Ümit Kayaçelebi

Van Atatürk Lisesinden gelip geçenler (2)

Ümit Kayaçelebi

Değerli dostlar Van Atatürk Lisesinden gelip geçenler yazımız devam ediyor. Bu günde yine geçmişte birlikte olduğumuz öğretmen ve öğrenci, anılarla yine sizinleyiz.

YAŞAR GÜRAY

Çok sevilip sayılmak için illa da öğretmen veya müdür olmak da şart değil. İşte okulumuzun numuneyi imtisal denilen öğrencilerinden biri de bu gün aramızda olmayan rahmetli Yaşar Güray.

Kömürcü Niyazi diye tanıyıp bildiğimiz Niyazi Gürayın oğluydu. Evleri de zaten hemen okulun arkasındaydı. Okulun en renkli hareketli simalarından olan yerinde duramayan şen şakrak biriydi.

Hani bizim Vanlıların bir deyimi var; ”Nerde aş orda dımbılbaş” yani tercümesi şu nerde ne varsa o da orada manasında bir deyim. Rahmetli Yaşar da okulun müzik faaliyeti mi var bakarsın elinde mikrofon sahneyi şenlendirmekte.

Maç mı var formayı kapmış takır takır top oynuyor.

Müsamere mi var yine piyesin içinde bir rol kapmış döktürüyor.

Hâsılı kelam Yaşar Güray bizim zamanın neşe kaynağıydı. Okul bittikten sonra evlendi Ankara’ya göçtü ve ora da rahmetli oldu. Mekânı cennet ruhu şad olsun.

TURGUT ALTAYLI

Dışarıdan Geometri Dersine gelen  Hocamız Turgut Altaylı ile olan bir anı;

Geometri dersinde herkesin araç gereçleriyle derste olmalarını isterdi. Bu konuda da çok hassastı. O günkü derste yoklama yapan sınıf mümessiline bak dedi herkes pergel, iletki, gönye ve cetveli ile gelmiş mi?

Mümessil geldi herkesin sırasına baktı ve Hocam dedi bazı arkadaşlar eksik getirmiş bazılar ı da hiç getirmemiş deyince;

- Eksik getiren ve hiç getirmeyenlerin isimlerini ve numaralarını getir bana. Mümessil arkadaşımız bütün sıraları gezerek liste yaptı ve Turgut Hocaya hocam işte liste burada deyip önüne bıraktı.

Turgut Hoca sınıfa dönerek:

_ Gelecek derste geometri dersi malzemesini eksik getireni veya hiç getirmeyeni sınıftan atacağım ve de (O) vereceğim haberiniz olsun!

Neyse ders bitti  birkaç gün sonra yine geldik okula dersimiz Geometri. Turgut Hoca öndeki kızlardan başlayarak sıraları dolaşmaya başladı kim eksik getirmişse kalk dedi çık tahtaya.

Her nedense bende eksik getirmiştim malzemeleri kalk sen de tahtaya sellem müsellem ben ve bazı arkadaşlar ip gibi tahtanın önüne dizildik. Önce bizi okşayacağını hiç olmazsa bir cetvel ziyafeti çekeceğini düşünürken tahtanın önüne dizilen bize dönerek:

- Ben size geçen ders söyledim cetvel, pergel vs. getirmeseniz sizi sınıfa almayacağım dedim ama beni takmadınız anlaşılan. O zaman sizi dersten atayım da aklınız başınıza gelsin. Haydi hepiniz dışarıya .

Biz  kaç kişiydik hatırlamıyorum ama 8-10 civarında vardık sanıyorum.

Sınıftan atıldık ve bir de (O) yedik üstüne üstlük.

Atıldık sınıftan ama nereye gideceğiz derken hemen Lisenin karşısında Necmettin Hocanın bahçesine gidip oturduk.Allah rahmet etsin Ahmet Eriş, Mehmet Cengiz, Seyfettin mi Sohbettin Türkmenoğlu onlardan biri, Saraçın Oğlu İbrahim, Yılmaz Efe, aklımda kalan bunlar. Yılmaz Efe ile rahmetli Ahmet bu atılmayı hiç içlerine sindirememişlerdi ki Yılmaz orada gezen birisinin horozunu kaptığı gibi ben bu horozu sınıfa atayım da hoca görsün gününü!

Olmaz dedik sonra başımız belaya girer dedikse de dinletemedik. Sonunda horoz koltuğunda daldık koridora Gemşo dayı gördü ama bizimkiler tınlamadılar. Sınıfın kapısını aralayıp horozu içeri atınca tabana kuvvet kaçtık.

Artık olan olmuştu yarın başımıza da neler geleceğini biliyorduk. Okul sabah öğlenci değildi iki öğün gidiyorduk. Sabah ilk derste nöbetçi talebe elinde bir liste ile ilk dersteki hoca olan Rıfkı hocaya dönerek bu listedeki öğrencileri Bahattin bey istiyor hepsi idareye gelecek. Bahattin Özel Allah rahmet etsin acayip döverdi. Kapıdan içeri girdik tek sıra olduk Bahattin hoca bize dönerek:

- Siz nasıl olur da Turgut Hoca derste iken sınıfın içine horoz atarsınız? Der demez sıradan başladı vurmaya eli de rahmetlini ağırdı ki vurduğu yer anında kıpkırmızı oluyordu.

Yaptığımız işin sonunun böyle olacağı belliydi. Bir avuç araç gereç getirmemek bize pahalıya patladı ve bi ton sopa yedik.

Sopayı yedik bir de koca bir (O) aldık. Ve o günden sonra da geometri dersine de Cetvel, Pergel, Gönye, iletkisiz de gitmedik ben ve arkadaşlarım. Dersimizi almıştık alacağımız kadar.

POF. DR. MUSTAFA SÖNMEZ

 Prof. Dr. Mustafa Sönmez benim çocukluk arkadaşımdır. Bizler Bahçıvan Mahallesinde çocukluğumuzu yaşadık gençlik yıllarımızda bu mahallede geçti.

Sevgili Mustafa ile kaç sene bir lastik topun peşinden koşturduk durduk. Top oynamayı seviyorduk ama bir topumuz bile yoktu. Allah razı olsun eski Devlet Hava Yolları Meydan Müdürü Ekrem Ergun’un oğlu Taner’in arada bir getirdiği topla vaziyeti kurtarıyorduk.

Mustafa okumayı çok severdi ve çok kitap okurdu. Beraber kütüphaneye gider kitap okurduk. Sinemaya giderdik o siyah-beyaz filmlerin oynadığı yıllarda.

Derken efendim biz İlkokulu Atatürk İlkokulunda okuduk ondan sonra Atatürk Lisesine gittik ve dillerimiz ayrı düştüğü için (bana Almanca ona İngilizce çıktı) ayrı sınıflarda okuduk.

Ben tahsilimi fazla sürdüremedim. Fakat Mustafa çok çalışkan ve zeki olduğu için (Önceden de belli idi zaten) yüksekokul okudu ve bir gün baktım Cumhuriyet Gazetesinde Ekonomi yazıları yazıyor. Ve anladım ki şu anda da ülkemizin sayılı ekonomi yazarlarından birisi.

Devam edecek.

Yazarın Diğer Yazıları