Hikmet Aksoy

Çok Bilmişliğin Labirentinden Çıkabilmek…

Hikmet Aksoy

Kimi zaman bir uygunsuzluk/münasebetsizlik gördüğümüzde “Eski eve yeni usul mü?..” diye çok bilmişlik pozuyla sorarız.  “Eski” dediğimiz;  geçmişi/maziyi yaşamışlığın verdiği deneyime sığınarak böyle bir “haklılık pozisyonu” alırız  kendimize aklımızla.

Tıpkı “Altılı Ganyan” oynarken hangi  atın birinci geleceğini önceden az/çok  tahminde hep isabetli karar vermişken;  kimilerin hiç deneyimi yokken başka atlara oynama konusunda yandan akıl vermeleri durumu gibi… Ya da artık uygulaya-uygulaya  gelenekselleşen bir durum varken birilerinin “ akil” pozisyonu takınıp  “yeni denemelerle rol kapmaya kalkma”sı  gibi…

Her neyse…  İnsanın kendi aklı ile ofsayta düşmüş olmasının yarattığı mahcubiyeti/utancı hiç yaşadınız mı? İşte böyle bir durumda iken bunun üzerine bir de  “eski eve yeni usul”  sitem dolu söylemi gelirse…

 Bizim öteden beri uygulaya geldiğimiz, daha doğrusu uygulama isteyip de ağzımıza/burnumuza bulaştırdığımız “demokrasi sevdalanmaları”mız  var ya;  aklımızın sınırlarını zorlamamıza karşın her  seçimde sınıfta kaldığımız natürmort  uygulamalar/manzaralardır  hep ortada gözüken … Böylesi durumlardır bizim “sıfıra sıfır, elde var sıfır”  bitmişliğimizin muhasebesi…  İki bin metre koşacak yerde daha bin metreyi koşmadan yorgunluktan dili dışarıda kalıp yarışı terk etmek  durumu gibi…

“Çok Partili Dönem” sonrasının demokrasi arayışlarında hep bunu yaşamadık mı? Ne koşunun öncesinde bir bilgilenme/besi rejimi yapmışız, ne de koşunun 500, 1000, ve 1500 etaplarını kaç dakika/saniyede geçmemiz gerektiğini merak edip araştırmışız.

Kendi kafamıza göre takılmış, dünya demokrasileriyle yarışa kalkmışız.

Önce “açık oy, gizli sayım…” sevdalanması…

Referandum… Ön seçim… Kısmi seçim… Ara seçim…

Darbe… Kurucu Meclis… Senato…  Kanuni Esasi… Anayasa…

YÖK… ÖSS… ÖYS… KPS…

Kamutay… Sayıştay…  Danıştay…

Hasılı kelâaam, yerinde saaayyy!..

Aklımızca demokrasiyi güzel ülkeme getirip yerleştirmek için çaba gösteriyoruz. Hem de nice yıllar…

               x  x  x

Hangi yöne dönsek çıkılacak yolun  rotasını kendi çıkarımıza göre ayarlayıp işimize gelen limanlara uğramak…   “-Yeter!.. denilen ilk başlangıçtan sonra yapılan her seçimde alanları/meydanları inleten ve özlem dolu  “demokrasi!.. demokrasiii!..” söylemlerinin hep gelip  seçim sisteminin labirentlerinde kaybolup gittiğini yaşamadık mı, yaşamıyor muyuz?

Seçim Yasası’nın gözle görülüp akıllarca kabullenilen onca uyumsuzluğunun düzeltilmesi istemi  bir başka yarası demokrasimizin.

Peki,  demokrasimizin  sırıtan bir başka yönü  “Tek seçici” sultasının açtığı yarayı nasıl tedavi edeceğiz?

Partilerin başına geçip “Bildiğim bildik…” havalanmalarıyla demokrasi ahkamı kesenler şöyle bir silkelenip  de  ayna önüne geçip kendilerine bir sorsalar:

- Herşeyi ben mi biliyorum?

Yazarın Diğer Yazıları