Ümran Öztürk

Dünden Bugüne Kanaviçe

Ümran Öztürk

Geleneksel kültürümüzde ayrı bir yeri olan ve güncelliğini hala sürdüren "Kanaviçe" insanlık tarihi kadar eski bir geçmişe sahiptir. Kanaviçe yüzyıllar boyunca kendine özgü tekniğini koruyarak günümüze kadar gelmeyi başarmış el emeği göz nuru diyebileceğimiz bir işleme sanatıdır.

Kanaviçe; seyrek dokunmuş çuval olarak kullanılan kendirden veya kenevirden yapılmış seyrek  bezin üzerine iğne ve renkli ipliklerle çapraz işlemeler ile yapılan işlemeye denir. Kanaviçe halk arasında  “Çarpı İşi” olarak da bilinir.

Kanaviçenin ilk örnekleri Orta Asya Türklerinde rastlanır.  16. yüzyıldan itibaren uygulanan bu işleme 19. yüzyıldan itibaren yaygınlaşarak Anadolu Türk halk işlemeleri içinde yerini almıştır.

Kanaviçe işi göçler sebebiyle Avrupa’ya oradan dünyaya yayılmıştır. Bu sanatın yüzyıllar boyu devam etmesine elbette ki kadınlar katkıda bulunmuştur. Avrupa'da özellikle İngiltere, Fransa ve İtalya’da çok ilgi görmüştür.

Tarih boyunca genç kızların çeyiz sandıklarında yerini alan kanaviçeler genç kızların hamaratlıklarının bir göstergesi olarak sayılırdı. Evin dizaynında sedirlerde etek örtüsü ve kırlent örtüsü olarak sergilenmiştir. Bu nadide nakış bu gün de müzelerde, sanat evlerinde geleneksel kültürümüz olarak  ziyaretçilerin bilgisine sunulmuş ve bu teşhirlerde kendine hatırı sayılır bir yer bulmuştur.

Çeyiz geleneğimizin bir parçası haline gelen kanaviçe özellikle yatak takımlarında fazlaca kullanılmıştır. Bunun yanında kırlentlerde, masa örtülerinde, panolarda el emeği göz nuru kanaviçelere çokça rastlanırdı.

Henüz makineleşmenin olmadığı, her şeyin elde yapıldığı zamanlarda kanaviçe de diğer el sanatları gibi çok değerli olmuştur.

Kadınlarımız annelerinden, ninelerinden kalan el işi kanaviçeleri ev tekstilinden, panoya, kırlentten, mobilya döşemelerine kadar güncelleyerek evin her alanında kullanıma açmaktadırlar. Hatta eski yatak takımlarında kullanılan kanaviçe motiflerini bambaşka bir alan yaratarak yeni dönüşümlerle kullanıma sunmuşlardır.  

Örneğin yarım asırlık antika değeri taşıyan kültür mirası sayılacak kadar kıymetli bir nakışı dekoratif bir şekilde çerçeveletip pano yaparak farklı alanlara taşımak da bu kültüre sahip çıkmak, bu kültüre hizmet etmektir.

Kanaviçeyi işleyen duygu ve düşüncelerine göre biçim almış ruh güzelliğini, sabrını, heyecanını bembeyaz patiskanın üzerine yansıtmıştır. Kullandığı her renk, işlediği her motif hayallerinin dışa vurumudur.

Kanaviçeler bugün eski şekliyle kullanılmasa da farklı tasarımlarla çağdaş çizgiler ışığında farklı objelere işlenmiş şekilde birer kültürel miras olarak önümüze çıkmaktadır. 

Günümüzde yeni tarzlar arama eğiliminde olan sanatçıların geleneksel öğeleri farklı uygulamalarda, örneğin iç dış dekorasyon ürünlerinde, tekstil tasarımlarında, sokak sanatında kullanıldıklarını görmekteyiz. Bu şık tasarımlara, eskiyi yeniye uyarlama sanatı diyebiliriz.

Bu çalışmalar disiplinler arasında etkileşime, gelişim ve ileri dönüşüme yol açmıştır.

Tasarımcılar bu çalışmalarıyla bir yandan evrensel beğeniye ulaşmaya çalışırken diğer yandan bizim kimliğimizi yansıtan kültürel mirasımız kanaviçeyi yaşam alanlarımızın farklı yerlerinde de kullanmışlardır. Böylesine eski, geleneksel bir tekniği modern tasarımlarla birleştirerek yaşamın her alanında diri tutmayı başarmışlardır.

Böylelikle kültürel mirasımız kanaviçeyi çeyiz sandıklarından çıkartmış ev tekstilinde, giyim sektöründe, iç dış dekorasyonda, sokak sanatında kullanarak bu tekniğin farklı disiplinlerde yer almasını sağlamışlardır.

Yazarın Diğer Yazıları