Faik Kumru

Şehr-i Van

Faik Kumru

Rahmetli Macid amcamın metfun bulunduğu sakin ve güzel, güzel olduğu kadar esrarengiz bir şehir. Memleketimizin incilerinden bir tanesi. Van gölünün dillere destan o muhteşem manzarası, bedene şifa veren suyu ve yanı başındaki kadim kalesi ile apayrı bir güzellikler harmanı. Erek Dağı’nın cesameti, yeşillikler meşcereliği ve sımsıcak insanı ile herkese kucak açan kutsi bir diyar.

Çocukluğumda, amcamın -kendisini hiç göremedim maalesef- yadı vesilesiyle sık sık ismini duyar, hem kulağımda hem de gönlümde ayrı hususiyet arz eden bir yere sahipti. Sanki orası çok mu çok uzakta ve ulaşılması adeta imkansız bir mekan ve masalımsı bir ülke gibi gelirdi bana. Zaten gizemi de oradan süzülürdü biricik çocuk kalbime.

Amcamın eşi merhume sevgili Halime yengem ise, Van’ın eşrafından değerli bir aileye mensup; oturmasıyla, kalkmasıyla ve bütün manası ile bir Osmanlı Hanımefendisiydi. Yumuşacık ve tane tane konuşur, onu dinleyen herkes İstanbul Türkçesinin o enfes lezzetiyle tanışır ve tadına doyulmaz bir muhabbete nail olurdu. Tabii ki Kürtçeyi de iyi derecede bilir ve onu da gayet güzel bir biçimde konuşurdu.

Amcam ve yengem sayesinde Van şehri benim zaviyemden apayrı bir öneme haizdi. Zamanında, sevgili amcam memleketi olan Kayseri’den Van’a gitmiş, Karayolları kadrosunda yıllarca çalışmış. Uzun seneler orada kalmış ve yengemle aracılar vasıtasıyla tanışmış ve nihayetinde evlenmişler. İkisi kız, dördü erkek olmak üzere altı çocukları olmuş. Gerçi biz de az değil, tam tamına yedi kardeşiz. Kardeş sayısının çok olması gönül köprülerinin de çoğalmasını netice veriyor.

Amcam erken sayılabilecek bir yaşta hayata gözlerini yumuyor. Yengem, benim zihnimde hep güçlü ve cesur bir kadın olarak kalmıştır. Ki bir başına altı çocuğunu büyütüyor ve her birini meslek sahibi yapıyor, rahu şad olsun her ikisinin de.

Güzel Van şehrimizde, 2003 yılında beş buçuk ay süreyle resmi bir vazife ile görev yapma şansına sahip oldum. Unutamadığım ve unutamayacağım güzel ve hoş günler geçirdim. Tabii eski düşüncelerimin de tesiriyle gözümdeki değeri, önceki ile gördüğüm zamanki arasında azalma değil, bilakis artan ve yükselen bir kıymet seviyesinde gerçekleşti. Bu düşünce bir hüsnüzan etkisiyle olmadı, aksine, değerini kendi içinde barındıran bir şehir olmasının tesiri daha fazladır.

Van’a ayak basar basmaz ilk yaptığım işlerden biri, şifa kaynağı olan Van Gölünün sularına kendimi atmak oldu. Derlerdi inanmazdım, elimdeki yara, suya girdikten bir gün sonra kabuk bağlamaya başladı. İnanamadım ama söylenen ile yaşanılan hadiseler arasında bir tezat değil, tam bir ahenk söz konusuydu. Tecrübe ile sabit dedikleri de bu olsa gerek dedim. Keza, serin havası da ayrı bir güzelliği tarif ediyor, yaz ayları ve sıcak günler sayılı da olsa, yüreği serinleten bir özelliği vardı.

İskele caddesinden iskeleye inmek, samimi ve candan insanları seyretmek, feribot vasıtasıyla Tatvan’a gidiş-geliş, suyun kenarında sohbet ve muhabbet etmek vesaire sayamayacağım kadar hoş ve tatlı hatıralar. Van kalesi ki apayrı bir sır; kadim tarihi süresince ayakta kalan surları, eşsiz manzarası ve aşağıdaki nice müştemilatıyla eski Van evi hepsi bir bütünün parçalarını teşkil ediyor.

Bir keresinde, yengemin yeğeni olan bir akrabam vesilesiyle Muradiye tarafına gittik. Yılmaz Erdoğan’ın, her izlediğimde büyük bir keyif aldığım Vizontele filminin çekildiği mekan olan Muradiye şelalesini, üstündeki asma ahşap köprüsünü doyasıya gezdim ve seyrettim. Muradiye şelalesinin o muhteşem görüntüsü insanı cezbediyor ve kendine çekiyor. Altından öyle güçlü bir su hücum ediyor ki onu izlemesi bile ayrı bir zevk ve ayrı bir haz veriyor insana.

Nereye bakarsanız bakınız, dört bir tarafı tarih kokuyor. Bu güzel şehri anlatması o kadar zor ki gözünüzü hangi yöne çevirseniz, orada ayrı bir tarih hem de kadim diyebileceğimiz çok mu çok eski yaşanmışlıklar kendisini ifşa ediyor. Tabii ki yaşanmış o kadar mezalimler de var ama o acı bahislere girmek tarih ilmini bilenlerin sahası.

Nihayetinde, bir şeye güzel bakmanın, o bakılan yeri güzelleştirdiği gibi, benim gözümde ve gönlümde de çok ayrı bir yere sahip olan bu mutena şehrimizin güzelliğini ve samimi dokusunu kaybetmeden sonsuza dek devam etmesi yegane temennim. Hem güzel ve candan insanı hem de herkesi kendine hayran bırakan mekanları başta olmak üzere, o kendine has ve otantik yapısı ile gönüllerimizdeki yeri her daim baki kalacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları