Faik Kumru

Sahtelik ve Sahtekarlık

Faik Kumru

Sahtelikten de sahtekarlıktan da bıktık, usandık. Sahte olan ne varsa, fıtrat dışıdır ve yaratılış hakikatine zıttır. Hakikatin tabiatına hakarettir. Gerçeğin doğasına aykırıdır. Doğru olan her şeyin kalbine bıçak sokmak ve dürüstlüğün sırtına hançer vurmaktır. İnsanın kendine ihanet etmesi ve insani hisler başta olmak üzere her ilahi latifesini dumura uğratmasıdır.

İnsanlık alemi içinde gerçeğin doğasına kafa tutan, doğru çizgileri yamuk gösteren ve olması gerekenleri yanlış göstererek sevimsiz hale getiren insan müsveddeleri olmuştur. Her milletin içinde neşet eden ve kötü huylu bir ur gibi cemiyetin bünyesini mefluç eden bu insan azmanı mahluklar, sahte çehreleriyle midemizi bulandırıyor.

Varlığı dahi insanlığı tiksindirmeye yetiyor. Her köşebaşında rastladığımız, çirkin suratlarına tahammül gösterdiğimiz bu sahte insancık ve sahtekar varlıkların varlığı bizi boğuyor. Nefes almamıza mâni oluyor. Her güzel işe engel olarak, beşer için ne faydalı ise onun içeriğini bozmaya ve zararlı hale nasıl sokulması gerekiyorsa, bütün mesaisini ona göre tanzim ediyor.

Bütün gayesini sahtelik ve sahtekarlık üzerine inşa edenler, dünyanın nizamını bozmak için aralarında bitip tükenmez bir birlik ve anlaşma tesis etmişlerdir. Bu yolda bütün gayretlerini meydana koyarak devasa bir gücün sahibi olma yönünde inanılmaz başarı göstermektedirler. Bu ifsat hareketinin başarı sağlaması, yürüdükleri yola inanmaları ölçüsünde olmaktadır.

İnsanı ve insanlığın her şeyini bozmaya kendini adamış bu güruh, bütün cepheleriyle ittifak içinde olup, her şerri işlemeye cân-ı gönülden ahdetmişlerdi. Önlerine her çıkan engeli aşma yönüyle büyük tecrübeye malik olmaları, yürüdükleri kötülük yolunda dahi başarı getirmesi adımına şaşmamak lazım gelir. Kötülük bile azim ile yapılınca vücut bulan bir hadise.

Ne yaparsa yapsın, inatla ve kendi sapkın inancıyla yola revan olan her militan ruhlu tetikçi istediği arzuya tez vakitte kavuşuyor. Gittiği yolun gereklerini yerine getire getire ustalık kazanması ve işini büyük bir samimiyetle yerine getirmesi, kazanacağı başarı adına mihenk taşı mesabesinde, hükmünde olmaktadır ki buna da şaşırmamak gerekir.

Kötülük adına yola çıkan, kötülük yolunun gereklerini yerine getiren ve bu sahada da tecrübe kazanan herkes muvaffak olmayı kendilerine değil, bağlı olduğu kanalizasyon yoluna borçlu olduğunu unutmamaktadır. Bütün kötülük hareketleri, gerçek olan her şeyi sahtesi ile yer değiştirmekte ve aslını bozmak adına geri dönülmesi imkansız bir mukavele imzalamıştır.

Kirli elleriyle insanın fıtratı ve yaratılış gayesi başta olmak üzere her yere zehrini akıtan ve fesat virüslerini bırakarak bütün sistemi felç etmesi, istikametleri yönünde epey yol aldıklarını göstermektedir. Niyetlerinin kötülüğü, yollarının sapkın olması ve fıtratlarının çirkinlik arz etmesi kazançları adına herhangi bir şeyi azaltmamaktadır.

‘Ben yerine biz’ parolasını kullandıkları için her işte muvaffak olmaları yadırganamaz. Fert fert kötülüğe programlanmış zihin yapıları ile her yere sirayet etme yönüyle büyük kabiliyet kesbetmiş, kazanmış bir topluluğun bileğini kimsenin bükemeyeceği aşikar bir durum. Kötü kötü olarak kaldığı müddetçe mefhum-ı muhalifi iyiliğin de vücut bulması elzemdir.

Nice badirelerden ve felaketlerden geçen âdemoğlu asırlar boyunca gereken dersi almamıştır. Kulağı sağır, gözü âmâ ve ahraz olma halini sürdürmektedir. Sahtekarın sahteliklerini yüzüne çarpmak gerekir. İki yüzlü, mürai ve riyakar yüzleriyle utanma arlanma bilmez, tefessüh etmiş çürümüş vicdanlarıyla insanlıktan ebediyen istifa etmişlerdir. Bu adi kişilere insan olduğunu hatırlatmak bile bir insana yapılabilecek en büyük ihanettir, arkadan vurmadır.

Ruhunu şeytana satmış, şeytana bile üstatlık yapabilecek şirretliğe sahip bu insan görünümlü varlıkların mevcudiyeti bütünüyle ruhlarımızı sıkmakta ve bir mengeneye dönüşmektedir. En habis ruh bile bu nâinsanlardan fersah fersah uzaklaşmak istemektedir. Dili nefret cümleleri, içi kin havuzu, gözleri efsun yuvası, zihni tilki ini ve yüreği ise mezbele meydanı olan bu ifsat taifesi, bıkmadan usanmadan fani dünya cennetini yakıp yıkmaya ant içmişlerdir.

Kazandıklarıyla gözü doymayan maymun iştahlı bir yapıya sahip oldukları için, ne kazanırsa kazansınlar asla ve asla nefisleri tatmin olmamaktadır. Halkın önünde, sokağın ortasında veya herhangi bir ibadet mekanında yapmış olduğu sahte ritüellere bakıp da aldanmamak gerekir. Her hareketi sahte, her adımı şablon, her düşüncesi sahtekarlık üzerine kurulduğu için hiçbir samimi tarafı mevcut değildir.

Her planı, her programı düzeni bozma yönünde olması hasebiyle elleri oldukça güçlüdür. İnşa ve yapma faaliyetinin bir ömür aldığı bir safhada yıkma ameliyesi birkaç dakika olmaktadır. Menfi tarafı oldukça inkişaf etmiş, gelişmiştir. Müspet yönü ise oldukça semeresiz ve kısırdır. İyilik kelimesi literatürlerine girmemiştir. İyiliği fıtratları asla kabul etmez ve içselleştiremez.

Her işlerine ‘besmele’ ile değil, şeytan adına şirretlik namına yemin ederek başlarlar. Besmele kelimesine alerji duydukları için, bu kelimeyi söylememek için dillerini bile keserler. Yılan dilleri ve ışıktan rahatsız olan çıyan vücutları her iyiliği bitirmek için olağanüstü bir çaba sarf ederler. Yine de vazgeçmezler ve bu dikenli yollarda ayakları kanaya kanaya yürürler.

Mekan tuttukları karanlık izbelerinde kirli bedenlerini daha bir besiye çeker, zifiri renklerini daha bir güçlendirmeye itina, özen gösterirler. Soluk benizleri ise gıdasız kaldıkları için değil, solucan misali karanlıklardan beslendikleri içindir. Suratlarında mimik yoktur, donuktur.

Her güzeli ve güzelliği yok etmek, her inanç sistemini ifsat etmek, insanların akıl ve beden sağlığını bozmak, tabiatın bağrına zehir dökmek, sahipsiz yetim ve öksüzleri kirli emellerine alet etmek, milletin neyi varsa son kuruşuna kadar talan etmek vesaire ne kadar kötülük varsa iştahla yapmaya ve bu yolda ölümüne ilerlemeye azmetmişlerdir.

Kendi kirli soyu için bütün bir toplumun neslini kurutmak ve geleceğini yok etmek en büyük emelleridir. ‘Bizim olmayan ve bizden yana fikir beyan etmeyen her kimse’, onu da en son ferdine kadar mağdur ve mahkum etmek üzerine plan üstüne plan yapmaktadırlar. Doyma bilmeyen menhus, uğursuz bedenleri asabiyet ateşiyle sinirden kudurmaktadır.

Yaptıkları bütün kötülükleri kayıt altına almaları ve bunu delillendirmeleri kendileri adına bir büyüklük olarak millete sunmaları ve ‘bakın biz ne kadar da güçlüyüz demeleri’ çılgınlığın en son seviyesi olması iktiza eder, gerekir. O kadar komik ki insanın gülmekten gözlerinden yaş geliyor. Bu kadar embesil, ahmak, budala, bön, andaval bir güruh nasıl olur da bu imkanları insanlığa karşı bir silah olarak kullanmakta olduğu gerçeğini aklımız ve zihnimiz almaz olur.

Yazarın Diğer Yazıları