Prof. Dr. Ahmet Özer

1 Eylül: Barış Hemen Şimdi!

Prof. Dr. Ahmet Özer

Savaş Yıkımdır

Neden mi? Çünkü savaş yıkımdır. Savaş acıdır. Savaş ölümdür. Savaş açlıktır, yokluktur. Savaş üretimin durması, insanlığın ayaklar altına alınmasıdır. Acıların katlanmasıdır. Kadınların masum çocukların ölmesidir. Her türlü yaratımın, entellektüel faaliyetin, sanatın, edebiyatın inkitaya uğramasıdır. O yüzden sadece aydınlar değil, herkesin savaşa, şiddete, çatışmaya karşı olması, barışı, adaleti, özgürlüğü ve eşitliği savunması gerekir. Birilerinin bu değerler için savaşıldığı martavallarına inanılmaması lazım. Çünkü biliniz ki; savaşı çıkaranların çocukları savaş meydanlarında olsaydı eğer, o savaşlar bir gün bile sürmezdi.  O yüzden barış, hem de hemen şimdi, demeliyiz.. Bu hem insan olmanın hem de yurtsever olmanın gereğidir.

Barış Hemen Şimdi

1 Eylül Dünya Barış Günü. Ne ki ve ne yaman çelişki ki sürekli Barıştan bahsediyoruz ama Savaşa gidiyoruz.  Politikacıların ağzından barış kelimesi düşmüyor, fakat güç ve egemenlik peşindeki koşuşturmalar sonuçta onları savaşa götürüyor. Gücü ve egemenliği hatta hegemonyayı sevenler, barış kılıfı altından savaş sever oluyor. Böylece dünya kanrevan içinde kalıyor.  Peki barışın kalıcı olmasının bir yolu yok m? Var elbette. Sanat, edebiyat, felsefe, humanite savaşın panzehiridir. Bazen düşünüyorum, eğer siyasilerin birer sanatçı, edebiyatçı, felsefeci danışmanı olsaydı dünya bu kadar kan revan içinde kalmazdı.

Bakın Nietzche bu konuda ne diyor?: "Yaşamı insanoğlu için zül kılan eşitsizlik ve anlamsızlıktır. İnsanoğlu eşitsizliği gidermek için adalete dayanan hukuku, anlamsızlığı gidermek için sanatı buldu. Maalesef ne insanoğlu tam olarak adalete ulaşabildi, ne de sanat insana".  Bu çaba sürmeli. İnsanlar hukuka sanat da insana ulaşmalı, ulaşabilmeli..  İnsanlar hukuku üstün kıldıklarında, sanata, edebiyata ve humaniteye tam ulaştıklarında kalıcı ve onurlu barış da sağlanacaktır. Umudum bu konuda tamdır. Sevgili Vedat Türkali'nin esersel deyimiyle "Bir gün mutlaka.."

1 Eylül Nerden Geliyor?

Gelelim 1 Eylüle. Anlam ve önemine, nerden çıktığına: Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 1981'deki 57. birleşiminde, "Genel Kurul'un açılış günü olan her eylülün üçüncü salı gününü""Uluslararası Barış Günü" ilan etti. Yıllar sonra Genel Kurul'un 7 Eylül 2001 tarih ve A/RES/55/282 sayılı kararı ile 21 Eylül Barış Günü olarak kabul edildi. Birleşmiş Milletler, Barış Günü'nde, dünya çapında çatışmaların önlenmesi ve barışın tesisi yolunda bilinçlenmeyi amaçlıyor. Her 21 Eylül'de, Birleşmiş Milletler Merkezi'nde  "Barış Çanı" çalınıyor. Savaşlardaki insani kıyımın anısına Japonya tarafından yapılmış bu çan. Dünyanın tüm kıtalarından çocukların bağışladıkları bozuk paralarla üretilmiş olan çanın üzerine, "Çok Yaşa Mutlak Barış" yazısı kazınmış.

Daha sonra Varşova Paktı üyesi ülkeler barış içinde bir dünya mücadelesi görevini hatırlatmak amacıyla Almanya'nın 1939 yılında Polonya'yı işgal ederek İkinci Dünya Savaşı'nı başlattığı tarih olan 1 Eylül'ü "Dünya Barış Günü" ilan etti. Bu tarihten itibaren 1 Eylül Dünya Barış Günü olarak kutlanıyor. 1 Eylül Dünya Barış Günü olarak kutlanıyor ama savaşlar da son hızla devam ediyor. Çözümü nasıl sağlayacağız?

Çözüm Nedir?

Çözüm, Yurtta sulh, cihanda sulh şiarını uygulamaktır. Sözde böyle deyip uygulamada savaşın ipine sarılmak değildir.  İte bu nedenle şimdi barışı istemenin zamanı. Çünkü sadece dünyanın çeşitli yerlerinde yok, Türkiye'de savaşın içine girmiş durumda ve tehlikeli bir savaşa doğru sürükleniyor. Ne gariptir ki daha düne kadar "Türkiye Suriye batağına girmesin" diyen muhalefet de konjonktürün etkisiyle savaş çanını sallıyor. Söylermisiniz dünden bugüne ne değişti?

Ayrıca Türkiye Suriye'de IŞİD'e karşı mücadele edeceğim derken, Suriye'deki Kürtlere savaş açmış durumda. Üstelik de bu Kürtlerin Türkiye'de 20 milyon akrabası var. Bunun Türkiye'ye yansımaları sadece yeni çatışmalar olmayacak aynı zamanda Türkiye'nin kendi iç barışının tesisini de sabote edecektir.

O nedenle Türkiye'nin Suriye politikasını gözden geçirmesi, oradaki Kürtlere düşman muamelesi yapmak yerine akrabalık hukukuna ve tarihsel bağlara dayanarak dost eli uzatması gerekir. Türkiye Suriye'de Kürtlerle kuracağı diyalog onun Suriye'de elini güçlendirmekle kalmayacak aynı zamanda Türkiye'deki Kürt sorununun çözümüne de büyük katkılı yapacak ve kalıcı bir BARIŞI tesis edecektir.

Yazarın Diğer Yazıları