Kerem Aslı(sı)nı Arıyor

İsfahan Şahının oğluydu Mirza. Gönlünü, hazinedarlık görevinde bulunan Keşişin kızı Aslı'ya kaptırmıştı. Vaziyeti öğrenen Keşiş, bir Müslüman'a kız vermemek için şehirden kaçınca Mirza için de yollara düşmekten başka çare kalmamıştı.

İsfahan Şahının oğluydu Mirza. Gönlünü, hazinedarlık görevinde bulunan Keşişin kızı Aslı'ya kaptırmıştı. Vaziyeti öğrenen Keşiş, bir Müslüman'a kız vermemek için şehirden kaçınca Mirza için de yollara düşmekten başka çare kalmamıştı.

 

Artık o, bir tahtın namzedi değil, aşkı uğruna her şeyi elinin tersiyle itmiş, kırık bir sazla yollara düşen bir Kerem'di. Kerem'di çünkü 'kerem' beklediği ne babası ne mensup olduğu krallık ne de sahip olduğu gücüydü. O bir tek Aslı'dan kerem bekliyor ve bunun için de en aşılmaz dağları aşıyor, kandan irinden deryalar geçiyordu.

 

Günler birbirini takip ededursun, aşkın katana kılıçları gibi keskin basamaklarını sabırla tırmanıyordu Kerem. Sadık arkadaşı Sofu ile Anadolu'yu baştanbaşa gezerken ıstırabını sazının tellerinden çıkarıyor, derdini bazen dilsiz dağlara bazen de günahsız hayvanlara açıyordu. Sofuya göre, Kerem aşk ateşinde pişe pişe kemale erip keramet ehli hatta bir veli olmuştu. Eğer el açıp Aslı'ya kavuşmak için yalvarsa Mevla'sı duasını kabul edecekti.

 

YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Bakmadan Geçme