Ümran Öztürk

Tarhananın Mucizesi

Ümran Öztürk

Eylül ayının gelmesiyle birlikte evlerde hareketlilik başladı. Sonbaharın hışırdayan yaprakları ve hafif serinlik, kışın yaklaştığının habercisiydi. Bu mevsim, soğuk kış günlerini daha rahat atlatmak için geleneksel kışlık yiyeceklerin hazırlığının tatlı telaşına işaret ediyordu.

Evlerimizde, her biri ayrı bir özen gerektiren kışlık yiyeceklerin hazırlığına başlamıştık. Çeşit çeşit meyvelerden, mis kokulu güllerden reçel yapma, salça yapma, domates suyu çıkarma, konserve yapma,turşu kurma  ve sebzeleri kurutma gibi işler sırayla tamamlanıyordu. Her bir aşama, kışın sofralarımızı zenginleştirmek, beslenmemizi sağlamak için verilen emekti.

Ancak bu hazırlıkların içinde en özel yere sahip olanı, tarhana yapımıdır. Tarhana, adeta Anadolu'nun tarihine ve kültürüne damgasını vurmuş bir lezzettir. Bu muhteşem çorba, sofralarımıza geldiğinde sadece damağımıza değil, aynı zamanda ruhumuza da bir festival sunar.

Tarhana yapımı, köylerimizde yüzyıllardır sürdürülen bir gelenektir. Bu gelenek, yüzyıllar boyunca ailelerin, komşuların ve hatta tüm köyün,mahallenin  bir araya gelmesini sağlardı. Büyük kazanlar altında, özenle seçilmiş taze sebzeler ve baharatlar karıştırılırken, komşuluk ilişkileri güçlenir, bilgiler paylaşılır ve yeni arkadaşlıklar kurulurdu.

Çocukluğumuzda bir şölen olarak gördüğümüz tarhana yapımının en özel anlarından biri, sebzelerin toplanmasıydı. Eylül ayının sonlarına doğru, bahçelerimiz taptaze domates, acı- tatlı ve kapya biber, maydanoz, nane dolardı. Bu sebzeler, güneşin altında olgunlaşıp rengarenk bir görünüme kavuşurdu. Topladığımız bu sebzeler, tarhananın temel bileşenleriydi ve onlardan gelen o muhteşem kokular, tüm evi sarardı.

Tarhana yapımının son aşamaları ise kocaman kazanlarda gerçekleşirdi. Kazanların altlarında odunlar yakılır, ateşler harlanırken, kadınlar ve bazen de mahallenin erkekleri kazanların başına toplanırdı. Tarhana karışımı hazırlandığında, büyük bir kazanın içinde muhteşem bir renk ve lezzet birliği oluşurdu.

Gökyüzü pembeleşirken, kasabanın en bilge kadınları, bu geleneksel yiyeceklerin sırlarını paylaşırlar, Sebzelerin hangi aylarda en lezzetli olduklarından, baharatların doğru oranda kullanılmasına kadar her ayrıntıyı anlatırlardı. Her bir kase tarhana çorbası, bu bilgilerin bir yansımasıydı, geçmişten günümüze taşınan bir mirastı.

Ay yavaşça gökyüzünde yükselirken, yıldızlar yağmur gibi yağar. O an, kocaman kazanlarda kaynayan kıvamın tam anlamıyla tarhananın mucizesini yaratmaya başladığı andır. Tarhana çorbasının muhteşem kokusu, bütün sokağı sarmaya başlar. Bu kokular, sadece bir yemeğin değil, bir ailenin, bir topluluğun,  bir kültürün kokularıdır.

Kışın ilk soğuk rüzgârları estiğinde ve kar tanecikleri yavaşça yere düştüğünde, evinizin kapısını açıp İçeri adım attığınız an mutfakta pişmiş çorbanın buram buram yayılan kokusu ruhunuzu doyurur. . . Bu kokular, sadece tarhananın lezzetini taşımakla kalmaz, aynı zamanda evimizin içinde huzur veren bir atmosfer yaratırdı.  Tarhana yapımı sırasında kullanılan baharatlar, muhteşem aromaların mutfağa yayılan mis gibi kokusu, sizi zamanda geriye götürür. Sanki annenizin ya da büyükannenizin mutfağının kapısını açmış gibi hisseder, o sıcak ve sevgi dolu ortamı hatırlarsınız. Bir sıcacık kase tarhana çorbasının önünüzde durduğunu görmek, sanki bir öykünün içine adım atmışız gibi insanı içten içe ısıtan bir mutluluk kaynağı olur sarar sizi anılar.

Bugün metropollerde, büyük şehirlerde yaşayan hanımlarımız bu eşsiz lezzeti mutfaklarına taşımış olsalar da imece usulü tarhana yapımı sadece bir yemek hazırlığı değil, aynı zamanda bir kültürel mirasın, dayanışmanın ve komşuluk ilişkilerinin bir ifadesiydi. Bu lezzetli çorba, soğuk kış günlerinin vazgeçilmez bir parçasını ve her bir kase, bir öykünün, bir geleneğin ve bir toplumun tadını yansıtıyor.

Bağışıklık sistemini önemli ölçüde güçlendiren, soğuk algınlığında sıkça başvurduğumuz, besin değeri en yüksek gıdalardan biri olan tarhana, sadece bir çorba değil, aynı zamanda Anadolu’da, Balkanlar’da yaşanan bir öykünün gizli kahramanıdır.

Tarhananın Tarihçesi

Eski adıyla Darhane yani fakirhane çorbası olara bilinen tarhana, Türk kavimleri tarafından çok eski çağlarda üretilip tüketildiği tahmin edilmekle birlikte,  Orta Asya’dan göç eden Türklerin Anadolu’ya geldiğini ve Osmanlı İmparatorluğu döneminde de İran , Irak gibi doğu ülkelere ve Rumeli üzerinden Macaristan ve Yunanistan gibi batı ülkelerine yayıldığı kabul edilmektedir.

Türkiye’de “tarhana”, Mısır’da “kishk”, Irak’ta kushuk, Yunanistan’da “trahanas”, Macaristan’da “tahonya” ve Finlandiya’da “talkuna” olarak tanınır.

Tarhana üretimi bölgelere göre farklılık göstermektedir.  Yaş tarhana, kurutulup elekten geçirilen toz tarhana çorbada kullanılırken firiğin adı verilen (yarı kurumuş tarhana) çerez, cips formunda  üretilen tarhanalar da çayın yanında tüketilmektedir.  Her bölgenin hatta her şehrin kendine has bir yapılışı, lezzeti, kokusu vardır. Tarhananın en önemli özelliği fermente olmasıdır.

Yazarın Diğer Yazıları