Cem Öksözoğlu

Han Mahmud İsyanı (1845-1847)

Cem Öksözoğlu

Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da coğrafî özelliklerin ve sosyal yapının etkisiyle derebeylik yapısı hâkimdi. Tanzimat Fermanı'nın getirdiği yeni idarî düzenleme ile birlikte beylik ve derebeylik sistemi artık sona eriyordu. Tanzimat'ın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde de uygulanmasıyla birlikte toplumdaki gelenekleşmiş yapıları koruyan Kürt beyleri ile hükümet karşı karşıya gelmiştir. Bunun en önemli örneği Han Mahmud olmuştur.

Tanzimat'la beraber Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da yerleştirilmeye çalışan yeni idarî düzenlemelerden dolayı hükümetten yana beklentilerini yitiren Han Mahmud, başta Bedirhan Bey olmak üzere, diğer Kürt beyleri ile irtibata geçerek güç kazanma yoluna girmiştir. Bu yüzden, onun isyanını Tanzimat'ın bu bölgedeki sonuçlarına karşı bir tepki olarak değerlendirmek mümkündür.

Han Mahmud ile Bedirhan Bey arasındaki ilk ciddi yakınlaşma, 1842 yılında Cizre'nin Musul'a bağlanmasıyla başlayan süreçte görülmüştür. Bu durum, hükümetle Bedirhan Bey arasında güven bunalımına yol açmış; ona karşı izlenen yanlış strateji kendisini Han Mahmud'a daha çok yaklaştırmıştır. 1846 yılına gelindiğindeyse Han Mahmud ile Bedirhan Bey arasındaki bu ilişkinin, bölgedeki diğer Kürt beylerinin de katılmasıyla bir ittifaka dönüştüğü görülmektedir.

Kürt beyleri arasında oluşturulan ittifakın içerisinde yer alan en önemli isimlerden biri de Hakkâri Emiri Nurullah Bey'dir. O da Han Mahmud isyanında Bedirhan Bey'le birleşip isyana yardım etmekle suçlanmış; fakat kendisi, hakkındaki bu iddiaları kabul etmemiştir. Nurullah Bey'in ismi 1846 yılındaki ittifak hareketi içinde geçmekle birlikte, fiili olarak bu ittifakın içerisinde yer almamıştır.

İttifakın içerisinde yer alan diğer bir isim de Muşlu Şerif Bey'dir. Şerif Bey (Paşa), Han Mahmud aracılığıyla bu ittifaka katılmış isimlerden biridir. Muş beyleri ile Han Mahmud arasında eskiden beri birtakım husumetlerin varlığı bilinmesine rağmen Şerif Bey, Han Mahmud'un Kavaş'taki konağı olan Pagvas Kalesi'ne gelip misafir olmuş; akraba olduklarından bahsederek dostluğunu bildirmiştir. Fakat Muş Kaymakamı Şerif Bey'in de her ne kadar ittifakın içerisinde ismi geçse de o da Nurullah Bey gibi, filen bu ittifakın içerisinde bulunmamıştır.

İttifaka katılan diğer Kürt beyleri ise Ahlâtlı Mustafa Bey, Vanlı Timuroğlu (Timur paşazade) ailesinden Mustafa Bey, Hakkâri yöresi reislerinden Fettah Bey, Han Mahmud'un kardeşlerinden Han Abdal, Derviş Bey ve Abdürrezzak Beyler, Kisan Beyi Halid Bey ve Spayert Beyi Abdi Bey'dir. Ayrıca Musullu Şeyh Muhammed ve Zaholu Şeyh Yusuf başta olmak üzere bölgenin önde gelen din adamları, bazı aşiretlere çağrıda bulunarak ittifaka katılmalarını istemişlerdir. Bu ittifaka daha sonra İran sınırları içerisinde kalan Erdelan bölgesinin beyi de katılmıştır.

Erzurum Valisi Esad Paşa, Han Mahmud'la başlayıp Van'a sirayet eden isyanın, diğer Kürt beylerinin de ittifaka katılmasıyla daha da büyüdüğünü görerek meseleyi müzakere yoluyla çözmeye çalışmıştır. Konu ile ilgili olarak  (27 Kasım 1846) tarihli bir rapordan anlaşıldığı üzere, Vali Esad Paşa hazinedarı Kenan Bey'i bu sorunun çözümü ile görevlendirmiştir. O da görüşmelerde bulunmak üzere Van halkının temsilcilerini Erzurum'a davet etmiştir. Kenan Bey, Han Mahmud'u Erzurum'a gelmeye ikna edememiş fakat Van eşrafından seçilmiş üç kişilik bir grup, Vali Esad Paşa'ya gelerek Tanzimat'ın uygulanması ile ilgili İrade-i Seniyye konusundaki düşüncelerini ifade etmiştir. Yapılan görüşmelerde Tanzimat'ın halka anlatılması, uygulanması ve isyancıların önde gelenlerinin Erzurum'a gönderilmeleri için söz alınmıştır. Alınan kararların yerine getirilmesi için kırk gün süre verilmiştir. Fakat kırk günlük mühletin üzerinden yirmi iki gün daha geçmesine rağmen yine de cevap gelmemiştir.

Erzurum Müşiri Esad Paşa'nın, Van halkından beklediği cevabın, geç de olsa geldiği görülmektedir. Gönderilen mektupta, Van halkının ileri gelenlerinden 47 Müslüman ve 16 gayrimüslim olmak üzere, toplam 63 kişinin mührü vardır. Yazıda, daha önce Erzurum Müşiri Esad Paşa ile Van halkının ileri gelenleri arasında yapılan görüşmelerde kendilerinden talep edilen Van'da Tanzimat'ın uygulanması ve Van Kalesi'ne iki tabur asker yerleştirilmesi konusunda, sözlü ve yazılı olarak yapılan isteklerin değerlendirildiği ifade edilmektedir. Mektubun devamında, Van halkının bugüne kadar Saltanat-ı Seniyye'ye muhalefet etmediği; fakat halkın içine düşmüş olduğu yokluk ve sefalet nedeniyle kötülüğe yönelebilecekleri belirtilmiştir. Tanzimat-ı Hayriye'nin Erzurum, Muş ve Bağdat taraflarında uygulanmakta olduğu her ne kadar bilinse de Van halkının henüz bu uygulamaya hazır olmadığı söylenmektedir. Tanzimat'ın halka iyi anlatıldığı takdirde zamanla halkın bu yeni düzenlemeleri kabul edeceği, fakat bunun için uygulamanın bir müddet daha geciktirilmesini istemişlerdir.

Mektup da, kaleye asker sevki meselesi ele alınmış ve bu hususun daha önce de gündeme geldiği ve uygulamaya geçilmesi hâlinde şiddetle muhalefet edileceği açıklanmıştır. Hâlihazırda kalenin yerli topçular tarafından muhafaza edildiği ifade edilerek buraya asker sevk edilmesi kabul edilmemiştir. Ayrıca ödenecek vergi konusunda ise Hazine-i Celile'ye ödenecek miktarın belirlenip taraflarına yazıldığı takdirde herkesin malına ve durumuna göre vergilerin toplanıp gönderileceği belirtilmiştir.

Görüldüğü üzere, Van'ın ileri gelenleri Tanzimat'ın, vilayetlerinde uygulanmasına karşı çıkmakta ve konu ile ilgili Erzurum Müşiri Esad Paşa'ya net cevap vermekten kaçınmaktadırlar. Uzlaşı çabalarından bir sonuç alamayan Esad Paşa, isyanın bastırılması için Bedirhan Bey, Han Mahmud ve Vanlı Mustafa Bey'in üzerine mevsime bakılmaksızın derhal harekâta geçilmesini istemektedir. Geç kalındığı takdirde isyanın, çok daha geniş bir alanı içine alacağını iddia etmektedir.

Han Mahmud'un 1845 Van isyanı sırasında, bölgedeki bir kısım Kürt beyleriyle ittifaklar kurarak devlete isyan etmesi, hükümetin kendisi hakkındaki ikna ve iyi niyet çabalarının sonuçsuz kalmasına yol açtı. Bunun üzerine Bâbıâli, onu ortadan kaldırmaya karar verdi. Aslında, 1845 yılından itibaren Han Mahmud ve müttefiki olan Kürt beylerine karşı bir askerî harekât yapılması hükûmetin gündeminde yer almış, konu ile ilgili bazı ön hazırlıklar da yapılmıştır. Hükümet, onun ve müttefiklerinin üzerine gerçekleştirilecek askerî harekât için Müşir Osman Paşa'yı gizli bir görevle Anadolu Ordusu Komutanlığına atamıştır.

Müşir Osman Paşa uzun süren askerî hazırlıklardan sonra, Han Mahmud ve isyancı Kürt beylerine yönelik askerî harekâtı kuzey ve güney yönlerinde olmak üzere, iki koldan birden başlattı (Haziran 1847) . Kuzeydeki birliklere Ferik Ahmed Paşa komuta etmekte olup görevi Han Mahmud'u kontrol altına alarak Van isyanını bastırmaktı. Güneydeki birliklerin hedefi ise, Han Mahmud'un müttefiki Cizre-Bohtan Emiri Bedirhan Bey'in isyanını bastırarak kendisini kontrol altına almaktı. Müşir Osman Paşa, Bedirhan Bey üzerine başlattığı askeri harekât sonrasında Cizre'de onun birliklerini ağır bir yenilgiye uğrattı.

Han Mahmud ise, Muş tarafında Ferik Ahmet Paşa karşısında tutunamayarak geri çekildi. Kuzey bölgesini kardeşi Abdurrezzak, oğlu Abdülaziz ve Vanlı Fazıl Bey'lere bırakarak zor durumda olan Bedirhan Bey'in yanına gitti.

Han Mahmud, 11 Haziran 1847 Cuma günü Bedirhan Bey'den aldığı yardımcı kuvvetlerle birlikte, Bamerd(Kurtalan) mevkiinde, Diyarbakır'dan toplanan paralı askerlerden oluşan Dergâh-ı Ali Kapıcıbaşılarından İsmail Bey komutasındaki Osmanlı ordusuna saldırdı. Muharebe sırasında, İmadiyeli İsmail Paşa'nın kardeşinin oğlu Zeynel Bey ve Bedirhan Bey'in reislerinden Moyan, hayatını kaybetti. Han Mahmud'un kendisi de savaş meydanından kaçtı. Savaşın sonunda Han Mahmud'un askerlerinden 18'i esir edilmiş, 65'i suda boğulmuş, 100'ü de yaralanmış veya hayatını kaybetmiştir. Osmanlı kuvvetleri ise bu savaşta 18 asker kaybetmiştir.

Ferik Ahmet Paşa'nın Van ileri harekâtı sırasında, kuzeyde ilk darbe Han Mahmud'un kardeşi Han Abdal'a vuruldu. Han Abdal, Van önlerinde yenilgiye uğrayarak tutuklandı. Daha sonra Adilcevaz bölgesinde Han Abdal'ın kardeşi Abdurrezzak Bey de yenilgiye uğratıldı. Osmanlı ordusu, Van'ı savunmakla görevli Mustafa Bey'i de tasfiye ederek şehre girdi. Kuzeydeki birliklerinin yenilgiye uğraması üzerine Han Mahmud, tekrar Van'a geri döndü.

Ferik Ahmed Paşa komutasındaki ordu birliklerinin kuzeydeki isyancı Kürt beylerini yenerek Van'a doğru ilerlemesi ve güneyde bulunan Bohtan'ın yeniden Devlet-i Âliyye'nin kontrolüne geçmesi, Han Mahmud'u güç duruma düşürmüştür. Bunun üzerine Han, kuzeyde daha güvenli gördüğü Behvaris, Karikene ve Ecnas Kalelerine çekilmiştir. Bu sırada Bedirhan Bey, Cizre bölgesinde Anadolu Ordusu karşısında, aldığı ağır yenilgi sonrasında yanındaki kuvvetlerle Orak Kalesi'ne çekilmiş, burada tutunamayarak Osman Paşa'ya teslim olmuştur (29 Haziran 1847). Ferik Ahmet Paşa'da Han Mahmud'a teslim olması için aracılar göndererek kendisini ikna etmeye çalışmışsa da önce başarılı olamamıştır. Daha sonra Behvanis Kalesi'ne ordu birliklerinin gelmesiyle birlikte Han Mahmud, Vanlı Fazıl Bey vasıtasıyla görüşme talebinde bulunmuştur. Binbaşı İsmail Bey, kendisine gönderilmiş, güven verilerek teslim olmaya ikna edilmiştir. Han Mahmud, 4 Temmuz 1847 tarihinde Tatvan'a gelerek Ferik Ahmed Paşa'ya teslim olmuştur. Onunla birlikte kardeşi Derviş Bey, Kisan Beyi Halit Bey, Hakkâri beylerinden Selim Bey ve Fettah Bey, Van eski müftüsü Mustafa Efendi, Van hanedanından Natırzade Abdullah Ağa ve Çamuşçuzade Numan Ağa, tüccardan Rüstem Ağa ve Hasan Ağa, Ermeni milletinin önde gelenlerinden Mıkırdiç ve Marik Efendiler teslim olmuşlardır.

Ferik Ahmed Paşa tarafından Padişaha yazılan  (17 Ağustos 1847) tarihli arizada, Han Mahmud'un Devlet-i Âliyye'ye teslim olduğu ve birkaç güne kadar Nizamiye Askerlerinin Van Kalesi'ne girmek üzere olduğu belirtilmektedir.

Ferik Ahmed Paşa, Han Mahmud'un teslim olmasından sonra, ordu birliklerini Van gölü tarafından iki kol halinde kuzeydeki kalelere ve Van eyaleti üzerine sevk etti.  (10 Eylül 1847) Salı günü, sabah erken saatlerde, Van Kalesi ele geçirildi. 6. Piyade Alayı'nın 1. Tabur Binbaşısı İsmail Bey, yeterli miktarda askeri iç kaleye yerleştirerek kaleyi askerî açıdan daha da kuvvetli hâle getirdi.

Han Mahmud ve yanındakiler, Van Kalesi'nin alınmasından üç gün sonra, iki yüz kadar süvariyle birlikte Van'a getirildiler. Burada sekiz gün bekletildikten sonra Van'a gelen Müşir Osman Paşa tarafından bir tabur askerle birlikte İstanbul'a gönderilmek üzere Dergül'e sevk edildiler. Buradan Bedirhan Bey'in ailesi ile birlikte Samsun üzerinden İstanbul'a gönderilmişlerdir. Kısa bir süre İstanbul'da kalan isyancı Kürt beylerinden Han Mahmud ve ailesi, Rusçuk'a; Bedirhan Bey ve ailesi ise, Girit Adası'na sürülmüşlerdir.

Van'da kontrolün tamamen hükûmetin eline geçmesinden sonra konu, Meclis-i Has'da görüşülerek artık Van meselesinin sona erdiği ifade edilmiştir. Ayrıca isyan döneminde halkın perişan duruma düştüğü belirtilerek 1847 yılı için halktan vergi alınmaması kararlaştırılmıştır.

Sonuç olarak 3 Kasım 1839 yılında ilân edilen Tanzimat Fermanı'ndan sonra Osmanlı Devleti klâsik idarî yapısını değiştirerek merkezî yapıyı güçlendirecek politikalar izlemeye başladı. Bu amaçla hükümet, işlevini yitirmiş kurumları canlandırmak, sarsılan merkezî otoriteyi güçlendirmek, devleti malî, idarî ve adlî alanlarda düzenli bir yapıya kavuşturmak için bir takım reformlara girişti. Tanzimat'ın temel amaçlarından birisi, merkezin sahip olduğu idarî ve politik kontrol gücünün taşrada da hayata geçirilmesiydi. Bu yeni düzenleme Doğu'da yarı özerk konumda bulunan feodal Kürt beylerinin eski güçlerini ve nüfuzlarını kaybetmesi anlamına geliyordu. Tanzimat'ın Van ve çevresinde uygulanmaya başlanmasıyla, otoritesini ve nüfuzunu kaybetmekten çekinen Han Mahmud, bölgedeki Kürt aşiretlerinin liderlerini ve beylerini yanına alarak hükümete karşı büyük bir isyan hareketine girişti. 1845-1847 yılları arasında uzun süre devleti meşgul etmiş olan bu isyan hareketi Anadolu Ordusu komutanı Osman Paşa tarafından düzenlenen büyük bir askeri harekât sonrasında kontrol altına alınabildi.

İyi Okumalar, Kalınız Sağlıcakla!

Yazarın Diğer Yazıları