Ümit Kayaçelebi

Nerdesin makinist ve makinist Kemal Bingöl

Ümit Kayaçelebi

Onlar sinemanın fark edilmeyen gizli kahramanlarıydılar: Kimler derseniz hemen söyleyeyim. Yazlık ve kışlık sinemalarımızın film oynatan makinistleri.

Sinemada film seyrederken hiç farkına varmadığınız zaman film koptuğunda hemen hatırladığınız ıslık çalarak yuhlar gibi Nerdesin Makinist?

Diye feryat figan ettiklerinizdi o makinistler.

Küçücük odalarda, makine gürültüsü altında, çoğu zaman tek başlarına çalışan sinema emekçileridir makinistler. Varlıklarını ancak izlediğimiz bir filmde aksaklık olduğunda hatırladığımız, o zaman da 'Hop makinist, uyudun mu?' sorusuyla yarı alaycı bir şekilde tepkimizi dile getirdiğimiz makinistler, sinema sanatının gizli kahramanları arasında yerlerini alır..

"Filmler yanıyordu ya da kopuyordu. Nedense bu olaylar filmin en heyecanlı yerinde olurdu.

Halklıydık çünkü hiç ne film kopsun nede yansın istemiyorduk tabii. Seyirci olarak bir ücret veriyor, giriyor, her şeyiyle tam bir film seyretmek istiyorduk. Falsosuz olsun istiyorduk. Ama bu her zaman olmuyordu.,

35 mm film projektörleri film şirketleri tarafından çekilip kopyalanan yaklaşık 3-4 km uzunluğunda sesi ve görüntüyü üzerinde taşıyan, 4 veya 8 kısım halinde çekilen filmler bobinatör masasında 2 farklı bobin sistemine sarılarak birbirlerine eklenip montajı yapıldıktan sonra 2 bobin halinde izleyicilere sunulan görsel efektlerdir.

Film makineleri görüntüyü oluşturmak için bantlar üzerindeki görüntüleri kademeli bir şekilde döndüren sistem yardımıyla tek tek ve hızlı bir şekilde ışıktan geçirip perdeye görüntü vermektedirler.

Eski zamanlardaki makineler günümüzdeki gibi sorunsuz ve temiz bir çalışma şekline sahip değildi. 2000 watt gücündeki ampuller o zamanlarda yoktu ve bunun yerine özel projektör aydınlatma (ark) kömürleri kullanılırdı. Kömürler erkek ve dişi diye tabir edilen bir çiftten oluşurdu. Kömür uçları birbiriyle temas ettirilerek ışık verme görevi sağlanırdı.

Eski makineler gibi eski filmlerde çok dayanıksızdı ve sürekli koparak makinistlere zor anlar yaşatırdı. İnce bir yapıya sahip eski filmler yanma eğilimi de gösterdiği için, kömürden sıçrayan korlar filmi tutuşturmakta ve yangına sebep olmaktaydı. Bu teknik bilgileri sunduktan sonra gelelim asıl mevzumuza,

Çocukken böyle özellikle kapalı sinemaya gittiğimizde ya film başlamadan önce veya film arasında ihtiyaç gidermeye veya gazoz içmeye çıktığımızda gerek Emek sinemasında gerekse Şehir sinemasında gözümüz makinist dairesine takılırdı. Film ara verdiğinde umumiyetle makinist dairesinin kapısı açık olurdu.

O çocukluk aklıyla o makineyi sanki dev gibi görür abooo derdik bu nasıl bi şey ne güzel bir şey. Hele bir de makinisti de orada görünce hayranlıkla onu izler valla helal olsun bu adam bu koca makinayı nasıl da, idare ediyor diye hep birbirimizle konuşur veya aklımızdan geçirirdik.

Bir de içeride zamanın yerli ve yabancı film afişleriyle süslenirdi makine daireleri. Zamanla bu afişlerde kalkar yerine başkaları bırakılırdı. Ve bu afişler de makinist dairesine ayrı bir şaşalı görüntü verirdi.

Ne de olsa makinistlik o zamanlar yukarıda da belirttiğimiz gibi önem arz eden bir işti. Bunun mektebi de yoktu ilgi ve alaka duyan girer çıkar izler ve bir zaman sonra makinist olarak sinemada görev alırdı.

Yazlık sinemalarımızda veya kışlık sinemalarımızda dünden bu güne çok makinistler gelip geçti tabi birçoğu akıllarda ve hafızalarda kalan çok az isim var. Kimi bu işi çok uzun süre yaptılar ve kısa süre yapanlarda çok çabuk unutuldular.

Ama unutulmayanların başında da en başta Makinist Kemal Bingöl amcamız gelir. O Makinist olarak en çok anılan ve en çok hatırlanan biridir. Ondan Evvel Makinist Hasan amca, Baki Okay, Ali Oktar. Zeki Yergi.

Ben bunların içinde sadece Rahmetli Baki Okay’ı tanırdım. Baba annemin tanıdığı bir aile dostuydu. Baki Okay o zamanlar da en tanınan bilinen bir dikiş makinesinin satıcısı ve tamircisiydi. Diğer ismi geçenleri sinemada mutlaka gördüm ama isimlerini sonradan öğrendim.

Yani bu muhteremlerden sonra en çok göz göze geldiğimiz aşina olduğumuz kişi benimde ve Vanlının da en çok tanıyıp bildiği Kemal Bingöl olmuştur.

Kemal Bingöl evvel emirde devrinin en kariyerli usta radyo tamircilerinden birisiydi. O zaman çok az radyo olduğu gibi çok azda radyo tamircisi vardı. Bunların en başında da rahmetli Kemal Bingöl geliyordu. En zor sorunlu tamir işleri hep ona gelirdi. İşleri çok tu ve bazı zamanda yoğunluk sebebiyle tamirat için gelenleri bile eli boş gönderdiği de olurdu işi çok severdi sıradan bir radyo tamircisi gibi davranmazdı.

Tam bir Van beyefendisi idi. Her zaman takım elbise giyinir, Kravatsız gezmez. Ayakkabıları boyalı elbisesi ütülü, Ceketinin üst cebinden hiç mendil eksik olmazdı. Kısacası tiril tiril bir beyefendiydi Kemal Bingöl.

İşyeri Makinistliğini yaptığı Yazlık Şehir Sinemasının altındaydı. Tertemizdi mekanı ve kendisi de tertemiz giyinirdi. Oraya gittiğiniz zaman sanırdınız bir devlet dairesi görüntüsü arz ederdi mekanı.

Kemal Bingöl boylu poslu oldukça yakışıklı bir adamdı nedense hiç evlenmedi. Bizim Vanın kadınları erkeklerini övdükleri zaman kocaları için: “kocam yakışıklıdır ki kapılardan zor içeri girer” işte Kemal abi de öyle adamdı ama nedense darı dünyadan bekar olarak göçtü gitti.

Ablasının evinde yanında kalırdı. Sıhke Sokağında tek katlı bir evde yaşardı. Komşuları da Rahmetli Kabzımal Bekir Saçıntı ve Kuralkanların eviydi. Sabahları işe giderken hep bizim Banka Sokağından gelir geçerdi. Hiç yolunu sabahları değiştirmezdi. Hep aynı güzergahı kullanırdı.

Kemal Bingöl Belki de makinist olarak en uzun süre makinistlik yaptığı için bir dönemin “Makinistlerin piri” idi diyebiliriz.

Yaz aylarında yazlık Şehir Sinemasına gittiğimizde o film hazırlıklarını bitirir ve balkonda gezinirdi Bazen kollarını göğsünde bitiştirir öyle mağrur duruşu da vardı. Rahmetliye o zamanlar Garry Coopere de benzediği için garry Kopur derdik.

O da bir çokları gibi şu anda aramızda değil ve ahret alemine 90’lı yıllarda vasıl oldu. Akköprü mezarlığına gittiğimde hep kabrini ziyaret eder Fatiha okur dua okurum kendisine.

Kemal Bingöl’den sonra tabi bu işi çok yapanlar da oldu. Onlardan aklımda kalanları sayarak yazıyı noktalamak istiyorum inşallah.

Necdet Bora hem çocukluk arkadaşımdı ve o da Emek sinemasında az sayılmayacak kadar bir süre makinistlik yaptı.

Diğer makinistler; Adanalı Orhan abi Emek sinemasının makinistiydi. Bahri Koç, Ergül Koç, Remzi Koç, Ahmet Çiğdem, Fikri abi, Cizreli Ramazan, Van emek sineması açıldığı ilk yıllardan itibaren çok uzun süre makinistlik yaptı.

Aklımda olanlar yazdım ama unuttuklarım da varsa hoş görüle.

Kimler geldi kimler geçti derken bu günde Kemal Bingöl ve diğer makinst dostlarımızdan bahsettik.

Ölenleri rahmetle ve hürmetle anarken yaşayanlara da selam olsun.

Her zaman sinemada olduğu gibi

Nerdesin maknisssttt…

Yazarın Diğer Yazıları