Şahin Akçap

Adını yurdumuza veren analarımız

Şahin Akçap

Antalya Valilik Basın Bürosunda geçici görev yaptığım sırada Türk ve Alman Dostluğu adlı derneğin konuklarından bir Alman akademisyenle söyleşmiştik. Çat pat Türkçesiyle sevimli espriler yapan Alman ülkemize olan özel hayranlığını betimlerken:

"Türkiye güzel. Türkiye Anadolu olarak daha güzel."Demişti.

Nasılda beğenmiştim bu tümcesini ve ilerleyen yıllarda Antalya Ekspres Gazetesinde, Şahin Gözüyle adlı köşemde, o kavga yıllarına isyan ederek, Anadolu Kardeşliği başlıklı bir yazı kaleme alıp büyüleyici coğrafyamızdaki insanımıza tek çıkar yolumuzun barış içinde bir arada yaşamak olduğu mesajını vermeye çalışmıştım.   

Savaşın en ölümcül anlarının sürdüğü cephede yorgun ve yaralı askerlere sırtında taşıdığı testiden su doldurup sunan yaşlı kadın:

"Al oğul can olsun, helal olsun."Diyormuş ve maşrapa bittiği an yeniden doldurup:

"İç oğul iç kana kana iç." Diyormuş.

Arada bir soruyormuş:

"Dolu mu?"

Maşrapadaki suyu kana kana içen asker yanıt veriyormuş:

"Dolu ana dolu."

Ana yüreği ya yineliyormuş:

"Dolu mu oğlu suyun dolu mu?"

Mehmetçik yanıtlıyormuş hemencecik:

"Ana dolu!"

O testisindeki suyu hiç tükenmeyen ana yiğitlere can suyu sunduktan sonra gözden yitip gitse de ardında koca bir coğrafyaya:

"ANADOLU" Adını yakıştırmayı bilmiş.

Doğrudur… Günleri kapitalist sistem ticari anlamda yozlaştırmış, anneler günü için bile gün icat etmiş olabilir. Ancak ben bu günü sevenlerdenim. Vefasızlığın diz boyu yaşandığı dünyamızda bugün yüreklerden bir parça anaya vefa duygusu ayrılabiliniyorsa bu müthiş ve olağanüstü bir durumdur.

Yedi evladı olan bir ananın en büyük çocuğuyum.

Maşallah say say bitmez kadar çok evladının birini diğerinden özge tutmaz anamın ömrü leğen başlarında, mutfakta geçti. Ama anamın bir gün olsa bile of çekip aman dediğini işitmedim.

Adı gibiydi yüzü. Gülen, gülümseyen, kin tutmayan, küs durmayan, birleştiren ve kendi küçük dünyasında Polyana olan.

Kırılsa da kırmazdı…

Anam hem yetim hem öksüz büyümüştü.

Van'ın Gem Köyünde(Köprüler) dünyaya gelen henüz daha gençlik dönemine adım atmadan Hüseyin Ağa olarak saygıyla anılan babasını kaybeden, malları ve mülkleri dağılınca aklını yitiren anasıyla ortada kalan. Kah kardeşlerinin yanında, kah leylak ağaçlı küçük bir avlunun içindeki köhne toprak damlı evde yaşayan Zehra büyük annesine sığınan.

Yetimlik ve öksüzlük sürecinde küçük yaşının büyük insanı olmuş anam. Her yuvadan yüreğine yerleştirdiği sevgi ve engin tecrübe kadim ömrüne güç katmış. Daha ergenliğe yeni adım atmışken ve leylak ağaçlı köhne evin önünden geçip giden tozlu yolun kenarında yassı leppik taşla çizgi oynarken gören babamın nasibi olmuş.

Arda arda gelen bebeler, düşen bebeler ve başında kayınvalide olan bir kadına dönüşürken, Toprak Kale Dağının eteklerindeki serin suların aktığı dereye komşu olan Acem Mahallesinin gül yüzlü analarından biri olmuş.

Anası hamileyken ve doğum anı yaklaştığında faytonla yakındaki Van Devlet Hastanesine yetiştiren, doğum müjdesini alıp babasına yıldırım hızıyla ulaştıran büyük oğluydum onun.

O ki Acem köftesi yapılsın diye et taşında et döverken taşı ayak başparmağına düştüğünde ve Van Devlet Hastanesinin hem doktoru, hem hasta bakıcısı ve hem her şeyi olan Pansumancı Mehmet Efendinin:

"Sen Kore gazilerinin bacısısın, bu acı sana vız gelir." Diye tırnağını morfinsiz çektiği sırada ağlayan gözlerime gözlerini dikip:

"Sen bakma oğlum. Say ki kara gevenin dikenidir." Diye teselli eden cesur bir kadındır anam.

O ki eski bir zaman içinde teypte dönen kasetten:

"Anadan geçilir yardan geçilmez." Türküsü çalındığında leğendeki çamaşırı bırakıp yanıma gelen:

"Ele mi dersin sende?" Sorusun yanıt arayan vefa anıtıdır.

Telefondaki sesimizde hüzün sezdiği an yüreğini siper edip:

"Men eyiyem ha! Siz eyi olun!" Özverisini eksik etmeyen hoşgörü timaslidir.

Bütün anneler saygıdeğer, mübarek ve baş tacıdır.

Kim bilir bu yazımı okuyan okurlarım arasında annelerini yitirmiş olan evlatlar da olacaktır. Onların annelerine Allah'tan rahmet diliyorum. Benim anam onların da anasıdır diyorum.

Hani Van TRT Radyosu yayında olsaydı anacığım için o eski günlerde olduğu gibi telefonla radyoyu arar Dinleyici İstekleri Biriminden anam ve tüm analar için Zeki Müren'in:

"Ana başta taç imiş/Her derde deva imiş/Bir evlat pir olsa da/Anasına muhtaç imiş şarkısını ister onlara armağan ederdim.

Şairin de dediği gibi dostlar:

"Analara kıymayın efendiler

  Analardır adam eder adamı."

Bu duygu ve düşüncelerle ANNELER GÜNÜ kutlu olsun. Allah analarımızı başımızdan eksik etmesin, ömürlerini sağlıklı ve uzun eylesin.

Yazarın Diğer Yazıları