Aşk'ın Kalemi 2. Kitabını Yazdı

“Gurbetteki Vanlılar” isimli köşemizde bu hafta Edirne’deyiz…

Aşk temalı roman ve şiir yazarı aynı zamanda Vansesi Gazetesi köşe yazarı Vedat Yazıcı 2.aşk konulu kitabını çıkarmaya hazırlanıyor.

Görevi nedeniyle Edirne’de yaşayan Vanlı yazarımızla Edirne’de, yazdığı kitaplar ve Aşk üzerine röportaj yaptık.

Barak: Kitap yazmaya ne zaman başladınız?

Yazıcı:2010 yılından beri kitap yazıyorum. İlk kitabım 2012 yılında yayınlandı. Ermeni kızın Türk aşkı diye. Yazmaya devam ediyorum. Ayrıca şiirler yazıyorum. Mesleki kitap çalışmalarım var. İlk kitabım olan Ermeni kızın Türk aşkı isimli kitabımı Van’da yaşanan gerçek bir olaydan esinlenerek yazdım. Kitabımda ki hikâye çok eskilere dayanmıyor. 1980 ve 1990 yılları arasında yaşanan olayları anlatıyor. Van’ın mozaiğini, kültürünü, folklorik yapısını kitabımda işlemeye çalıştım. Yer yer hayattan kesitler aldım. Yakın çevremden, arkadaşlarımdan duyduklarımı kitabımda işlemeye çalıştım. Roman çalışmam bu şekilde devam etti.

Barak: 2. kitabınızdan bahseder misiniz?

Yazıcı: Yeni çıkacak 2. Kitabımı yine aşk üzerine kurgu yapıyorum. Henüz bitmedi yazmaya devam ediyorum.

Barak: İlk kitabınızda yazdığınız Ermeni kızın Türk aşkını yazmayı neden düşündünüz? Sizi bu aşk hikâyesinde etkileyen ne oldu?

Yazıcı: Van’da, bizim mahallemizde yaşayan çok yaşlı bir Ermeni kadın vardı. 110 yaşında vefat etmişti. Çok eskiden yaşadığı kendi hikâyesini bana anlatmıştı.15 yaşında aşık olmuş.Yaşamış oldukları bana ilham konusu oldu. Ben bu hikayeyi  80’li 90’lı  yıllara uyarlamaya çalıştım.

Barak: Kaç baskı yapıldı?

Yazıcı: Kitabım 2 bin baskılıydı ve hepsi satıldı. Çok iyi yerlerde yer aldı.

Barak: Aşk nedir?

Yazıcı: Güzel bir soru. Aşk, güncel anlamıyla, yanlış algılanan bir kavram. Günümüz de aşk denilince güncel anlamında cinsel formatta anlaşılıyor. Sevgi ile aşkı karıştırıyoruz. Bence aşk daha kutsal bir kavram, daha genel bir kavram, sevgiyi içerisinde barındıran bir kavram. Aşk aslında ilahi aşkın bir tezahürüdür, yansımasıdır, çok daha kutsaldır. Ama maalesef günümüzde aşk denilince bedensel, cinsel yaklaşımlar olarak algılanıyor. Oysa aşk kavrayıcıdır, daha geniş bir kavramdır ve kutsaldır diye düşünüyorum.

Barak: Yazdığınız aşk hikâyelerini günümüzde yaşanan aşklara uyarlayarak yazmayı düşündünüz mü?

Yazıcı: Günümüzde ki aşklar maalesef o formatta değil. Kutsal değil. Tüketilendir. Çok çabuk harcanıyor. İlişkiler çok çabuk vadeli sürüp, bitiyor. Bu yaşananlar aşk kavramına yakın bile olmuyor. Amacım; Eski aşkları günümüze uyarlayarak sanki yaşatmak istedim.

Barak: Van’dan kaç yılında ayrıldınız?

Yazıcı: 2002 yılında Van’dan ayrıldım. Van’da köy öğretmenliği ve okul idareciliği yaptım. Meslek değişikliği ile ilgili olarak Edirne’ye görevli geldim. 2002 yılından beri Edirne’de yaşıyorum.

Barak: Van’da ki depremi yaşadınız mı?

Yazıcı: Van’da ki yaşanan depremde maddi, manevi çok kaybımız oldu. Çok yakın akrabalarımı kaybettim. Okul arkadaşlarımı kaybettim. Mahallemden 22 kişiyi kaybettim. Derin üzüntü ve travmalarını yaşadım. Halende acılarını unutmuyorum. Halen içimizde yaşıyoruz. Allah birdaha göstermesin diyorum.

Barak: Bu yaşadığınız acıyı kitabınızda ya da şiirlerinizde yazdınız mı?

Yazıcı: Kitabımda değil ama VansesiGazesi’nde bulunan köşemde şiir ve yazı formatında yazdım. Ama ileride bununda bir kitabını yazabilirim. Aşk konu oluyor tabi ki acılarda konu olabilir. Ama acıyı yazmak çok daha zordur. Yazarken yeniden yaşıyorsunuz. Yeni bir travma oluşuyor. Zor oluyor ama yazmak gerekli diye düşünüyorum.

Barak: Yazdığınız kitapların ileride film olmasını ister misiniz?

Yazıcı: Kesinlikle çok isterim. Arzularım. Ama bu tarz bir çalışma olacaksa en azından senaryosunu görmem lazım. O duygunun verilip verilmediğini dışarıdan gözlemlemek isterim. Hatta en büyük hayallerimden birisinin de bu olduğunu söyleyebilirim.

Barak: İnsanları en çok okumaya yönelten acımı yoksa aşkmı?

Yazıcı: İnsan duygusal olduğu için her ikisi de diye düşünüyorum. İnsanlar okumaya yönelirken önce kitapta kendini bulmaya çalışıyor. Kendi iç dünyasına doğru yolculuk yapıyor. Bütün yazarlar, bütün şairler, bütün sanatseverler, kendi iç dünyasında ki yolculukları yansıtıyorlar.

Barak: Vanlı hemşerilerinize söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Yazıcı: Vanlılar o güler yüzlerini hiçbir zaman kaybetmesinler. Aynı şekilde devam etsinler. O sıcakkanlılıklarını, o misafirperverlik o insancıl bakışları hep daim olsun diyorum. Herkese sizin aracılığınızla sevgi ve saygılarımı iletiyorum.

Vedat Yazıcı’nın ‘Ermeni kızın Türk aşkı’ isimli kitabından bir kesit:

Leniya, çok sevdiği Ömer’in gözlerinden ayıramıyordu bakışlarını. Hiçbir şey konuşmuyorlardı. Gönülden gönüle sevgi seli akıyordu. Gözle görülmeyen, elle tutulmayan sadece gönüllerin gördüğü bir sevgi seli bir birine karşı. Akıl susuyordu, konuşmaya cesaret edemiyordu. Seyre dalıyordu âşıkların yanında. Gönül tüm kapılarını açıyordu. İçinde saraylar barındırıyor, cennetler sunuyordu âşıklara. Âşık olan kayboluyordu bir diğerinin sevgisinde. Mavi kelebekleri görüyorlardı şelâlelerin kenarında. Suyun üzerinde yüzen elmaslar, yanı başında açan güller oluyordu. Her türlü çiçeğin kokusunda kayboluyorlardı. Huri oluyorlardı. Yeşillikler arasında, saray içinde, beyaz atın üstünde gibiydiler. Gönül dünyasında o kadar çok seyre doyumluk şeyler oluyordu ki konuşmakla zaman harcanmıyordu. Sadece seyretmek yetiyordu. Mest olmuşlardı, birbirlerini seyretmekten. Yorgun düşmüşlerdi.

Leniya, daha fazla dayanamayıp Ömer’in dizinin üstüne başını koydu. Hiç bitmesini istemiyordu o anın. Mutluluk tüm bedenine yayılmıştı. Saçlarını usul usul okşuyordu. Kemanın yayı daha fazla incitiyordu tellerini belki de. Notalar saçlarında beliriyordu. Nasırlaşmış ellerle okşanıyordu. Ateş bile aşka geliyordu. Son gücüne kadar parlıyordu. Ağacın dalında bulunan kuşlar susmuştu âşıklara saygılarından. Sadece sevinçten heyecanını yenemeyip yavaş yavaş dalgalanıyordu Van Gölü. Aşklarının ömür boyu süreceğine susarak ant içmişlerdi. Tek kelime etmeden ellerine toprak almışlardı. İkisinin de sessizce kelimeler beliriyordu dudaklarında. Şahidimiz şu toprak olsun. Sana geldiğimizde bir başkası girmeyecek gönül dünyamıza…

 

Şairin Van için yazdığı şiir:

GÖĞÜN MAVİSİNİ YILDIZLAR ÇALMIŞ

Ey gül koku şehir

Neden inim inim inlersin

Göğün mavisini yıldızlar çalmış

Dostlar vedalaşmaya gelmiş

Kaçış yok kervandan

Sığırcıklarla salıyorum kalbi duygularımı

Bu muamma halin incitiyor beni

Kan akıyor yüreğimden

Sokaklar garip, divanelerle dolu

Siyah üzümler boynunu bükmüş

Feryatlar yükseliyor nazlı bakışlardan

Cenazeleri kadınlar taşıyor

Ey gül koku şehir

Bugün yüzünden güzellik çalınmış

Gözlerinden kan damlıyor

Yas tutmuyor kimse

Van Gölü herkese küs

Her yerini beyaz sarmış

Altta kefen üstte çadır

Salalar verilmiyor

Cenazeler inandırıcı değil

Tabutlar yarış halinde

Matemin her çeşidinden var

Minareler yıkılmış gönüllerin üstüne

Hüzün kokuyor yüreğim

Ey gül koku şehir

Gölgende yok neşeli bakışlar

Semaverlerden duman tütmüyor

Sokaklarda yok közlenmiş balıklar

Çocukların çığlıkları kesilmiş

Öğretmenler yok başında

Elleri enkaz altında

Titreyen Yunus’umun gözlerinde korku

Gönlümün dudaklarından

Dökülmüyor inci taneleri

Arayan gözlerimde yok SACİT…

Gözlerimde yaralar çıktı

Erciş’e bakamıyorum

Bıraktım kayısı ağacına

Çocukluğumun baharını

Tarlalarda yok nasırlı ellerin

Kürsülerin üzeri buz gibi

Cuma vakti bom boş büyük camii

Şu geçen cenaze çok öksüz

Tenin ayrılık kokuyor

Üşüyorum çadırlar çok ıssız

Çocukluğumun baharında nefes yok

Van Gölü herkese küs…

(Vedat YAZICI)

Bakmadan Geçme