Veysel Selen

Van- Artos Dağı Efsanesi

Veysel Selen

Efsaneler, destanlar toplumların geçmişle bağlarını kurar. Her toplumun efsaneye, destana ihtiyacı vardır. Efsaneler ve destanlar özellikle Doğu ve Ortadoğu toplumlarında sözlü anlatımla günümüze kadar gelmiştir. Ancak bir çoğu, 19 ve 20. yüzyılda yazıya geçirilmişlerdir.

Efsanelerin, destanların konuları da, kahramanları da çoklukla soyuttur, olağanüstüdür.

Bazen de bilinen tarihi bir kişiliktir.

Bazen efsaneleşmeden önce kahraman bile değil. Haindir, katildir, hırsızdır. (Hz. Hüseyin'in fedaisi Muhtar ya da Eba Müslim Horasani gibi.).

Van Kültür ve Yardımlaşma Dernekleri başlıklı yazımda sözünü ettiğim "Artos Dağı Efsanesi"ini yazacağımı söylemiştim.

Yazmadan önce, küçük bir araştırma yaptım, bu efsane, valiliklerin yayımladığı "İl Yıllık"larında yoktu. Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nin yayımladığı "Van Kütüğü"nde de yoktu.( Hatta Van Kütüğü'nde Artos Dağı'nın adı da yoktur, coğrafi adı olan Çadır Dağı diye geçer.) İnternette de yoktu. Elimde bulunan muhtelif "Van dergileri"nde de yoktu.

Eminim ki birileri biliyordur ancak yayılmamıştır.

Ben de 1949 tarihinde, Ankara Güney Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.O ca basılmış, Vanlı Öğrenciler Yardım Derneği Neşriyatında olan "VAN" adlı derginin,  3. sayısının 21-22. sayfasında Kemal Güngör'ün yazısında okudum.

Van hafızasında yer alsın diye  olduğu gibi yazmaya karar verdim.

ARTOS DAĞI EFSANESİ

Vaktin birinde, doğu yelleriyle batı yellerinin araları açılmış. Her gün taraflar, bora ve fırtınalarını toplar, gelirler Artos dağı (1) üzerinde kıyasıya kavgaya tutuşurlar, tozu dumana katarlarmış. Artos Babanın bu işe canı sıkılmış, kavgaya tutuşan bu iki yeli barıştırmak istemiş. Haber salmış, gelsinler, barışsınlar, demiş. Doğu yelleri ile batı yelleri Artos dağına gelmişler, oturup keyif, cümbüş etmişler. Nihayet aramızda hısımlık olsun, düşmanlık kalksın, diye içli dışlı olmaya olmaya karar vermişler... Doğu yeli kızını batı yelinin oğluna vermiş, Artos Baba'da sağdıç olmuş.

Bir gece ay ışığı tutmuş. Doğu yelinin kızı Artos dağına gelin gelmiş, batı yelinin oğlu da güveyi. Fakat gelin gelirken Gevaş'ın damlarda yatan kızları, (2) gelen gelinin yüzünü ay ışığında gördükleri için batı yelinin oğlu: "Yüzünü benden evvel el gören kızı ben karı diye almam" diyerek ayak diremiş. Ne söylendiyse fayda etmemiş, yeniden bir meclis kurulmuş. Yeller toplanmış, toplantıya Ay da davet edilmiş. Ay, "gelinin yüzünü önceden gördüm. Gevaş kızları da benim ışığım sayesinde gördüler" diye yemin etmiş.

Neticede, kendi gözlerinin ışığı ile görmedikleri için, yabancı gördü sayılmaz, denilmiş. Yeniden toy (düğün), dernek kurulmuş; aradaki dirliksizlik de böylece ortadan kalkmış. Fakat Aydedenin Gevaş kızlarının yaptığı münasebetsizliğe  (gelinin yüzünü görmelerine) canı sıkıldığı için onlara kargış (beddua) etmiş:

"Yel gibi duyulmadan, elma gibi soyulmadan, ay gibi dolunmadan (batmadan), boran gibi ulumadan ev (dirlik) bulmayasınız" demiş.

O günden sonra Gevaş kızları ev kuracak bir ağit (yiğit), toy tutacak delikanlı bulamamaışlar. Kızlar sararıp solmuşlar, yaptıklarına bin kere pişman olmuşlar. Nihayet Gevi Ana (3) bu işe bir çare aramış ve bulmuş: Genem'in süteli (4), Siv'in kötali (5) bu işi halleder demiş. Yazın damlarda yatan Gevaş'ın kızları elma yetişinceye kadar, yastıklarının altına bir buğday başağı korlar, elma yetişince de bir elma koyarlar. Ay'ın kargışının tesiri bu suretle önlenmiş olur.

Fakat Aydede, Gevaş kızlarına çok kızgın olduğu için, damda yatanları her gece görür, "sütel başakla, kötel elma var mı" diye yastıkların altını yoklarmış.

İşte bu yüzdendir ki Gevaş kızları ay ışığında çok kaldıkları için hep "Ay Yüzlü" olurlarmış.

(1) Artos Dağı: Van Gölü'nün güneyinde, Gevaş lahzasının hemen arkasında yükselen (3475m.) dağın adıdır.

(2)Anadolu'nun bir çok yerinde olduğu gibi, Gevaş'ta da yazın evlerin düz damları üzerinde yatılır.

(3) Gevi Ana: Efsaneden anlaşıldığına göre bir şaman veya evlenme tanrıçası olması muhtemeldir.

(4) Genem: Buğday başağı manasına. Genemin süteli: sütlenmiş, olgunlaşmış başak.

(5) Siv: Elma (Farsçadaki "sib" den bozulma olabilir.)

Yazarın Diğer Yazıları