Yavuz Yıldızbaş

AHLAKSIZ DÖNÜŞÜM

Yavuz Yıldızbaş

Yıllarca gücün karşısında ezilenler olarak ses yükseltenler; günü gelip gücü ele geçirdiklerinde, bu defa da ses yükseltenlerin sesini keser hale geldiler.

Bu ahlaksız dönüşüm, ahlaklı bir toplum olmanın yolunu kapatan  en büyük barikattır.

Empati ve acı hissinden yoksun kalmış insanların, liderlerine tapınma gösterdiği hiç bir toplum ne uygar olabilmiş ne de insanca yaşama emellerine ulaşabilmiştir.

Köle yaşamı kendilerine Tanrı tarafından bahşedilmiş gibi gören gelişmemiş toplumlarda şükür mekanizması isyan ihtimaline karşı set olarak dini koyar.

İşin ilginç yanı bu seti çekenlerde şükür mekanizmasının belli bir limiti yoktur.

En iyi evlerde yaşarlar, en iyi arabalara binerler, en iyi giysileri giyerler en iyi yemeklerden yerler. 

Ezilenlerden biri çıkıp bu tezatı vurgulayıp ezilenlerin haklarını savunduğunda ise onu susturanlar yine kendi tabakasından yani ezilenlerdendir.

Çünkü; din seti aynı zamanda beyine kelepçe olarak takılmış düşünce yetisinden uzak bırakmıştır.

Oysa, Tanrı sürekli adalet vurgusu yapmakta iken; onlar ise adaleti, birgün kendileri de güç sahibi olabilir içgüdüsüyle kendilerinin aşağısında olanlara üstten bakabilmek için yukarıdan bakanların gözüyle görürler.

Bu ahlaksız düşünceyi savunur hale gelirler.

Bu halde düşünen ve bunu din adına yapanlara da gücün dini egemenliği altına aldığı ve dolayısıyla da sorgulamayan kulları Tanrı'dan koparıp bir nevi kendisine kul etme pozisyonuna sokmuştur.

İşte bu güç aşıklığı bütün vücuda zehrini akıtır. Sonrasında güç zehirlenmesi dediğimiz o malum hadise gerçekleşir.

Toplumlarda, çıkarcı bencil yani kendinden başka kimseyi düşünmeyen insanların sayısı arttıkça, fedakar, cefakar, vefakar insanların sayısı azaldıkça, ahlaksızlık da aynı oranda artmaktadır.

Liyakat ve adalet temelli olmayan her iş ahlaksızlığa kapıyı sonuna kadar açar.

Dolayısıyla adalet kurallarına uymayan liyakat yerine adam kayıran kişiler ahlaksızdırlar.

Çevrenize bakın, ülkenize bakın, yukarıdan aşağıya, aşağıdan yukarıya bakın, bu kurallara uymayan; ister normal bir vatandaş olsun, ister memur, ister müdür, ister bir işçi olsun, isterse de devlet başkanı olsun, ahlaksız sayılırlar.

Bizim gibi içine kapanık Müslüman ülkelerde ahlak kuralları genelde cinsi münasebetler üzerine kuruludur.

Bunun haricindekiler; yolsuzluk, hırsızlık, adam kayırma, rüşvet, torpil, liyakatsizlik adaletsizlik neredeyse ahlaksızlıktan sayılmayacak düzeydedir.

Çünkü; bunları yapanlar toplum tarafından gayet itibar görmekte, önlerinde düğme iliklenmekte, bir yere gittiklerinde onları görenler saygı gösterip ayağa kalkmaktalar.

Bu durum böyle devam ettikçe ahlaksız döngü hız kesmeden devam ederek toplumların çökmesine neden olur.

İşte tam burda yeri gelmişken Çicero'nun bir sözünü hatırlatmak isterim.

Der ki:"Memleketler parasızlıktan değil, ahlaksızlıktan çökerler."

Çok doğru bir söz.

Ülkemizde şu an olduğu gibi dönem dönem sıkıntılar çekilebilir. Alım gücü düşüp ekonomik krizler olabilir. İnsanlar bunlara sabır gösterebilir, fakat sabır gösterilmeyecek veya gösterilmeyen nokta şudur:

Yönetenlerin bu halde bile çıkar ilişkileri içine girip kendi yandaşlarına pay aktarma, buna itiraz edenleri kutuplaştırıp hainleştirme politikaları gütmesi, insanların uç noktalarına dokunmaları, adalet inançlarının yok olmasına sebep olur ki işte burda ip inceldiği yerden kopar.

Yani siz açlığa, işsizliğe ve benzeri durumlara karşı isyan edildiğini görürsünüz ya da öyle zannedersiniz, aslında bunun temelinde yatan en büyük sebep, yaptığınız ahlaksız uygulamalara tepki olduğunu bilmelisiniz.

Kutuplaştırma siyasetinden nemalananlar halka sevgi saygı kardeşlik iklimini yaymak yerine, kendi taraftarlarını ellerinde tutmak amaçlı, kendi gibi düşünmeyenlere karşı düşman politikalar üretirler.

Zaten, okumayan, araştırmayan, sorgulamayan insanların akıllarını çelmek için, onların güvendikleri insanlara yalanlar söyletip inandırırlar.

Çünkü onlara göre bir din adamı ya da dini hassasiyeti olan bir kişi yalan konuşmaz, bu bakımdan bu kişilerin söylediklerine de çok kolay inanırlar. Bu bir nevi cahilane riyakarlıktır.

Bu konuda Murathan Mungan'ın "Bu ülkenin resmi dini ikiyüzlülüktür" sözüne katılmamak elde değil. Bu sözün sağlaması olarak da aklımızda bulunması gereken aforizmalarının birinde "İnandığınız gibi yaşamazsanız, yaşadığınıza inanmaya başlarsınız" der Hz. Ömer.

Toparlayacak olursak, ahlak her amelin başıdır. Amellerinizin doğru düzgün olmasını istiyorsanız, toplum olarak düşünce ahlakından başlayıp her davranışınıza bu göz ve bu doğrulukta devam etmeniz hem bireysel hem de toplumsal gelişmişliği arttırıp, huzur iklimine yelken açacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları