Şahin Akçap

Mülteci yaratan politikaların dramı!

Şahin Akçap

Hesapsız ve kitapsız politikaların yarattığı sonucun acısını uygulandığı ülkelerin insanları çeker.

Sovyetler Birliğinin çözülmesi sadece kendi insanlarının dünyanın dört bir yanına çil yavrusu gibi dağılmasına neden olmadı. Romanya ve benzeri Komünist ülkelerin insanlarını da tıpkı birbiri ardına yıkılan domino taşlarına dönüştürdü. Kapitalizmin insan öğüten dişlileri arasına düşen kadınlar seks mafyasının eline düşerken de başka ülkelerin sınırlarından kaçak giren erkekler de en vasıfsız işlerde birer köleye dönüştü.

Türkiye’nin payına da bu ülkelerden düşenler arasında kadın doktorlar, mühendisler, öğretmenler üç beş lira fazla kazanmak için etlerini sattılar. Ülkemizin bu bunalımdan en çok etkilenen bölgesi Karadeniz oldu. Karadenizli erkeklerin Sovyetler Birliğinden akıp gelen kadınların cazibesine kapılması Karadenizli kadınlarda: “Nataşa attın yuvamı ateşe!”Ağıtlarına dönüştü. Büyük kentlere ulaşan Rus ve Gürcü kadınlar Türk erkeklerinin ikinci eşi olmayı ülkelerine dönmeyi yeğlediler. Ve bu olgu Anadolu aile yapısını temellerinden sarstı. Beyaz kadın ticareti yapan şer odakları çoğaldı.

Şimdi Suriyeli mülteci insanlar gerçeği ortaya çıktı. Suriye iç savaşından kaçan Suriyelilerin artık önemli bir bölümü sağlanan mülteci kamplarına sığmayınca yeni arayışlar peşine düştüler. İstanbul umudu anakentin caddelerinde ve sokaklarında perişan olmuş çoluk çocuğun fotoğraflarıyla habercilerin güncel konusu oldu. Bizim yoksul ve kimsesiz mendil ve çiçek satan, trafik işaretlerinin olduğu kavşaklarda camını silmek için araba önlerine kendini atanların arasına Suriyeli çocuklar da karıştı.

Güneydoğu kentlerimizde şimdilerde bir efsane dolaşıyor. Kimsesiz Suriyeli kadınlar, hali vakti yerinde olan Güneydoğulu esnafın kapısına dayanıp: “Kuma olmaya razıyım!” Demeye başladı.

Bugün büyük kentlerimizdeki sersefil olmuş Suriyeli mültecilerin yansıyan durumu tıpkı dün Sovyetler Birliğindeki çözülme ve ardından da gelen günlerde yaşadıklarının benzerliğini anımsatıyor. Sovyetler Birliğinden dağılanlar davet edilmemişti ancak Suriye iç savaşından etkilenenleri ve sığınma isteminde bulunanları ne yazık ki biz davet ettik. Dolayısıyla onların içine düştükleri bu acındıran ve kahreden durumdan da biz sorumluyuz.

Doğrudur… Düşenlere, savaştan kaçanlara ve sığınanlara yardımcı olmak bizde ata geleneğiydi. Ya şimdi? Bir gece yarısı bulunduğunuz apartmanda kapınızı açıp imdat diye bir bağırın bakalım. Tek bir komşunuzun çıkıp size sahip çıkacağından kuşkuluyum.

Kısacası görünen odur ki Suriye’nin iç sorunu Türkiye’nin dış politikasını fena halde etkilemeye devam edecek. Ve bu sorun kendi iç sorunlarını da büyüterek huzursuzluklara yol açacaktır.

Hep söylemişimdir. İyi satranç bilmeyenlerden hep kötü politika çıkar diye. Yanılmamışım.

Yazarın Diğer Yazıları