Eğitimci Yazar Bahri Yıldızbaş

Vanlının, güneşli muhabbeti

Eğitimci Yazar Bahri Yıldızbaş

Vanlı, güneşin batışını izlerken; semaver yakmayı, çay içmeyi, demliğin musluğunu (lülüğünü) güneş ile buluşturmayı, semaverin dumanı ile de balıklarla gölde dans ederek, çayını yudumlamanın keyfini yaşamayı sever. Bilir ki güneş, Türkiye’de ilk önce Van’da doğar, Van güneş kentidir ve ülkemizde en çok güneş alan şehirlerden biridir, Şehri Van. Ona, minnet duyar. Güneşin doğuşunu Erek Dağı’ndan, batışını göl kıyısından, Van Kalesi’nden izleyerek Van türkülerini yırlamayı kültür sayar.

Vanlı; denizin dalgaları gibi keyifli, kederli, muhabbetli ve konuşkandır. Sinemaya ve tiyatroya gitmeyi, kahvede gırtlama içmeyi, tavla, aznif, okey ve fanti oynamayı, fırında kıymalıyı, kebapçıyı, mangalda yelpazeyi, semavere kömür atmayı ve denizin kenarında kuma serilip, her şeyi abartıp anlatmayı ve hereklenmeyi (belini güneşe vermeyi) de çok sever.

Vanlı: Devletle kavga etmez, memuru korur. Yabancı birisi oturduğu kahvede çay içip para ödemek istediğinde, bozuk parası yoksa, “Bozuk yoğdur gardaş, paran da ceban bırağ, sonra verirsen.” der ve ısrar edene “de hadi get gardaş” diyerek, elini de samimi bir şekilde beline atarak gönderir. 
Vanlı; akşam iş çıkışı Cumhuriyet caddesinde iki tur atmayı, tanıdığı esnaflara hal hatır sormayı, köşelerde toplanıp erişte (sohbet) kesmeyi, de ayrıca çok sever.

Vanlı; bir çok şehirde toplumdan dışlanan ve hor görülen 46’lı dediğimiz saf insanların koluna girerek, cadde de gezmeyi, onlarla kahvede çay içerek sohbet etmeyi, onlara yemek yedirmeyi, giyindirmeyi, barındırmayı ve onlarla şakalaşmayı da, çok çok önemser. 

Vanlı; bilge insanları sofrasına, masasına, dükkanına, mekanına davet ederek; onların anlattıklarını dinlemeyi ve öğrenmeyi de, ayrıca önemser. 

Vanlı; Edremit’te, İskele’de, Cumhuriyet, Maraş, İskele ve Hacı Bekir caddelerinde voltayı, mahalle aralarında arabayla hava atmayı bir sever, bin sever.

Vanlı; alışveriş yapmayı, hafta sonu kasap muhabbetini, pikniği, denize gitmeyi, mahalleden geçerken çocuklar ve gençlerle konuşmayı, çocuklara cebindeki akide şekerlemelerinden ikram etmeyi de sever.
Vanlı; sadece Vansporu değil, Vansporu seveni de sever.

Vanlı: Tekgözü, otlu peyniri, İnci Kefalini (Van Balığı), hatırı ve bir de hatır bileni çok sever.
Aslında; Vanlı sevgiyi, saygıyı, misafiri, vatanını, ailesini, hemşerisini, bir de “vallah demeyi” sever.
“Van’da, herkes niye vallah diye cevap verir.” diye soranlara “abi vallah men bilmiyem” diyecek kadar kibar ve centilmen olmayı sever.

Vanlı; trafikteki çileyi, sosyal alanları olan caddelere araçların park edilmesini, kaldırımların işgalini, sokakların kirliliğini, çarpık kentleşmeyi, plansız ve düzensiz yapılaşmayı, kargaşayı, yüksek katlı yapılara izin verenleri, saygısız ve beceriksiz yöneticileri, en önemlisi medeniyetten ve kültürden uzak sözde okumuşları, hak yiyenleri, hak etmediği halde şehirde çile çekmeyi ve çektirmeleri hiç mi hiç sevmez. 
Vanlı: Bütün bu olumsuzlukları yaratanların “yanlışlarını yüzlerine söylersem ayıptır” diyerek, yanlarında “abe” diyerek susar; kahvede, dairede, otobüste, dolmuşta ve camide arkadan konuşmayı sever. 

Vanlı:

“Oğul giderem Van’a doğri,

Yolum İran’a doğri,

Kes başım ganım ağsın,

Gıymet bilene doğri.” der, çalışkan ve adil olanlara çok sahip çıkmaz, seçmesini ve hakkını aramayı hiç mi hiç bilmez ve öğrenemeden göçüp bu alemden gider. Kimseye zararı ve kendisine de yararı olmaz. 
Türkiye’min Güzel İnsanlarını: Medeniyetler kenti Van’a, Van’ı ve Vanlıyı tanımaya, gırtlama çay muhabbetiyle sıcak çakır ekmeğe tereyağı ve cacık sürerek otlu peynir yemeye, kahvelerde memleket meselelerini konuşmaya ve ekonomiyi kurtarmaya davet ediyorum. 

Türkiye’mizin insanlarına, Türkiye’deki, Van’daki ve Dünyadaki Tüm Vanlılara 
Sevgiyle selamlar ve saygılar sunuyorum.

Yazarın Diğer Yazıları