Şahin Akçap

Ben Anadolu'yum!

Şahin Akçap

Ahmet Arif... 
Şiiri Anadolulaştıran... Yüreklerin içinden keskin ustura ağzı geçirip kanatmayan... Şiirlerini anaların bebelere ninni olarak mırıldandığı şair.
Dağdaki çobanın, yayladaki yaylağın, denizdeki balıkçının, fabrikadaki işçinin, mahpushanedeki mahkûmun heybesinde, torbasında, zulasında Hasretinden Prangalar Eskittim şiir kitabının eksik olmadığı şair.
O'nun Anadolu şiirini binlerce insan, bir arada ve tek bir yürek olarak Siverek'te seslendirdiler.
Dilerim içinde geçen ve yürekleri dağlayan, akıllarda iz bırakan, gözlerdeki mahmurluğu silip atacak dizeleri ses bulur ve yüzyıllarca bir arada kardeş gibi yaşayanların birbirinin kanını içirmeye koşullandıranların vicdanında yankılanır. Ve o şiiri Türkiye tek bir ağızdan okumak için belleğine, yüreğine yazar. 
Gönül gözüyle okuyan, akıl yoluyla yola çıkanlar için de  çözüm bu şiirin ana temasındadır.
İşte o şiir! Siverek'te otuz bin insanın tek bir yürek olup haykırdığı Guinness rekorlar kitabına girmeyi hak eden Ahmet Arif'in destansı Anadolu şiiri:
ANADOLU 
Beşikler vermişim Nuh'a
Salıncaklar, hamaklar,
Havva Ana'n dünkü çocuk sayılır,
Anadolu yum ben,
Tanıyor musun?
Utanırım,
Utanırım fukaralıktan,
Ele, güne karşı çıplak...
Üşür fidelerim,
Harmanım kesat.
Kardeşliğin, çalışmanın,
Beraberliğin,
Atom güllerinin katmer açtığı,
Şairlerin, bilginlerin dünyalarında, 
Kalmışım bir başıma,
Bir başıma ve uzak.
Biliyor musun?
Binlerce yıl sağılmışım,
Korkunç atlılarıyla parçalamışlar
Nazlı, seher-sabah uykularımı
Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar,
Haraç salmışlar üstüme.
Ne İskender takmışım,
Ne şah ne sultan
Göçüp gitmişler, gölgesiz!
Selam etmişim dostuma
Ve dayatmışım...
Görüyor musun?
Nasıl severim bir bilsen.
Köroğlu'yu,
Karayılanı,
Meçhul Askeri...
Sonra Pir Sultanı ve Bedrettin'i.
Sonra kalem yazmaz,
Bir nice sevda...
Bir bilsen,
Onlar beni nasıl severdi.
Bir bilsen, Urfa'da kurşun atanı
Minareden, barikattan,
Servi dalından,
Ölüme nasıl gülerdi.
Bilmeni mutlak isterim,
Duyuyor musun?
Öyle yıkma kendini,
Öyle mahzun, öyle garip...
Nerede olursan ol,
İçerde, dışarıda, derste, sırada,
Yürü üstüne - üstüne,
Tükür yüzüne cellâdın,
Fırsatçının, fesatçının, hainin...
Dayan kitap ile
Dayan iş ile.
Tırnak ile diş ile
Umut ile sevda ile düş ile
Dayan rüsva etme beni.
Gör, nasıl yeniden yaratılırım,
Namuslu, genç ellerinle.
Kızlarım,
Oğullarım var gelecekte,
Her biri vazgeçilmez cihan parçası.
Kaç bin yıllık hasretimin koncası,
Gözlerinden,
Gözlerinden öperim,
Bir umudum sende,
Anlıyor musun?

Yazarın Diğer Yazıları