Vedat Yazıcı

Hüzün

Vedat Yazıcı

Dünyaya yeni bir edebi isim arayışına girsek, adını değiştireceğiz deseler ne olur ve adını ne koyardık diye düşünürüm bazen. Hiç düşündünüz mü sizdeki dünyanın tek kelime ile karşılığı ne diye? Sadece bir kelimelik isim koy dense sizde ki adı ne olurdu? Dünyayı en güzel özetleyen kelime nedir diye sorsalar. Sizdeki kelimeyi bilmem ama bende karşılığı var. Ve hiç düşünmeden direk söyleyebileceğim bir kelime. ”Hüzün”. Ne çok acı ne de çok mutlu. Arada kalma hali. Denge hali. Bunu en güzel özetleyen kelimedir. Bu yüzdendir ki efendimizin belki de hiç kahkaha ile gülmeme hali. Sürekli hüzün halinde…

Ah hüzün.Hem tatlısın hem de acı.Hem gitsin istersin hem de kalsın.Hem varlığın adı hem de yokluğun.Hem var olmak istersin hem de yok.Zaten insanda bu iki kavram arasında gidip gelmez mi? Var olduk. Neden olduk? Sebebi neydi gelişimizin? Burada kalışımızın? Ya da neden ben? Bunu bilen yok, anlatılanlar dışında? Gittiğimizde de gideceğimizin akıbetini de.Var olduğumuz, buraya indirildiğimiz ve onun bir gün gideceği, sona ereceği kaygısı bizi hüzünlendirir. Üzerimizi serin rüzgâr gibi hafifleten okşayan, tıpkı bahar elbisesi gibidir hüzün.Ne çok ince ne de çok kalın.Ne üşütür ne de bunaltır.Serinlik gibi acı bir tebessüm gibi…

Bu yüzden değil mi ki bütün çıplak duyguların gün yüzüne çıkma hali hüzün halde çıkar. Bu yüzden biz bütün şairleri sevmez miyiz? Bu yüzden bütün hüzün tabloları bizi en derinden sarsar ve bizi kendisine çekerek hüzünlendirir…

Gözünü ufka daldırıp içten içe ah çekişlerde ya da serin bir rüzgâr yüzünü okşayıp saçları tel tel biçtiğinde.Berrak bir gökyüzünü seyre daldığında. Bir deniz kıyısında, bir sonbahar yaprağının düşüşünü seyrettiğimizde, ya da en sevdiceğini yok ettiğinde iç yolculuğa çıkmayanımız yok gibidir. Herkeste farklıdır algısı. Herkes onu ne zaman hangi fiil karşısında bulur, yine onun iç dünyasıyla ilgilidir.Kimi ne zaman yakalar bilinmez.Bir anlamda ölüm gibidir hüzün…

Kişi varlığının bizatihi bilincine vardığını bildiğinden onu sürekli elinden uçup gidecek kaygısı içinde yaşar.Var olduğunu,burada olduğunu bilmektir onu hüzne sokan.Çünkü bir gün gidecektir.Varoluşu bitecektir.Hüzün bu anlamda acıdan, mutluluktan daha ayrıdır.Şiir gibidir hüzün.Hem dinlettirir hemde içten içe sızı verir,zevki tattırarak.Bizi belkide yaşama bağlayan şeydir.Yaşamı sevdiğimizin ona bağlanmamızın delilidir hüzün.Yaşamın hazzın bir gün yok olacağı kaygısıdır bizi ona götüren.

Hüzün, varsa varlığın bilinci var.Yoksa belirmez kişide var olma hali.Alır götürür bazen uzaktan uzağa.Kondurur bir bilinmeze.Şimdi ki zamandan tatlı gelir.Geçen zaman acı olsa bile onun sayesinde tatlılaşır.Mutluluklar da yine onda acılaşır. Geniş ufuklar açar dünyamızda. Bir dengedir.Ayakta tutandır…

Bir kaldırımda, ya da belirsiz bir yerde hüzünlü bir sima görsem beni etkilemiştir. Ondaki iç yolculuğun dudaktan dökülen kelimeleri dinlemek istemişimdir. Çünkü bilirim ki o an insan bütün çıplaklığı ile sayfa sayfa dökülür. Ve o an gerçek kişidir, onu tanımlayandır.

Bendeki yeri kutsaldır. Ateşten gömlekleri çıkarma halidir. Serinletendir. Ruhu hafifleten. Hayata bağlayandır. Yine hayatın bir gün gideceği endişesi karşısında.Belki yok olma kaygısıdır onu iten. Veya yeniden başa dönmenin anahtarıdır…Yine hüzünlendim kendim karşısında…Sevgi ile kalın…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları