Mustafa M. Atilla

Beklediğimiz güzel yıllar

Mustafa M. Atilla

Yaşanacak çok güzel yıllar vardı! önümüzde... diye düşünürken, ülkece karambole geldik sanki, şimdi bir mucize bekliyorum, nasıl bir mucize derseniz işte onu bulmada zorlanıyorum, yalnız aklımda olan şu;Biz insanoğluna tahsis edilen mucizevi bedenle mucizelerin sahibinde;.. kendimiz ve insanlık için hiçbir şey bırakmadık. Yani ben Mustafa M. Atilla olarak; herşeyi,gelecek güzel günleri, biz kendi elimiz ve düşüncelerimizle bugünkü kargaşalı sıkıntılara soktuğumuzdan dolayı her şey için mucize beklemek artık hayal oldu diyorum.

 

Aslında sokturulduk söyleminde bulunmak daha mantıklı. Belkide teknolojiyi ve ülkeyi yönetenleri sorumlu tutmamız gerek. O sürmesini beklediğimiz güzel yıllar nasıl bir anda,hızla kayıplara karıştı onuda anlamak çok zor.

Düşünsenize her köşe başında bir vahşet var, bebekler öldürülüyor, çetelerin yapmadığı hiç bir

şey yok,usulsûzlük, hayvan katliamları, yol ortasında genç kız ve kadınlara saldırı, kadın yoğun bakımlarında ki ve yetimhanelerin durumu, organ satış skandalları, insanı ürkütürken, biz hala güzel günler gelecek diye

beklemenin olur şey olmadığını anlayamadık.

 

İnsan –suç –ceza olmadığından, çoğalan pis insanlar fırsatı yakaladıkları anda, suç onlar için

normal ve rutin bir hal alıyor.

 

Acaba, nedeni para hırsı mı, hin düşünceler mi, karakter bozulması mı, ruhsal eziklik mi,

bozuk gen yapısı mı, yoksa devletin umursamazlığı mı, bilmiyorum fakat tekrar

geri geleceğini umduğumuz güzel yıllar için,

özet geçmek gerekirse hayaller de yaşanan güzel yıllar olarak sadece zihinlerde kendini saklayacaktır.

 

İrlanda diye bir ülkenin varlığından hepimiz

haberdarız, öyle değil mi? Ya o ülkenin polisi,

ve emniyet güçlerinin silah taşımadığından da

haberimiz var mı? Olabilir veya olmayabilir,

çünkü o ülkeyi yönetenler gayri müslim

Müslümanlar. Hani yanılıp ta yıllarca oy verdiğimiz Hristiyanlar değil.

 

Yanlış ve doğruları, olması gerekenleri, günün öne çıkanlarını konuşurken uçak yolculuğu ile ilgili hayata dair yaşanmış bir yanlış düşünce

den bahsetmek istemem umarım sıkmaz sizi.

 

 

Bir başkan, bir profesör, bir din adamı,ve bir maceracı genç özel bir uçakta yolculuk yapıyorlarmış.Bir süre sonra pilot uçağın arızalandığını söylemiş. Ardından dört kişi için üç paraşüt olduğunu eklemiş.

Başkan bütün ülkenin bana ihtiyacı var,ben birini almak zorundayım diyerek birini almış giymiş ve atlamış.

Profesörde; ben ilim adamıyım, ilim adamları kolay yetişmiyor,ülkemin ve insanlığın bana ihtiyacı var diyerek diğerini alıp atlamış.

Din adamı şöyle düşünmüş, şimdiye kadar hep insanlara başkalarını düşünmemiz gerektiğini ve fedakar olmanın fazileti hakkında vaazlar verdim,şimdi bencilce davranamam.Ardından genç maceracıya seslenmiş.O paraşütle sen atlamalısın, ben kaderimi bekleyeceğim. Genç adam şöyle cevap vermiş.Ama buna gerek yok ki zaten iki paraşütümüz var.Din adamı ama bu nasıl olur? Genç..’’Başkan heyecanla benim sırt çantamla atlamış. (wisdom Stories,çeviri Hakan Büyükdere)

 

İnsan öyle birşey ki, yapacağı her şeyi beyninde tasarladığı halde aynı beyin kişiye

kolaylıkla madik atabilmekte. Paraşütle atlamaya kararlı başkan, beyninde tasarladığı

sinsi kelimelerin alışkanlığında, yönettiği konuşmayı yaptığı  halde, beyinin resetlemesi ile o ana müdahale olmuş ve bunu da bir güç diyebileceğimiz yaratıcının ilmiyle gerçekleştiği anlaşılıyor.

 

Çünkü orada,kritik karar verme sürecinde,o an onun ilmi ile bağdaşmayan bir düşüncenin esaretinde kalan bu insanın egoistliğin den dolayı paraşütsüz atlaması gerekiyordu,o da gerçekleşmiş oldu.

Bunu neden yazdım,hayatın içinde öyle anlar

var ki, buna benzer olaylar da,vermemiz gereken birçok yanlış veya doğru  kararlar olacaktır. Yanlışlar; yanlışlar hanesinde yolunu

buluyor, doğrular ise mükafatla son buluyor. İster

kişisel olsun, ister toplumsal olsun, sonuç hüsran veya mükafat..

 

Hakkaniyet barındıran doğru düşüncelerde ki kişiye özel kararların mükafatı da,.. anın da karşımıza çıktığından, önemsememiz gerektiğini aklımızın bir köşesinde bulunmasını istediğim içindir.

 

Ülkesini seven, dürüst ve doğru olanlar, adil olan insanlar, özü sözü bir olan insanlar, haktan yana olanlar, yaptığı her şeyin mükafatını Allah'tan bekleyen ve Allah’tan korkanlar için hayatı

gittikçe yaşanmaz hale getirdiklerini rahatça söyleyebiliriz.

 

 

Bir baktın yaratıcımız, son bir hak olarak ülkenin

medeni yapıya kavuşması için, gericilikte tutunmayı isteyenlere inat bir mucizeyi son şans olsun diye Eyüp sultanlar hürmetine

bizlere verebilir. Ümitsiz değilim.

 

Yazarın Diğer Yazıları