Eğitimci Yazar Bahri Yıldızbaş

Okumayın, dokunsun diye yazdım.

Eğitimci Yazar Bahri Yıldızbaş

Eğitimci Yazar Bahri Yıldızbaş

İngiltere Kraliçesi Victoria, Sultan Abdülmecit’e ‘İstanbul’da bir Anglikan Kilisesi’ yaptırmak isteğini iletti.

Abdülmecit bu isteği kabul etti, İngilizlere, Tünel ile Tophane arasında yer verdi. Kilise yapımı 10 yıl sürdü.

 22 Ekim 1868’de, kilise ibadete açılacaktı.

Sultan Abdülmecit ölmüş, yerine Sultan Abdülaziz geçmişti. Kraliçe Victoria, kilisenin açılışı anısına Abdülaziz’e son model bir otomobil armağan etti. Osmanlı sarayından bir kişiye de, otomobili sürmesi öğretildi. Bu İstanbul’un gördüğü ilk otomobildi.

Fakat, çok önemli bir sorun vardı: Halk otomobili görünce şeytan görmüş gibi tabanları yağlayıp kaçıyordu; kaçanların en önünde de medrese hocaları ve öğrencileri vardı. “Zatü’l-Hareke” (Kendi kendine hareket eden zat) denilen bu aracın ‘şeytan işi’ olduğu kulaktan kulağa bütün İstanbul’a yayıldı.

 “Zatül Hareke”nin şeytanlığından huzursuz olan Sultan Abdülaziz, Şeyhülislam Hacı Mehmet Refik Efendi’den fetva istedi. Ancak Şeyhülislam haftalarca uykusuz kaldı, ayetlerde, hadislerde konuyla ilgili bir yorum aradı, bulamadı… En sonunda “Bu otomobilin ‘şeytan işi’ olduğu” fetvasını verdi ve Haliç’ten denize atıldı.

Bu fetvadan sonra, İstanbul’a 40 yıl otomobil giremedi. Bazı zenginler özellikle Yahudiler el altından otomobil getirdiler ama “Bilim ve fene önem veren Sultan” olarak yeni nesillere anlatılan Abdülhamit, “Yollar bozulur, kazalar olur” korkusu ile bu otomobillerin kullanılmasına yasak getirdi.

Acaba Abdülhamit, Şeyhülislam Hacı Mehmet Refik Efendi’nin “şeytan işi” fetvasından mı korkmuştu?..

Arabanızın direksiyonuna geçtiğinizde “Osmanlı’yı kim yıktı?” sorusu aklınıza gelirse, bu verdiğim bilgileri anımsayınız.

Osmanlı’yı Batı yıkmadı, İttihatçılar yıkmadı, Yahudi bankerler yıkmadı. İşte bu “Akla kapalı, bilime kapalı, medreselerinde fen bilimleri olmayan yobaz zihniyet" yıktı. Alıntı.

Peki şimdi aynı terane sahnelerinde, aynı yobaz fotokopilerinin veya torunlarının perde diye başlattıkları, aynı tiyatro ve aynı filmleri izlemiyor muyuz?

Bilimle, fenle, müspet ilimle, sanatla, sporla, bilişimle, evrensel değerlerle ilgilenen ve başarılı olan herkese; ya ‘hain’, ya ‘dinsiz’ diyor veya buldukları icatlara ‘şeytan işi’ demiyorlar mı?

İşte dünyadaki 60’a yakın Müslüman ülkenin, en az 50 tanesinde; yokluk, açlık, adaletsizlik, ahlaksızlık, sefalet, tarikat savaşları, iç savaş, kan, uluslararası savaş, kıyım ve soykırım olduğu, hiç birinin diğerine yardım etmediği, emperyalizmin ve siyonizmin ülkemizdeki kökünü kurutan, ülkemizden kovan adamı ‘dinsiz’ ve ‘din düşmanı’ diye yeni nesillere düşman ederek, toplumlarını cehaletin kucağına atan, petrol ve toprak zenginlerinin de emperyalistlerin uşağı olduğunu, hiç bir yeniliğe açık olmadıklarını ve hiç bir üretim yapmadan ömür boyu sömürülmeyi kabul ettiklerini açıkça izliyoruz. Hatta aynı yobazların, ülkemizi de kan akan ülkelerden birine çevirmeye çalıştıklarına şahidiz.

 “Ülkenin hali nedir, bu cumhuriyeti kim bu hale soktu?” diye düşünüyorsanız, cevabını yine bakabiliyorsa, görebiliyorsa ve düşünebilirse, kendi beyniniz verecektir.

Yazarın Diğer Yazıları