Şahin Akçap

'Evet' ve 'Hayır'ın yolculuğu

Şahin Akçap

Son günlerin tartışılan hayati önemdeki gündemi iki sözcük üzerine kuruldu.

Gelin ömrümüzün zaman makinesinde geçmişe doğru bir yolculuk yapalım, sonra da bu iki sözcüğün neden yaşamsal değeri olduğuna birlikte karar verelim.

Erkan Yolaç'ı hatırlayanınız var mı?

Hani o ünlü EVET mi HAYIR mı programını.

Kimleri çıkarmadı ki o programa… Ünlüler, ünsüzler; O'nun o sevimli yarışma programında biz ekran başındakileri eğlendirdi, bilgilendirdi.

Yarışmacısına:

"Bak ne sorarsam sorayım evet ve hayır demeyeceksin. Başını da emme basma tulumba gibi hayır ya da evet şeklinde sallamayacaksın. Hazır mısın?" Dedikten sonra patır patır sorularını sorardı ve yarışmacısı evet ya da hayır dedi mi yarışmayı kaybeder, Erkan Yolaç bir başka yarışmacısıyla yarışmaya devam ederdi.

Erkan Yolaç'ın o yarışması sosyal hayatı öylesine etkiledi ki gün geldi Katırcılar filminde kaçakçıların peşinde koşan jandarmaların bir gülmecesine dönüştü.

Yorgun bir günün akşamında sığındıkları yerde iki asker evet mi hayır mı oyununu şöyle oynadı.

"Bak Memet… Sana ne sorarsam sorayım evet de demeyeceksin hayır da demeyeceksin." Dedi çavuş.

Mehmet cin gibi gözlerini arkadaşına dikerek:

"Tamam." Dedi. Ve başladı yarışma:

Çavuşun her sorusuna evet ya da hayır yerine Mehmet:

"He babam, yok babam." Deyince çavuş çuvalladı ve evet mi hayır mı oyununu inatçı ve bir o kadar kurnaz Mehmet kazandı.

Usanan çavuş:

"Yahu sen he babam, yok babam demekten başka bir şey bilmez misin?" Diye havlu atıp:

"He ve yok da demeyeceksin." Dese de Mehmet doğal formatını değiştirmedi zaferinin tadını çıkardı.

Türk Pop ve Arabesk derken sanat müziğinin bir zamanların zirvedeki sanatçılarından Kamuran Akkor'un:

"Evet mi, hayır mı?" Adlı şarkısı plak olunca Unkapanı'na bereket yağmıştı. O plak en çok satanlar listesinde ilk sırayı aldı. Ve şarkı her kesin dilinde pek sevilen bir şarkı oldu, adına filmler çekildi.

İki hayatı sözcük işte… Evet ve hayır…

Geçtiğimiz günlerde ölüm yıl dönümünde saygıyla yâd ettiğimiz Barış Manço'nun:

"Hayır! Hayır! Yüz kere, bin kere hayır!"şarkısını hatırlayanlarınız mutlaka vardır. Barış Manço'nun doyumsuz şarkıları arasında o seslendirdiği şarkı da yerini aldı.

Yıllar su gibi akıp gitti. Hükümetler geldi geçti. Darbeler oldubitti. Türkiye nice virajlara girip çıktı. Ve sonunda bugünlere geldik.

Şimdi bir referandum için gün sayıyoruz.

Evetciler ve hayırcılar farklı düşünceler içindeler.

Evetçiler yeni bir anayasa ile başkanlık sistemini savunuyorlar. Diyorlar ki tek bir iradenin yöneteceği Türkiye şaha kalkar. Karar almada zaman kaybedilmez. Ve Türkiye dünyanın en ileri ülkeleri arasında yerini alır.

Hayırcılar da diyor ki. Tek bir kişinin iradesi demokrasiyi yok eder. Milletin iradesini ortadan kaldırarak parlamenter sistemi yok eder. Tüm yönetme erkinin bir kişide olması padişahlıkla, krallıkla yani monarşiyle eş değerdedir. Başkanlık sistemini getirmek isteyenler var olan rejimi ortadan kaldırmayı amaçlamaktadırlar.

Bu karşılıklı tartışmalar şimdilik sosyal medyayı meşgul ederken ve giderek televizyon kanallarının açık oturumlarına konu olurken yarın liderlerin meydanlardaki söz düellosuna dönüşecek.

Peki, bu düşünceyi kimlerin savunması gerekiyor. Pek tabi ki parti liderlerinin, kitle örgütlerinin liderlerinin ve dolayısıyla özgür halkın…

O halde bu tartışmalarda kim yansız olmalıdır?

Elbette ki Cumhurbaşkanı!

Oluyor mu?

Hayır!

Çünkü o da meydanlara çıkarak Başkanlık sistemini tek tek halka anlatacağını söylüyor.

Evetçiler karşılarındaki hayırcıları Türkiye'nin hızını yavaşlatmakla suçluyor. Hayırcılar da 15 Temmuz darbe girişimine kadar gelinen süreçte Türkiye'nin yavaşlatıldığını, üretim ilişkilerinde kan kaybettiğini, iç ve dış politikada başarısız olduğunu bunun sebebinin de var olan hükümet olduğunu savunuyor.

Evetçiler yapılan yollardan, açılan köprülerden söz ediyor. Hayırcılar işsizlikten, eğitimdeki başarısızlıktan, Dolar'ın kaçınılmaz yükselişinin ekonomimizdeki yarattığı risklerden, çöken turizmden bahsediyor.

Evetçiler muhalefetteki partilerin beceriksizliğini vurguluyor, hayırcılar, iktidardaki hükümetin ülkeyi yönetemediğinden Türkiye'ye her alanda verdiği zarardan, Batılı ülkelerle aramızda açılan uçurumlara dikkat çekiyor.

Anayasa profesörleri, toplumsal hayatın dinamiklerini yakından takip eden uzmanlar Başkanlık sistemini artık özgür dünyanın terk ettiğini ve bu sistemle yönetilen Yugoslavya ve benzeri ülkelerin paramparça olduğuna işaret ediyor. Yol yakınken bu maceracı yoldan dönülmesinin mantığını anlatıyorlar.

Türkiye Barolar Birliği ülkenin dört bir yanında Başkanlık sistemi oluşması halinde rejimin değişeceğini ve tek adam diktatörlüğünün bölünmeye yol açacağını savunuyor. Evetçiler ise bu yaklaşımın yanlış olduğunu dillendiriyor.

Velhasıl artık şu anda gözler referandum üzerine odaklanmış durumda.

Hayırcılar referandumun partiler arası bir çekişme olmasından öte Türkiye sorunu olduğunu dillendiriyor.

Şairler, yazarlar, sanatçılar giderek bu tartışmada taraf oldukları evet ya da hayır yönünü açıklıyor.

Stadyumlarda, kapalı spor salonlarında, sosyal etkinliklerde kitleler hayırcı sloganlarıyla yeri göğü inletiyor. İzmir Marşı artık İstiklal Marşının hemen ardından binlerce insanın tek sesine dönüşüyor.

Sosyal medyadaki paylaşımların önemli çoğunluğunda:

"Her başarısızlıkta kandırıldım diyenlerin iradesine koca bir ülkenin kaderi bırakılamaz."Yorumları yapılıyor.

Evet ve Hayır sözcükleri artık duvarlarda poster olmaya, mitinglerde pankart olup asılmaya doğru hızla ilerliyor.

Şimdi gönüllerde şu sesler yankılanıyor.

"Mademki evet ve hayır partiler üstü bir karar ise parti liderleri söylemlerinden vazgeçsin. Her partiye eşit mesafede olması gerek Cumhurbaşkanı konumunun etiğine uygun duruş sergilesin."

Ya da:

"Onlarca televizyon kanalı var. Bu kanallardan birinde açık oturum düzenlensin, parti liderleri kora kor tartışmalar yaparak milyonlarca insana niyetlerini ve kaygılarını sıcağı sıcağına canlı yayınlarda dile getirsinler."

Ve bizde diyoruz ki…

Toplumsal ahlaka… Tartışma adabına… İnsanların özgür düşüncesine saygılı olarak… Küfretmeden, taciz etmeden… Özel hayatlara tecavüz etmeden insanlar uygarca düşüncelerini söylesinler ve referandum zamanı çağdaş dünya ölçütlerine uygun bir seçim sistemi içinde halk evet ya da hayır seçeneğini belirtmek üzere sandığa davet edilsin.

Şimdi gelelim mi evet mi hayır mı oyununa?

Başınızı her söylenene emme basma tulumbası gibi sallamayacaksınız… He babam, yok babam kurnazlığına da kaçmayacaksınız.

Anayasa nedir? Referandum nedir? Türkiye'nin bu seçeneğinizle ne duruma düşeceğini iyice bir düşüneceksiniz.

O evet dedi, bu hayır dedi çatışmasından uzak durarak ve yalnızca namusunuz ve şerefinizle Türkiye'nin hayrına oyunuzu kullanacaksınız.

Ve şunu da asla unutmayınız ki bu referandum asla CHP, AKP arasında bir çekişme ve yarış değildir. Bu referandum Türkiye'nin istikbaliyle ilgili hayati bir kararın alınmasıdır.

Dilerim ülkemiz ve halkımız için sonuç hayırlara vesile olur.

Yazarın Diğer Yazıları