Veysel Selen

Direnme hakkı ve Bursa nutku

Veysel Selen

Baskıya karşı direnme insanın doğasında var olan tepkisel bir davranış biçimidir. İnsanlar; yaşam, özgürlük ve mülkiyet haklarının korunması için kendilerini yönetme görevini devlete devrederken,  devletin bu yetkiyi doğru, adil ve hukuk içinde kullanacağını varsayarak itaat etmenin şartı olarak gördü.

Devlet bu şartı gözetirse varlığına itiraz edilmez. Ancak eğer devlet, koruma görevinin dışına çıkarsa, adaletsiz davranırsa, egemen hukuku hiçe sayarsa meşruluğunu yitirir ve halkın tepkisiyle karşılaşır. Bu tepki giderek halkın "direnme hakkı"nı gündeme getirir.

Aslında bu konunun dışında daha eğlenceli şeyler yazmayı amaçlıyordum.

Ağır siyasal analizleri bizim gibi sıradan yurttaşlardan fersah fersah iyi dile getiren ulusal medyada kişiler var. Bize söz düşmez diye algılıyorum.

En iyi ekonomik analizleri yapanlar da var. Biri ve bence en önemlisi hemşehrimiz Mustafa Sönmez ve ötekiler.

Sosyal analizlerde de zirve yapanlar var.

Gelişen olaylar,  Güneydoğu'da birden başlayan terör, kent savaşları, yıkım, Rus uçağının düşürülmesi sonucu uçakların uçamaması, IŞİD bombaları, roketleri, canlı bomba acıları, dokunulmazlıkların kaldırılması, CHP genel başkanına ardarda gelen saldırı, MHP kongresinin engellenmesi, Cumhurbaşkanının hükümet darbesi, AKP ye başkan, ülkeye başbakan atanması, göstermelik AKP kongresi, bitmeyen başkanlık hevesi ister istemez insanlığın binlerce yıldır adeta imbikten süzercesine günümüze kadar taşıdığı bu doğal tepkisini hatırlattı bana. "Direnme Hakkı"nı.

İnsanları bazen ağalar, beyler yönetmiş.

Bazen birkaç kabile bir araya gelip şehir devletleri kurmuş.

Şehir devletleri birleşip krallıklar oluşturmuşlar. Krallıklar büyüyünce bazı konularda yetkilerini toprak sahiplerine, derebeylere ya gönüllü olarak devretmiş, ya para karşılığı satmışlar.

Her zaman yönetenle yönetilen arasında haklarının korunması, güvenliklerinin sağlanması, adil ve eşit davranılması konusunda hassas bir denge olmuştur.

Bu denge ne zaman zulme dönüşme eğilimi göstermişse yönetilen halk karşı çıkmıştır.

Bu eski İngiltere'de de böyle olmuştur ki, ta 1215'te Magna Carta Libertatum ortaya çıkmıştır ve 61. maddesinde "direnme"nin bir "hak" olduğu kayda geçmiştir.

1628 Haklar Dilekçesi bu "direnme hakkı"nın sonucudur. Habeas Corpus ACT (1628), "direnme hakkı"nın zaferidir.

1679 Haklar Bildirgesi, 1776 Amerika Birleşik Devletleri Virginia Haklar Bildirgesi (3. madde) gene "direnme hakkı"nnı esas alır.

1789 Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi, 2. maddesinde "direnme hakkı"nı içerir.

Federal Almanya Anayasasının 20. maddesi bazı koşullarda bu hakkı verir.

Türkiye'de 1961 Anayasasının başlangıç bölümünde "Anayasa ve hukuk dışı tutum ve davranışlarıyla meşruluğunu kaybetmiş bir iktidara karşı "direnme hakkı" kullanılarak 27 Mayıs 1960 devrimini yapan Türk milleti" diye siyasal hayatımıza girmiştir.

Bizim tarihimizde "direnme hakkı"nın sadece 1961 de zikredilmesi kimseyi yanıltmasın. Bu toprakların tarihi, zulme karşı başkaldırılarla doludur.

Direnme ya da başkaldırı Muaviye'nin ve ardılı Yezid'in zulmüne karşı başını veren Hz. Hüseyin'le bir de kutsiyet kazanmıştır.

Her ne kadar egemen güç "haşhaşilik" gibi ağır bir suçlama getirse de Hasan Sabbah Selçuklu ve Abbasi Halifeliğinin zulmüne karşı farklı yöntemle direnmiştir

Andolu'da "Babai" ayaklanması (1239), tam bir zulme karşı, başkaldırıdır.

1420'de Börklüce Mustafa, Torlak Kemal ve Şeyh Bedrettin gene zulme karşı ayaklanmıştır.

İzmirlioğlu Cüneyt, Candaroğlu İsfendiyar,Karamanoğlu ayaklanması, Şahkulu ayaklanması ve daha niceleri.

1808 Sened-i İttifakı, 1839 Tanzimat Fermanı, 1856-58-64 İslahat hareketleri hep aşırı gücün dizginlemesini hedefleyen passif direnme haklarının sonucudur.

1876 Kanun-i Esasisi'nin temel hareket noktası padişahın yetkileri yani baskıcı gücünü frenlemektir. Yani direnmektir.

1908 2. Meşrutiyet zulme karşı "direnme hakkı"nın sonucudur. O kadar baskıcı, zulüm kokan bir yönetim var ki,

Tevfik Fikret şiirlerine yansıtmıştır direnmeyi;

.................

Zulmün topu var, güllesi var, kal'ası varsa

Halkın da bükülmez kolu, dönmez yüzü vardır.

Göz yumma güneşten, ne kadar nuru kararsa da

Sönmez ebedi, her gecenin gündüzü vardır.

Haksızlığın envaını gördük, bu mu kanun

En güçlü sefaletlere düştük bu mu devlet

Devletse de, kanunsa da artık yeter olsun

Artık yeter olsun bu deni zulmü cehalet.

............

Kemalistler, Atatürkçüler, solcular zaman zaman siyasal baskının artması nedeniyle; Atatürk'ün "BURSA NUTKU"nu dile getirirler.

 Bursa Nutku Atatürk'ün en güçlü olduğu dönemde cumhuriyete yönelik bir eylem üzerine bizzat Atatürk tarafından dile getirilmiş kendisine bile karşı dillendirilmiş, bir söylemdir; Bursa'da meydana gelen cumhuriyete karşı eylemi,"Bursa gençliği" bastırır deyince biri, Atatürk,

"Bursa gençliği de ne demektir, memlekette parça parça, yer yer gençlik yoktur. Sadece ve toplu olarak Türk gençliği vardır" demiş ve;

BURSA NUTKU

"Türk genci devrimlerin ve devlet düzeninin bekçisidir. Bunların gereğine ve doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Uyguladığımız devlet düzenini devrimleri benimsemiştir. Bunları zayıf düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırdanma ve davranış duydumu; bu memleketin polisi vardır, jandarması vardır, adliyesi vardır demeyecektir. Hemen olaya karışacaktır. El ile, sopa ve silah ile nesi varsa onunla kendi eserini koruyacaktır. Polis gelecektir ve asıl suçluları bırakıp suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, polis de henüz devrimin ve cumhuriyetin polisi değildir diye düşünecek, kesinlikle yalvarmayacaktır. Mahkeme onu mahkum edecektir, O, demek ki adliyeyi de düzene sokmak, devlet düzenine uydurmak gerekiyor diye düşünecek... Onu hapse atacaklar. Kanun yolundan itirazlarını yapmakla beraber, Bana, İsmet Paşa'yua, Meclise telgraflar yağdırıp haksızlığa uğradığı ve suçsuz olduğu için serbest bırakılmasına çalışılmasını istemeyecektir. Ben kanılarımın gereğini yaptım, olaya karıştım ve bu davranışımda da haklıyım, eğer buraya haksız olarak gelmişsem bu haksızlığı doğuran nedenleri düzeltmek de benim görevimdir diyecek. İşte benim anladığım Türk genci ve Türk gençliği"

Ne dersiniz,bilerek ya da bilmeyerek günümüzde gençlik, yaşam tarzına yönelik müdahalelerde, hukukun askıya alınması çabalarında, Anayasanın tanınmaması uğraşısında bu kavgayı vermiyor mu? İşte "Gezi Kalkışması"

Laikliğe Anayasa'da gerek yoktur, Anayasa'da din devleti yazmalıdır diyen Meclis Başkanına! tepkide bu nutkun gereğini yapmıyor mu? Maçlarda, statlarda tepkisini gösteriyor, meclisin kapısına dayanıyor.

19 Mayıs kutlamaları yasaklansa da, 23 Nisan Bayramı kutlanmasa da, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı bariyerlerle engellense de, gençlik meydanlarda kutluyor, yasak dinlemiyor bayramını yapıyor, bariyeri devirip cumhuriyete sahip çıkıyor.

Şimdi bazı sağ cenah yazarları;

Bu halk hakim güçlere adapte olur, muktedire boyun eğer, devlete itaat etme yerleşmiş durumda. Bu halk muktedirin zulmettiklerine sessiz kalıp yardımına koşmaz, Cumaya gider hileye, hırsızlığa ses çıkarmaz, cami çıkışında 5-10 lirayı cami yapımı için kutuya atıp her şeyin hallolduğunu sanır işte Müslümanlığı da budur.

Eleştirel düşüncenin kökleşmediği memlekette evine ekmek götürmek derdinde olan vatandaşın, iktidar ilişkilerini, elitleri, siyasal yapıyı, devlet ve otoriteyi sorgulayacak ne donanımı ne mecali var. diyerek küçümsediği bir kesim, imamlara, hocalara ve tek kitaba esir edilmiş kesimdir.

O kesimin de haklarını savunan, her türlü baskı ve yıldırmaya karşı direnen bir %51 var. O %51 Anayasayı askıya alsan de, bir süre Anayasasız idare edebiliriz desen de, hukuku, hukuk kararlarını, hatta infazları bile konjüktüre uydursan da cesetlerini çiğnetmeden sana yol vermeyecektir.

O kadar kolay değil yüzlerce yıllık dirnmeler, başkaldırılar, ölümler, kanlar sonucu kazanılan haklardan vaz geçmek. Bu böyle biline.

Umarım bu topluma yaşam hakkı için, özgürlükleri için, mutluluğu için, mülkiyet hakkı için, kendi kendini yönetme isteği için, hukukun üstünlüğünü sağlamak için, insan hakları için, eşit yurttaşlık hakkı için, bağımsız kalmak için bir daha "direnme hakkı"nı kullanmak düşmez.

Sevgili okurlar size olayları daha iyi anlamanız için 3 kitap önerim olacak, okursanız bazı olguları daha iyi değerlendirirsiniz. Bu kitaplar yarı belgesel niteliktedir.

1-Kardeşim Hepsi Hikaye.- Mahmut Memduh Uyan

2-Sığınamayanlar. Aytekin Yılmaz

3- Yoldaşını Öldürmek. Aytekin Yılmaz.

Yazarın Diğer Yazıları