Atilla Dinçer

Müzayede satışları

Atilla Dinçer

Müzayede mahallerinde yapılan ve bir malın birden fazla istekli arasından en yüksek fiyatı teklif edene satımını sağlayan bir satış yöntemidir. Başka bir tanıma göre; talipler arasında en yüksek fiyatı veren lehine yapılan satış anlamına gelmektedir. Borçlar Kanunu'na göre üç çeşit müzayede yoluyla satış yöntemi söz konusu olup, bunlar;

a- Cebri müzayede

b- İhtiyari ve aleni müzayede

c- İhtiyari ve özel müzayede.

Borçlar Kanunu'nun 229. maddesine göre, müzayedelerde satış bedelinin nakden ve peşin ödenmesi esas olup, alıcı, bedeli hemen veya verilen süre içinde ödemezse satıcı satışı feshedebilir, müzayededen dönebilir. Katma Değer Vergisi Kanunu'nun (KDVK) 1/3-d maddesine göre "müzayede mahallerinde ve gümrük depolarında yapılan satışlar" ifadesine yer verilerek müzayede mahallerinde yapılan satışlar verginin konusuna dahil edilmiştir. Anılan madde hükmü gereğince, ticari nitelik taşımasa dahi, cebri icra, izale-i şuyu (Taşınmaza ortak mülkiyet olarak sahip olan hissedarların mallarının aynen taksim edilmesi veya mahkemece satılarak bedellerinin hissedarlar arasında payları nispetinde paylaştırılması) ipoteğin paraya çevrilmesi, tasfiye gibi nedenlerle müzayede mahallerinde yapılan açık artırma, pazarlık ve diğer şekillerdeki hak, menkul ve gayrimenkul satışları da KDV'ne tabi tutulmaktadır.

15 Seri No'lu KDV Genel Tebliği'ne göre; "Bu satışlarda vergiyi doğuran olay, satışın yapıldığı tarihte vuku bulmaktadır. Verginin mükellefi satışları düzenleyen özel ve resmi kişi ve kuruluşlar olup, KDV Kanunu'nun 23/d maddesi hükmüne göre satılan malın kesin satış bedeli KDV matrahı olacaktır. Ancak izale-i şuyu çerçevesinde yapılan satışlarda alıcının hissedarlardan biri olması halinde hissesi, bu hisse için mülkiyet devri söz konusu olmadığından matrahtan indirilecektir. Müzayede mahallinde yapılan satışlarda giderler dolayısıyla ödenen vergiler, malın kesin satış bedeli üzerinden hesaplanan vergiden indirilemeyecek, ancak müzayedeyi düzenleyenin komisyonu üzerinden hesaplanan KDV'den indirilebilecektir. Bir komisyon söz konusu değilse, yüklenilen vergiler masraf unsuru olarak dikkate alınacaktır." denilmektedir.

Uygulamada müzayede firmaları, tamamen bir "aracı" konumunda ve yalnızca komisyon geliri elde eden aracı durumundadırlar. Nitekim uygulamada söz konusu mallar konsinye olarak tesellüm makbuzuyla alınmakta, satışın gerçekleşmesiyle bir gider pusulası düzenlenerek mal satın alınmakta, buna istinaden de satış faturası kesilmektedir. Gider pusulası düzenlenmesi, satış faturası kesilmesi zorunluluğundan kaynaklanmaktadır. Alıcı ve satıcının belge düzenlemesi mümkün olmadığından, gider pusulası ve satış faturasında malın fiyatını tek bir rakam olarak göstermek suretiyle satış bedelini malın sahibine intikal ettirmektedir.

22 Seri No'lu KDV Genel Tebliğine göre, müzayede mahallerinde yapılan satışlarda, KDV ayrıca gösterilmektedir. Satışa konu malın genel KDV oranı tutarında KDV tahsil edilmesi zorunlu kılınmıştır. Örneğin % 18 oranında KDV'ye tabi olan bir malın müzayede salonunda satışı da % 18 oranında vergilendirilmelidir.

Bir işletmeye ait menkul veya gayrimenkul bir mal ya da bir hakkın müzayede suretiyle satılması halinde, müzayede bizzat bu işletme tarafından düzenlenmemişse, bu mala ait vergi işletme tarafından değil, müzayedeyi düzenleyen tarafından beyan edilerek ödenecektir. Dolayısıyla müzayedeye konu malın sahibi olan tarafından KDV beyan edilmesi ve ödenmesi söz konusu değildir.

Müzayede mahallerinde yapılan satışlara ait KDV'nin beyanı ve ödenmesi açısından, icra daireleri ile diğer özel ve resmi kuruluşlar bakımından farklı esaslara tabi tutulmuştur.

İcra Daireleri Yönünden; müzayede mahallinde yapılan satışlar nedeniyle hesaplanan KDV'nin, en geç bedelin tahsil edildiği günü izleyen güne kadar vergi dairesine beyan edilerek ödenilmesi gerekmektedir.

İcra Daireleri Dışında Kalan Kurum ve Kuruluşlar Yönünden ise; sürekli beyanname veren mükellefler dışında kalan resmi dairelerle, sürekli beyanname verme yükümlülüğü bulunan kurum ve kuruluşlar açısından farklılık göstermektedir. Sürekli Beyanname Veren Mükellefler Dışında Kalan Resmi Dairelerce, bedelin tahsil edildiği günü izleyen güne kadar vergi dairesine beyan edilerek aynı süre içinde ödenilmesi, Sürekli Beyanname Verme Yükümlülüğü Olan Kurum ve Kuruluşlar Yönünden ise bedelin tahsil edildiği ayı takip eden ayın 24 üncü güne kadar beyan ve 26 ncı gününe  kadar ödenmesi gerekmektedir.

Yazarın Diğer Yazıları