Ümit Kayaçelebi

İŞTE HAYAT HERKÜL MUSTAFA

Ümit Kayaçelebi

‘Şöhreti kazibem ile gururdan herkül oldum

Deli divane olarak nefsime ve şeytana uydum

Kendimi kaybetmiş iken Allah lütfetti buldum

Tövbeği  istiğfar ederek rabbime hep kul oldum’

Herkül Mustafa kardeşimiz hangi mekanda hangi yerde olursa olsun sohbetine sözüne hep bu dörtlükle başlardı.Onu Van’da tanımayan ve sevmeyen yoktur. Kimi Belediyeden Zabıta Müdürü olarak, kimi boksör olarak, kimi pehlivan olarak kimi de hoş sohbeti ve kendine has tavır ve edasıyla şair olarak tanır.

Onu Vanda sporcu kimliği ile Beden Terbiyesi Bölge Müdürlüğünün bünyesinde güreşçi olarak o zamanki deyimle pehlivan olarak gördük. Onun dayısı rahmetli Mehmet efendi de zamanın iyi pehlivanlarından olduğu için bu güreş sevdası da ondan ona sirayet etmiş.

Tabi bu güreş ve boks merakı ile alakalı istanbulda da Fatih ve kadırgada çalışmalar yapmış o zamanlar.

Bu arada tabi bir yandan güreş bir yandan boks müsabakalarına katılıyor alınan dereceler var kazanılan kaybedilen müsabakalar  var.

Herkül Mustafa sadece kendisi boks ve güreş yapmıyor bu arada çok da talebenin hocası olarak onların aldığı dereceler ile de gururlanıyor.

Naif Öndül, Şahin Revanlıca, Kenan Caniberk te onun yetiştirdiği önemli isimlerden bazıları. Bu saydığım isimler de Van’dan Mersin’e müsabakalara katılmak için gittiklerinde trafik kazasında hayatlarını kaybettiler. Zaten ondan sonrada Herkül kenara çekilerek yetiştirdiği talebeler Sabahattin Irak ve Şahabettin Yaşin gibi ustalara talebelerini emanet etmiştir.

Onun Van’daki bir pankreas güreşini çok iyi hatırlıyorum. 60’lı yılların sonundaydı rahmetli Şefik Saydan’ın yazlık sinemasında  pankreas güreşi yapılacak ve müsabakanın rakiplerinden biri de Dünyada ve Avrupa’da tanınan bilinen bir Bulgar pankrasçıydı.

Pankreas dediğimiz sporda bilenler bilir hem boks vardır ve hem de güreş vardır. İki sporunda içinde kullanıldığı haşin ve kaba bir spordur. Çok sakatlanmaların da olduğu üzücü hadiselerin meydana geldiği bir spordur pankreas.

Bizim herkülde daha önce hem güreş hem boks sporları ile alakadar olduğu için bir yaz akşamı onun Bulgar pehlivanla güreşleri oldu. Yine başka zamanlarda yine çok pankreas güreşlerini ben bizatihi seyretmişimdir. Van’lı bir pehlivanın hele ki yabancı biri ile müsabakaya çıkması bizi çok heyecanlandırır ve çok gururlanırdık..

Herkülle ne zaman konuşsanız spordan bahusus boks ve güreşten bahsettiğinde hemen size şunu der.

Bahusus boks dayak yeme dayak atma sporudur. Bazen dayak atarsınız  bezende dayak yersiniz.

Herkülle anılan onun zabıta müdürlüğü yıllardaki bir fırıncıların camını kırma mevzusu vardır hala bu günlere kadar gelmiş ve anlatıla durulur  her yerde.

70 li yıllardı  yine bir ramazan önü vandaki fırıncılar ekmeğe zam yapılsın diye belediyeye  müracaat ediyorlar. Yapılan incelemede zamma gerek olmadığına vilayetçe ve belediyece  karar veriliyor. Ve bu alınan karar o zaman Van’da çok ekmek fabrikaları var hepsinin de bayağı ekmek üretme imkanları var olan ekmek fabrikası sahiplerine iletiliyor.

Fabrika sahipleri bu karara karşı çıkıyor ve illa da zam isteriz  deyip fabrikalarda şalterleri indirerek ekmek imalatını durduruyorlar.

Fabrikalar kapanınca aradaki küçük fırınlar da halkın ihtiyacına haliyle  cevap vermekten çok uzak. Şehirde ekmek kuyrukları medya geldi. Bir izdiham Van’da halk arasında  bir hoşnutsuzluk yarattı. Ekmek yetmiyor milletin haleti ruhiyesi bozuldu ister istemez..

Bu durum muvahacesinde Belediye ve vilayet o zamanki pek de modern olmayan üstü açık Ford kamyonlarla yakın yerlerden Erciş, Tatvan, Bitlis ,Ağrı ve Muş gibi yerlerden ekmek getirip satmaya çalıştıysa da yeterli olmadı ve ihtiyaca kafi gelmedi.

Bu ahvalde iken Van da Van esnafından 20-25 kişilik bir gurup hali hatırı yerinde esnaf haydi gidelim belediyeye Herkül Mustafa’ya halimizi arz edelim diyorlar. Makama vardıklarında Van halkının perişanlığından bahsettiklerinde herkül benim yapacağım bir şey yok. Dediklerinde orada esnaf hiç mi yapılacak bir şey yok!

dediklerinde Herkülde elbette bir çaresi vardır gidip fırınların camlarını kırıp yerle bir edersek olur tek çare budur.

Söylemek istemem böyle olmasını da istemem lakin sizce de yapacak ne var dediğinde esnaf oy birliğiyle he vallah senin dediğin gibi yapalım .Ehli kanaat fabrika sahiplerine de yazık olacak ama ne yapalım yapacak tek şeyde budur. Hak edenlerin  kapı pencerelerinin camlarını kırarsak belki imana gelirler.

Oradaki heyetin başında olan Hasan Hüseyin efendi ve 25 e yakın eşraf ve  esnaf öyle yapacağız derler. Ertesi gün gidip çok miktarda kazma kürek sapı alıyorlar.

Varmısınız deyince ben de varım diyor ve bende sizin başınızda olacağım haydi vira bismillah deyip haydi “Leğe …büğe” dedim yürüdük gittik yani Türkçesi vurun yeyin .

Camlar kırıldı döküldü o zamanki asayiş müdürü Ömer bey bir ekip ile olup bitenleri görünce bana gelerek neden oldu keşke olmasaydı dese de olan olmuştu bir kere.

Herkül bu fırınların camlarının kırılmasından sonra  karakolluk oluyor emniyet müdür yardımcısı Soner bey geldi beni tebrik etti. O ona sitem edeceğini sanırken onu tebrik etmesi Herkülü gururlandırıyor..

 Şaşırıp kalıyor bir anda. Herkül bu yaptıklarımı başka birisi yapsaydı her halde çok başı ağrırdı. O anda kalabalık bir halk karakolun önünde birikince emniyet amiri Herküle dönerek sen çık dışarıya halkın olaysız dağılmasını söylede konu kapansın.Herkül dışarı çıkınca halktan bir alkış bir tezahürat duyunca arkadaşlar dağılın gidin derse de halk sen buradan çıkıp gitmezsen biz dağılıp gitmeyiz!

Herkül megafonu alıp arkadaşlar dağılın gidin benim de ifadem alındıktan sonra bırakacaklar derse de halk dağılmaz.

Bu kez Emniyet Müdür muavini Soner bey megafonu alarak arkadaşlar sessizce dağılın Mustafa beyi ben bizzat evine götüreceğim hiç endişeniz olmasın der.

Mustafa tekrar megafonla  biriken halka siz namaza ve camiye gidin bakın ben de müdür beyle hemen geleceğim deyince halk dağılır.

O gün Cuma, Cuma namazı kılınacak haliyle. İfadesi alındıktan sonra Herkül Mustafa Camiye gider hocanın sağ tarafında saf tutar. Namaz bitip hoca sağ tarafına essalamünaleyküm deyince Herkülu görünce donar kalır ve sol tarafa da selam verdikten sonra Mustafa’nın  elini öpmek isteyince herkül buna çok kızar ve hocaya bir tokat aşk eder.

Hoca sen ne yapıyorsun ben Allah rızası için bu işi yaptım kendine gel ben kimimde sen benim elimi öpüyorsun deyince hocada cemaatin önünde

Gardaş biz ne zamandan beri perişandık sen bu fırınların camlarını kırmasaydın halimiz nice olurdu! Ben senin elini öpmeyim de ne yapayım der.

Ve o gün hemen fırınlar ekmek çıkarmaya başlarlar ve böylece olan fırınların kırılan camlarına olur.

İşte böyle Mustafa Hepkul 46 yıl zabıta görevinde bulunmuş nice valiler belediye başkanları görmüş ve koca bir ömür şanla şerefle dolu bir hayat sürdürmüştür.

Bu Fıkrayı Van’da bilmeyen yoktur bir de benden dinleyin dedim.

Nice yıllara sevgili Mustafa Herkül.

Yazarın Diğer Yazıları