Mavi Şehrin Kalemleri

Mavi Şehrin Kalemleri


AŞKI SORANLARA

ASUMAN ŞEMSİ

Bana aşkın yakıcılığını soranlara söyle ki

Ben mevlananın ateşe atlayan üçüncü kelebeğiyim. Aşkın narıyla varlığımın devşirilmesine inananlardanım.

Yolun sonu değil muradım, yolun aşkla yürünülebilmesine inancımla şahitlik edenlerdenim.

Bana aşkı yazmamı isteyenlere  söyle ki

Ben kendimden bir harf bilmeyenlerdenim. Gönlümden doğanın tecellisi kalemde tezahür ediyor. Parmaklarıma soruyorum, gönlündeki ağrılı ağırlığı hafifletiyorum diyor . Ben kaleme susanlardanım.

Bana aşkın muhabını soranlara söyle ki

Evime gelmemiş birinin, odamın penceresinden gökyüzüne baktığı yerde duruyorum her gece. O üşümesin diye sırtına aşkım dokulu bir şal örtüyorum. Sonra beni çağırıyor bir ses, o şalı serip yere secdeye varıyorum. Ben aşkı doğuran güce kaçıyorum.

Bana yolun sonunu soranlara söyle ki Ciğerlerinden çıkan son soluğun çırpınışı korkudan değil, kavuşma arzusundandır. Gönlüne konan güvercin senin aşkınla nurun akına bürünmüş, seni sonsuz bir yola taşıyacak.

Şimdi ben söyleyeyim bana aşkı soranlara

Aşk bilinmez bir heyula değil, bilindik bir manadır. Manadan ötürüdür ki muhatap yücelirde yücelir. Lakin bilinmez bir sır saklıdır aşkta. Aşk, aşka hizmet ettirir.

KİMİN YASI, VAN VE SEVMEK

ELVAN SATILMIŞ

Kalbimde bitmedi bu aşkın yarası.

Hiç geçmedi acının yarısı.

Bende hep kalır bunların anısı.

İnsanlar sorar bu kimin yası?

Rüyamda görüyorum senle geçen günleri.

Unutmam asla,hafızam bırakır dünleri.

Senden sonra etrafa saçtım külleri.

Hayal kırıklığı oldu,sevmem gülleri.

Benim duygularım bu şehre sığmaz.

Kirlettin geçmişi,temizlesem de arınmaz.

Hayallerim bu kalpte barınmaz.

Yüreğim böyle acılara dayanmaz.

Ben sana hep böyle kanarak.

Geleceğin güzel olduğunu sanarak.

İçimdeki dertlerin yalnızlığına yanarak..

Bırakıp gittin ya napayım ağlayarak.

VAN 

Seni sevmek ilkbahar gibiydi san'

Memlekette çiçeklerin açtığı öyle bir an

Bazen bir han, bazen bir can

Tarifi anlatılmaz böyle bir Van

Kaldırımları kaldırılmadı köşede kalır bir taş

Kenardan çıkartır hep birileri baş

Anaların gözünde tükenmez ki yaş

Bir yeşilliktir ki anlatılmaz Gevaş

Bazen gitsen de gurbet ellere

Gözler arkandadır yar gelecek bizlere

Gitmez bu hasret vermeyiz yellere

Ama asla rastlayamazsın Van peynirine

SEVMEK BOŞTUR BENİM SÖZÜMCE

Dertler üstüme birden çökünce

İçimdekileri kağıda tek tek dökünce

Biraz da aklıma sen gelince

Sevmek boştur benim sözümce

Hayat acımasız kim kaldırır beni düşünce?

Yüzüme bakmaz insanlar beni üzünce.

Bir insana baktığımda onun gözünden süzünce.

Sevmek boştur benim sözümce.

Küçük bir çocuk gibiydim küsünce.

Boş boş hayaller çizerdim ben yenisini silince.

Hayat beni bir uçurumdan aşağı itince.

Sevmek boştur benim sözümce..

YAŞANMAYAN DERİN DUYGULAR

HELİN DURAN

Düşünüyorum da hepimiz; düşünebilen tüm varlıklar, karanlık ruhlarının ardında hep birşey gizlemekte. Peki neden hep derinliklerde gizli bu duygular, yaşanmışlıklar? Aşağılanma korkusu mu, bencilleşmek mi, düşüncesizlik mi..? Yenmemiz gereken şey korkularımız! Derinliklerde sakladığımız duygular, yaşanmışlıklar hep adımlarımızı gerilemekte, gerçek başarılarımızdan yoksun bir şekilde bizi kandırmakta. İşte bazen kendimizden bile sakladığımız o derinliklerde olan korkularımız bu kadar adi ve etkileyici. Korkularımızın  hayatımızın sonuna kadar bizi etkilemesine rağmen biz hep dış dünyayı suçlar olduk. Peki neden birkez olsun korkularımız ile yüzleşmek istemedik? Hep suçladık, suçlandık. Gereksiz şeyler düşündük. Asıl kafamızı yormamız gerekenler ile ilgilenmedik. Sürekli savaştan bahseder olduk bir kez olsun kendimiz ile savaşmadık. İnsanlığın yanlış yolda ilerlemesinin temel sebebi bu. Bizim gibi kendisiyle, korkularıyla savaşmaktan korkan insanlarla savaşmayı tercih ettik ve yanlış yaptık, yapıyoruz da.. Gerçekten birşeyler başarmak ve kendimizi geliştirmek istiyorsak önceliği derinlerde sakladığımız korkulara ve yaşanmışlıklara vermeliyiz onlarla savaşmalıyız çünkü dış dünyadakiler geçici, korkularımız ise kalıcı. Korkularımızı yönetebiliriz ama dış dünyayı asla! Güven, özveri, yaşam... Savaşmak ve yönetmek sırası bizde, kendimizde saklı. Düşünüyorum da hepimiz; düşünebilen tüm varlıklar, karanlık ruhlarının ardında hep birşey gizlemekte. Peki neden hep derinliklerde gizli bu duygular, yaşanmışlıklar? Aşağılanma korkusu mu, bencilleşmek mi, düşüncesizlik mi..? Yenmemiz gereken şey korkularımız! Derinliklerde sakladığımız duygular, yaşanmışlıklar hep adımlarımızı gerilemekte, gerçek başarılarımızdan yoksun bir şekilde bizi kandırmakta. İşte bazen kendimizden bile sakladığımız o derinliklerde olan korkularımız bu kadar adi ve etkileyici. Korkularımızın  hayatımızın sonuna kadar bizi etkilemesine rağmen biz hep dış dünyayı suçlar olduk. Peki neden birkez olsun korkularımız ile yüzleşmek istemedik? Hep suçladık, suçlandık. Gereksiz şeyler düşündük. Asıl kafamızı yormamız gerekenler ile ilgilenmedik. Sürekli savaştan bahseder olduk bir kez olsun kendimiz ile savaşmadık. İnsanlığın yanlış yolda ilerlemesinin temel sebebi bu. Bizim gibi kendisiyle, korkularıyla savaşmaktan korkan insanlarla savaşmayı tercih ettik ve yanlış yaptık, yapıyoruz da.. Gerçekten birşeyler başarmak ve kendimizi geliştirmek istiyorsak önceliği derinlerde sakladığımız korkulara ve yaşanmışlıklara vermeliyiz onlarla savaşmalıyız çünkü dış dünyadakiler geçici, korkularımız ise kalıcı. Korkularımızı yönetebiliriz ama dış dünyayı asla! Güven, özveri, yaşam... Savaşmak ve yönetmek sırası bizde, kendimizde saklı.

NAHRİN

MİNE KUŞ

Benim sana yakın

Senin bana uzak kalan kalbinde

Eşkiyalar hüküm sürsün Nahrin !

Kuş kanadında türkü olsam

Gider karlı dağlara konardım

Bağlamanın tınısına sürerdim izini

Yaktıkça türküleri

Kundakçıya çıkardı adım

Türbesi değilim dedikçe hurafe aşkların

Dilime çaput bağladılar

Kendimi ateşe verdim

İnadına ırksız sevdim

Gözlerimde, gözlerini gören beri gelsin !

İnsan bilmediği şeyleri özler mi Nahrin

Susmak devrim midir dilsiz olana

Bütün şehir aşka dar'ken

Nasıl çıkardı yolum yoluna ?

Bana el

Bana yaban diyen dillerin yansın Nahrin

Delilim yoktu kalbimden başka

Sol yanından dolasaydın sağ elini belime

Aramızdan ter sızmazdı geceye

Sonu geldiğinde söz havada kalmalı

Saz susmalı

Tel kopmalı

Topladım tası tarağı

Bir kaç şiir bıraktım sesinin tınısına

Hasret üstüne üstüne geldiğinde

Nasılsa anlarsın

Şiirler, türküler bana aşıkken

Sevdan serin olursa üzerine alırsın !

/ MineKuş /

Kapadım gözlerimi

Savurdum rüzgara

Bana da şair dediler ya - bu ne acımasız iftira...

ŞİİRİN SAHİBİ BÜYÜK USTASI " SEZAİ KARAKOÇ "

KORHAN TATAR

Diril gel "Ruhumda " seni süzerken '

üstünde kıyafet  #beyaz güvercinler

Çamura, balçığa çorak yerlerde gül diktim ,     

yüreğimde büyüttüm her çarmıhta meczup gibi

Sizden sonra gönüllere inşirah salınacak şiirler ki sen benim canımın yarısısın ustam "

#Baykuşlara bayram türkülerim

müjdeler olsun  burası  dar-ı dünya "ardan bir gömleğim ;

 hayasızca her firavun bir #Musası var.

Süleyman hazinesi üstareler " içinde çıplak #Adem aşk  presleri hz #İsa gördüm ;

  #nerde  yârenim korkuyorum ,

şu dilim de  pusuya yatmış esntürmanlar hep telaş hep teraneler  "

soluğumda zıvanadan çıkmış heceler

solukları  içime çekiyorum  kar  buz

ayazları eritmek için için "  kefeni gömleği soydular ,

Onlar benim vicdan şarkılarım ,

 "#Fırtınalarda yüzerken şöhret dediler

öylede  hayallerimle oynaşıyorum  şiirler söylüyorum  bir #berzahta yaşıyorum  vahşete dalmadan !

akrepler  yılanlar his  hırs

Şiirler banada çıkarlar banada fırsatlar ;

#Nerde yarenin "  yürekler param parça pusuda bekleyen " taş taş üstünde bırakmaz

KARAKOÇ ANISINA-

ŞERAFETTİN KESKİN

Sezai Karakoç şair ve yazar

Diyarbakır için güldü KARAKOÇ

Dünya da şanına değdi mi nazar

Astına üstüne dildi KARAKOÇ

Hak ozanlğında bellidir adın

Erganelilerce doyulmaz tadın

Şiirin okurlar bay ile kadın

Fıratta çağlayan seldi KARAKOÇ

Müfettiş olupda daim çağladın

Hesapları hemen rapor bağlardın

Haksızlığa için için ağlardın

Yumru dağdan esen yeldi KARAKOÇ

Diyarbakır hasret kaldı sesine

Değiştirdi kader yolun tersine

Acep uğradı mı İlim Mersin'e

Örnek alınacak yoldu KARAKOÇ

Kendine has güzel dünya kurmuştun

Düşkünleri her bir yerde görmüştün

Hikaye romanla bir bağ örmüştün

Vatana sevdalı koldu KARAKOÇ

Şehzadebaşına alıp getirdik

Evin Haziresi orda yatırdık

Hakka doğru dua ile götürdük

Camaat dönünce kaldı KARAKOÇ

 Mezar başında ses gelmez ozandan

Dilleri susunca küstü mü bizden

Eserleri gelir elli sekizden

Konuşan dilleri baldı KARAKOÇ

Ömürden gidiyor gün azar azar

Çok eser bıraktı yaşamı uzar

Serdaroğlu belki birkaç söz yazar

Her zaman sazını çaldı KARAKOÇ

Vansesi Özel Haber

Bakmadan Geçme