MAVİ ŞEHRİN KALEMLERİ

Şairler yazarlar Vansesi'nin Mavi Şehrin Kalemleri sayfasında buluşuyor.

Sonbahar Kırgınlığı

Ayşe Taşdemir

Sonbahar bitmek üzere... Ha bitti ha bitecek. Ölmesi gerekenler öldü çoktan. İlkbaharda dirilmeyi bekleyenler uykuya daldı. Ah ömür ki bir mevsim tablosu... Sonbaharda biten, kış ile başlayandı.

Kar erir su olurmuş ya, su da buhar... Ve insanlar… Her biri birer kar tanesi, yağarken birbirine değen. Ah ben ki bu aralar mutluluğun... Hüznün... Özlemin…  Yanımdakilere... Olmayanlara... Biliyor musun, binlerce özür biriktirdim,yüz binlerce yaş.. Ve gereksiz anlamlar arıyorum... Kalanlara, gelenlere... Her şeyi içine alan kocaman bir varoluş...

Böyle bir müziğin başlaması gibi, hiç bitmeyecek olması gibi ama biteceğini bilmek gibi buna inanmak zorunda olmak gibi.

Kelimeler arıyorum bu ara, insanlara adayacağım. Tek bir tanesine takılıp binlere sözle süsleyeceğim... Kelimeler arıyorum. Acılar arıyorum hiç yaşamadığım... Hmek için, anlamak için, hikâyelerime eklemek için... Acılar arıyorum. Sessizlik arıyorum, tüm konuşanların aynı dili konuşabileceğine inandığım için... İnanıyorum bir gün sessiz bir yer olacak... Yalnızlıklar arıyorum, karanlıkta olanlara her zaman ışık olacağını göstermek için... Umutlara başvuruyorum. Öyle bir müziğin son notasına takılı kalmak gibi...

Her türden toprak arıyorum şu kısa ömrüme. Verimli verimsiz, kurak belki, belki ıslak... Sonları hatırlatmak istiyorum toprağın sonumuz olduğunu... Dört ana elementin sonunu toprağa adamak istiyorum öyle anlamsızca nedensiz, öylece istiyorum...

Of ya bu çağa alışamadım ve öyle bir çabam da nedense... Bahar hiç yokmuş günü ey güzel sayfa... Bizi kaleme kâğıda mahkûm ettiler. Oysa hepimiz parmaklıkların olmadığı bir dünyaya davet edilmiştik. Ana rahmi yaşamın ismiydi. Oysa sadece toprağın altındaydı madenler... onlar toprağa aitti, toprak onlardan beslenecekti ve bizde topraktan... Öyleydi değil mi...  Ah boş ver biliyorum doğru söyleyen benim ama sanırım artık anlatmaya gerek yok.

Gülmek istiyorum, ağlamak istediğim gibi.Yalvarmak istiyorum durun diye,zamana yalvarıyorum geç diye ..tüm şairlere,şiirlere,yazarlara yazılara,müziklere yalvarmak istiyorum şu duygulara bir tercüman bulsunlar diye ...

Güneşin yeniden isim verdiği renkler gibi gözlerin... Hâlbuki öyle renkler yok ki.  Biliyorum yok. Eğer yoksa sen de mi yalansın, hayal misin sen de? Oysa ağlıyordun, acı çekiyordun. Hem şairlerin şiirlerinden ispat istenmez ki, tekrar söylüyorum doğru söyleyen benim.

Bu şehir ülkem olmamalıydı bu dört duvarın şehrin olmaması gerektiği gibi... Bilmiyorum. Saygı duyuyorum, seviyorum. Aslında yalnızca ağlıyorum. Biliyorum hep daha kötüsü var daha iyisinin olduğu gibi... Bir kaçışım ben, bir firar anı. Başkaldırışım ben, inanışım milyonları ayağa kaldıran. Aç bir çocuğum ben, ana memesinden akmayan süt... Ölen bir insan... Doğan bir bebek, verilen son nefes.

Bu coğrafyanın kaderiyim ben, orta doğunun kederiyim... Yeni dünya düzeninin kapitalizmi, eski dünya düzeninin kominizmi. Sadece alay bunlar, çok gülen çok ağlamış arada alay etmek gerek. Şu büyük güç dediklerinin çizdiği dünya var ya ha işte o benim... O çizgiyi aşanda benim. O çizgiyi aşınca ezilende ben, gökyüzünden mahrum bırakılanım. Bu arada kim düşünmüş ise havasızlığı, topraksızlığı, güneşsizliği, hapishane yaptırmayı kim akıl etmişse insanlığa verilebilecek en büyük cezayı düşünmüş... Ki bence keşke düşünmeseymiş.

Kesinlikle suçlu ben değilim, buna emin olun doğruyu söyleyen yazarlar, şairler bir de müzik var;  ha bir de deliler.

Gökyüzüne bakmaktan vazgeçecek gibiyim. Hem tüm varlık hem de tüm hiçlik... Uçması gereken bir kuş gibiyim kanatları kırılan. Bir keman bestesi... Bir saz... Güzel bir ses... Nerden geldi böyle ne de mükemmel müzik... Müzik evrenseldir bunu da doğru söyledim öyledir çünkü. Bu gece duymayan bir insanım ,düşünmeyi unutmuş biriyim, gülmeyi bilmiyorum..Unutan unutulan biriyim bu gece... Olması gerekenleri bilen biriyim ben...

Evet, şimdi uyuyabilirim sabah oldu... Bu çağda güneş doğduktan sonra uyunuyor, biliyorsunuzdur.

 

 

Vuslata Bakan Bir Çift Göz

Fatime Erci

Vuslata bakan bir çift gözle

Ne kadar çok yazsam seni

İçim bir başka dem tutar

Kutlu sevdaya

 

Ve gözlerinle dalıp dalıp

Giderim semaya

 

Bazen beyaza bürünür

Düşlerim

Bezen masmavi hülyalara

 

Uyansam diyorum

Ama hep aynı vuslat

Konuşsam dilim lâl

 

Boğazımdaki özlem

Kırk düğümlü

Kim göç yettirir

Kırıklarımı toplamaya

 

Uzağın birinde

Gözlerine dalıp dalıp

Giden bir çift göz

Gitsem diyorum

Nafile,

İçimdeki yalnızlık

Yeter mi kavuşmaya.

 

 

Umma

Kenan Gezici

Ne akşamı bekleriz

Nede doğacak güneşi

Avucumuzda saklı

kurumuş gül yaprağı

 

Susamışız huzura

Umudumuz Kafdağı

 

Öyle safçayız ki

Olamayacağını bile bile

İsteriz sevdayı

 

Bir yer bulabilsek

Başımızı yaslayabilsek

Şanslıyız

Çok şanslı

 

Harmanda

Rüzgâra savurduğumuzu

Norduz'da ararız

Düşürdüğümüzü

 

Delice sürebilsek

Boş hayal biliyorum,

Biliyorum

Her şeyin mümkün olduğu

Bir yer var olmalı.

 

 

Bir Sevdadır Yaşamak!

Adnan Özkan

İnişli ve çıkışlı

Zor olsa da katlanmak

Bir hünerdir, bir aşktır

Bir sevdadır yaşamak

 

Gülmektir, ağlamaktır

Bel-umut bağlamaktır

Kaderi anlamaktır

Bir sevdadır yaşamak

 

Dirliktir, uyanıştır

İyilikte yarıştır

Kardeşliktir, barıştır,

Bir sevdadır yaşamak.

 

Mevlana'ca anmaktır

Yunus olup kanmaktır

Hakod'uyla yanmaktır

Bir sevdadır yaşamak

 

Bazen yalnız kalmaktır

Bazen şiir yazmaktır

Haktan ilham almaktır

Bir sevdadır yaşamak

 

Selam tüm insanlara

Hasret kokan canlara

Umuttur yarınlara

Bir sevdadır yaşamak.

Bakmadan Geçme