaşadığımız ilk günden beri, büyük bir duyarlılıkla, bütün basın yayın organları gibi, depremzedelerin sorunlarıyla, alakadar oldu. Özellikle VANSESİ gazetesini diğer basın organlarından farklı olarak depremzedeler için belgesel niteliğinde hazırladığı Deprem Güncesi sayfası için tebrik ederim.
Malumunuz Van'da iki büyük deprem yaşadık. Bu depremler neticesinde çok ciddi maddi ve manevi zararlar meydana geldi. Bütün depremde vefat edenlere Allahtan rahmet diliyorum. İlk etapta bizlere yardım eden bütün kesimlere Van halkı adına kendi teşkilatım adına teşekkür ederim. Allah hepsinden razı olsun, Allah kimseye böyle felaketler yaşatmasın.
İlk depremde pazar günü havanında güzel olmasından dolayı evin bahçesindeydik. O anda büyük bir gürültüyle beraber sarsılmaya başladık. Evin önündeydim, benim ve ağabeyimin evi sanki yerlerinden oynuyor gibiydi ve o sıra kendimce düşündüm 'bu evler neden yıkılmıyor?' Bu kadar şiddette bir deprem oldu, evler sanki yerlerinden oynuyor gibiydi, ama evler yıkılmıyordu. Bu sadece Allahın bir mucizesiydi. Daha sonra Erciş'ten gelen haberler dakikalar ilerledikçe bizleri daha üzüyordu. Ben depremi duyduktan sonra ilk olarak havaalanına gittim ve oradaki durumu bizzat görmek istedim. Oradaki yolcuların yüz ifadelerine bizzat şahit oldum. Havaalanına vardığımda Vali yardımcımız Sayın Ata Uslu'da oradaydı. Oda oradaki mevcut durumu görmek için gelmişti. Çünkü bütün ekipler, yardımlar buradan gelecekti. Sonra şehir merkezindeki durumun hiç iyi olmadığını duyduk. Kendi aracımla şehir merkezine geldim. İlk yıkılan Maraş caddesinde bulunan binanın yanına gittim. Ardından teşkilatımda bulunan arkadaşlara ulaşmaya çalıştım. Oradaki yıkılan binanın enkazında kalan insanlara yardım amaçlı ordaydık ve nitekim de elimizden geldiği kadarıyla da yardım etmeye çalıştık. Manzara hiç iç açıcı bir manzara değildi, insanların yüzlerinde büyük bir endişe ve korku hakimdi. Kimse ne yapacağını, nereye gideceğini bilmiyordu. O anlar inanın beni çok etkilemişti ve bütün beton yığınları sanki benim üzerimdeymiş gibi bir duygu vardı içimde. Büyük bir heyecanla yıkılan binanın etrafında dolanıyordum, acaba bir yerlerden bir ses gelecek mi diye devamlı geziniyordum. O anı,  heyecanı bizzat yaşadım. İnanın anlatılması çok zor duygulardır. Bütün bu yaptıklarımızın bir insanlık görevi olduğu düşüncesindeyim. Bir tuğla bile kaldırmışsak ne mutlu bizlere, çünkü bu tür yardımlar insani görev ve olaylardır. 
Genel merkezimizden aldığımız haber doğrultusunda Sayın Başbakanımızın buraya geleceği haberini aldık. İl Afet Koordinasyon merkezine geçtim. Milletvekillerimizle birlikte Erciş ilçesine gittik. Erciş'e ulaştıktan 10 dakika sonra Başbakanımız Erciş'e geldi. Kaymakamlık makamına geçtik. Zaten milletvekilimiz Fatih Çiftçi bazı çalışmalarından dolayı oradaydı. Ben bizzat Milletvekilimiz Fatih Çifti'nin haleti ruhiyesini gördüğümde bir şok daha yaşadım  açıkçası. Çünkü gidip Erciş'i gördüğüm zaman, yani Van'la Erciş'i mukayese ettiğimiz zaman ciddi anlamda farklılıklar gözüküyordu. Erciş çok büyük hasar görmüştü. Sayın Başbakanımız hemen kriz merkezi oluşturdu ve çalışmalara başlandı. Orda olması gereken, herkes o gün ordaydı ve hepimiz bir şeyler yapma çalışması içerisindeydik. Daha sonra Başbakanımız birkaç enkaz yerine gitmek istedi. Başbakanımızla birlikte enkaz yerlerine gittik ve her gittiğimiz enkaz başında halkın ve ekiplerin canla başla çalıştığını gördük. Bizzat şahit olduğum olaylarda oldu. Birini anlatmak isterim: Erciş halkının enkaz başında Başbakanımıza "Sayın Başbakanım, depremde canımızı, malımızı her şeyimizi kaybettik. Hiçbir şeyimiz kalmadı, ama sizi burada gördük ya, hepsi size kurban olsun" demeleri beni o anki yaklaşım gerçekten çok etkiledi.  Bu sözlerin anlamı da şudur, yaralarımızın sarılma noktasında, duyar duymaz hemen buraya geldiniz, siz bizlere önem veriyorsunuz, bizim yanımızda olduğunuzu gösteriyorsunuz demektir. Nitekim yaraların sarılmasında büyük çabalar harcandı. Sayın Başbakanımız hemen orada, herkesin görev yerlerini belirledi. Buna göre; Milletvekillerimiz Fatih Çiftçi ve Burhan Kayatürk,  Erciş'te, Mustafa Bilici ve Gülşen Orhan Van'da görev yapacaklardı. İçişleri Bakanımız Sayın İdris Naim Şahin'de Erciş'te Koordinatör Başkanlığını yürütecekti. Başbakan yardımcımız Sayın Beşir Atalay'da Van'da Koordinatör Başkanlığını yürütecekti.
Depremleri yaşadığımız günden bu yana devletimiz; hükümetimiz bütün imkanlarını buraya yönlendirdi. Bu ilgi, destek aynı şekilde de devam ediyor. Her toplantımızda da bu konular özellikle konuşulur. Bizler tarafından veya yetkili merciler tarafından bizzat Başbakanımıza bilgi verilir. Bundan hiç kimsenin hiçbir kaygısı olmasın. Size şunu diyebilirim ki hükümetimiz bizimle beraber bu depremi yaşamıştır. Van'a gerekli desteklerin verildiğini ve bundan sonra da aynı şekilde verileceğini söyleyebilirim.
Depremin ilk gününden bu yana bütün halkımızın, bütün temel ihtiyaçlarını gidermek açısından çalışmalarımız oldu, fakat halkın beklentisi sadece çadır bulmaktı. Yani ilk etapta herkes haklı olarak barınma sorununu gidermek istiyordu. Halkın talebi gıdadan yana olmadı, sadece çadır ihtiyacı olmuştur ve nitekim 72 bin çadır dağıtıldı.  Gelen yardımların hepsinin adil bir şekilde dağıtıldığından eminim. Herkesin bildiği gibi ilk günlerde koordinasyonda bozukluklar oldu, ama bunun da sebeplerini araştırmak gerekir. Bunu da sadece belirli bir yere bağlamamak gerekir. Hatta istenmeyen olaylar bile yaşandı, araçların önlerini kesmeler, gelen yardımları başka taraflara götürmeler. Polis ve Jandarma kontrolünde oldukları halde yağmalamaların yaşanması gerçekten üzücü hadiselerdi. Van'daki herkesin depremlerden zarar gördüğünü ve etkilendiğini söyleyebilirim. Ben yaşanan olayların hiçbirinin art niyet taşımadığını vurgulamak isterim, gelen yardımların hepsi koordinasyon kurulu tarafından her kesime dağıtılmıştır.
Depremi yaşayan bizlerin de organize olmaması yönünde eksiklerimiz oldu. Bunu da şöyle izah etmek istiyorum; aklımız hep ailemizdeydi. Acaba ne oldu, ne yaptılar, nereye götürebilirim, daha sağlam bir ortam bulabilirmiyiz gibi düşünceler bizlerin sağlıklı bir şekilde hizmet etmemizi, koordinasyon ve çalışma kapasitemizi biraz etkiledi. Daha sonra dışarıdan gelen ekipler işi biraz daha rayına oturttu. Kimin hak sahibi olup olmadığını ilk etaplarda kestirmek zordu. Aldığımız duyumlar bizleri daha da üzdü, işte dışarıdan Van iline yardım götürmek için gelenlerin olduğunu dahi duyduk.
Yıkıcı ikinci depremden sonra ailemi Ankara'ya götürdüm. Zaten eşimin rahatsızlığından dolayı devamlı gidip geliyorduk,  ailem halen ordalar. Birde şunu hatırlatmak isterim. Biz seçimlerde gidemediğimiz kesimlere bu depremde ayrım yapmadan gittik. Her tarafa yayıldık ve gece gündüz demeden çalıştık. Amacımız bütün insanlara yardım ulaştırmaktı. Halkımızın bütün sorunlarıyla elimizden geldiği kadarıyla bire bir görüşüp ihtiyaçlarını gidermeye çalıştık. Bunun da duygusu ayrı oluyor insanda tabi. Depremlerde insan her şeyin değerini ayrı ayrı yaşıyor. Canımızın, ailemizin, arkadaşımızın, dostumuzun, akrabamızın, komşumuzun hemen her şeyin değeri bir başka anlaşılıyor bu tür felaketlerde. Keza insan hayatın da temizliğin de ne kadar önemli olduğunu, temizlik yapma ihtiyacını depremde çok yaşadık. Soluduğumuz havanın bile değeri bir başka oluyor. Depremde Allahın 30 saniye içinde her şeyi bitirdiğini fark ediyorsun ve ölen insanların içinde olmadığınız için de bir an kendinizi şanslı hissettiren duygular içine giriyor insan. Demek ki hala soluyacağımız havanın, yiyeceğimiz rızkımızın olduğunu anlıyor insan.
Devam edecek

Bakmadan Geçme