Bugün haberlerden biri yine öncelik verilen Reyhanlı'ydı. Hastanede tedavi gören bir yurttaşımız daha hayatını kaybetmiş ve Reyhanlı'da canına kıyılanların sayısı 49'a yükselmiş.
Ağır olan yaralıların ciddiyetini koruduğu bilgileri 49 sayısının ileriye doğru artacağını gösteriyor.
Dikkatimi çeken son can verenle ilgili yapılan haberin son cümlesi şöyleydi:
"Hastane morguna kaldırıldı."
Aşağılık düzenbazların düzeneklerinden ölüm çıkmaya devam ede dursun morg sözcüğü var ya tüylerimi ürpertti.
Yaşamını kaybedenlerin bedenleri toprağa verilinceye kadar çürüyüp kokmasınlar diye ivedilikle morga kaldırılır.
Farkında mısınız ölmelerin ve öldürmelerin durduğu bir anda yeniden ölüm mekanizmalarının devreye sokulması sanki bu topraklardan ölüm korkusunun hiç gitmeyeceğinin canhıraş çığlığını attı! İlla ölümü sunuyorlar hayatın aydınlık avuçlarına!
Morg sözcüğüyle kanımızın çekilmesine, tüylerimizin ürpermesine neden oluyorlar.
Morgu ilk kez kırk yıl önce görmüştüm. Adana yolunda basketbol ya da voleybol müsabakasına giden ağabeylerimiz kaza geçirmiş ve paramparça cesetleri devlet hastanesinin morguna getirilmişti. Çocukluk bu ya… Hastanenin bodrum katında konuşlandırılmış olan morga gizli saklı inmiş sonra o parçalanmış cesetlerle yüz yüze gelerek çığlık çığlığa kendimizi dışarı atıp öğürmeye başlamıştık.
Ölüm ve kaza elbette ki bir yazgı… Ancak Reyhanlı'daki gibi canavar ruhlar tarından sunulan ölüm kurgusu acımasızca ve canice!
Bugün Reyhanlı mercek altında…
Kimdi insanlarımızı haince morga yollatan? Nedeni neydi?
Bu ülkenin haber alma örgütleri nasıl fark edememişlerdi bu kanlı planı?
Oyunun adı Türkiye ile Suriye'yi savaşın eşiğine mi getirmektir?
Hani yalnızların yoldaşı, sahipsizlerin sahibi, kimsesizlerin kimsesiyiz diyenlerin sesi?
Dün sağ sol… Alevi Sünni… Bugün laik anti-laik… Ve şimdi de Suriyeli- muhalefet Suriyeli!
Morg… Canı bedeninden uçup gitmişlerin kimyasal ilaçların koynuna düştüğü son yer!
Bu mu huzurun ve müreffehin Türkiye'si? Memleket manzaraları yalnızca ürperten morg görüntüleri mi?
