Şahin Akçap

EN HOYRAT ON YIL...

Şahin Akçap

 En hoyrat on yıl...                                          
Galiba yaşlanıyorum dedim. Hani yaşlılığın izleri sadece yüzlerdeki izler, saçlardaki renk kaybı değil, duygusallık da en belirgin olanı.
İnsanlar kabalaştı.
Pazarda bile yılların patatesçisi konuşurken çok sert.
Gençler biraz daha sivrileşti. Olur ya senden kabahatli bir tavır sergilersen babam yaşında demeyip sille tokat girecek kadar külhanbeyi olanlar var.
Ne yaşına ne başına bakmıyor kimse. Bir de bir lakırdı var ki hiç de hoş değil.
"Her kes birbirine 'Hocam!' Diye hitap ediyor. Hocam aşağı hocam yukarı... Hani "usta" veya "ustam" deseler politikadaki söylem aşinalığı deyip geçeceksin. Ancak hocalığı ayağa düşüren bu lakırdı fena halde çiğ ve çirkin!
Tanıdık arkadaşlara:
-Bunlar benim gözlemim. Acaba gözlemlerimde yanılgılarım mı var? Diye sordum.
"Hayır! Tastamam doğru... Türkiye'nin son on yılında insanlar tuhaf bir saygısızlık erozyonu yaşıyorlar."Yanıtını verdiler.
Bir başka arkadaşım da: 
"Hiyerarşinin bozulduğu toplumlarda ve güdük bir eğitime sahip olan insanların siyasallaşmaya başladığı süreçlerde bu yaşanır. Kimse kimseyi takmaz. Kabalık en ön safta yerini alır. Baş ayak, ayak baş olur." Dedi.
Bu yanıtlarla rahatladım. Anladım ki duygusallık değilmiş, bas bayağı objektif gözlemlermiş aklımı yoran.
Hani şu eski şarkı hiç ama hiç eskimiyor...
"Benim dayım var... Gücüm arkamda... Kafam bozulursa parti de orada, basar geçerim şikâyeti." 
Elbette haksızlığa uğradığınızda yasalar, yetkili kurumlar var. Bireysel çözümünüz yetmediği zaman hukuksal yollara başvurmanız en temel haklarınızdan biri. Ya değerlerimiz?
Yani vicdan...
Yani hakkaniyet...
Yani adalet...
Yani görgü!
Yani karşılıklı sevgi ve saygı...
Yani anlayış...
Hiç kimse ama hiç kimse unutmasın ki; afra tafralarla yol çıkmak kırar, üzer, yaralar...
Kendinden başkalarını takmamak, başkalarının ruh dünyasını hiçe sayarak ağzına geleni söylemek saygı yitirmenize neden olur. Sizi kuşatan çıkar takımı şakşaklarıyla, yılışık ve yapmacık tavırlarıyla ceberut şahsı hindi gibi kabartmaya devam etse de; onlardan çok daha kalabalık olanları tiksindirir, nefret duyurur, varsa biraz saygıları onu da çözdürüp attırır!
"Benim gibi düşünmüyor ve inanmıyor." Diye yola çıkar; kitleleri ürküten, korkutan söylemlere sarılırsanız sadece geçici korku anları yaratırsınız. O anlar da sabun köpüğü gibidir. Akıp gider. Korkular ardından korkusuzluğu getirir...
Bakınız tabandaki saygısızlık ve hoşgörüsüzlükten söz açarken nerelere geldik. Basamak basamak yukarı çıkarak, nedene giden yola girdik.
Bugün okullarda "Değerler" Adı altında bir proje ile buluşturuldu çocuklar. Ancak siz onlarca, yüzlerce proje üretseniz bile, her akşam öfkenin haberleri yansıyorsa halkınızın ekranlarına akıntıya kürek çekmekten başka bir şey yapmıyorsunuz demektir.
Kim ne derse desin...
Boz bulanık akan hoyrat bir nehir gibi akıyoruz.

Yazarın Diğer Yazıları