Prof. Dr. Ahmet Özer

Aydınlık günün parlayan aforizmaları...1

Prof. Dr. Ahmet Özer

Aydınlık Bir Gün:

Korona illetinin Türkiye’de can almaya başladığı günden beri yaklaşık bir aydır hemen hemen her gün Covit 19 virüsünün kaynakları, günümüz etkileri ve gelecekte yaratacağı olası sonuçları konusunda yazılar yazdım.

Dün şöyle bir baktım, telefon marifetiyle yazdığım yazılara; yirmi makaleyi aşkın yazı yazdığımı gördüm. Üstelik bazıları bölümler halinde üç-dört gün devam etmiş.

Onların hepsini “Korona Günlükleri” altında toplayıp bir e maille kendime yolladım. İlerde bu konuda yazılacak bir kitabın temelini oluştururlar diye.

Güneşin Kerameti!

Bu gün uyandığımda ise dışarıda sanki bambaşka bir gün vardı.. Apaydınlık bir gün, ışınları doğada kıvılcımlanan azametli bir güneş..

Şöyle bir baktım. Bazı toplulukların eskiden beri güneşe tapması, şairin “Güneşli güzel günler göreceğiz” deyip güneşi başköşeye oturtması, umudun yeni doğan günle, parlayan güneşle eş tutulması boşuna değildi demek..

Oturma odasının camdan duvarını açtım, Mersin’e has palmiye esintisi çam kokusuna karışıp içeri girdi.. Karşıda kentin kalbine birer hançer gibi saplanan beton kulelerine takılmak değildi bu gün niyetim. Bu gün başka bir haleti ruhiye içimdeydim ve günün aydınlık tılsımını bozmak istemiyordum..,  işin içine bu duygumu bozacak başka bir şey karıştırmasını da...

Balkona çıktım.. Niyetim biraz güneşlenip D Vitamini almaktı. Paçalarımı ve kollarımı sıyırıp güneşe durdum, benim artık bir şey yapmam gerekmezdi, güneşe kardeş olmaktan başka.. o işini ve işlevini yapacaktı.

Oyalanmak için arandım. Baktım ki suyum ve telefonum yok yanımda, içeri girip aldım, tekrar balkona çıktım, kendime hazırladığım yerde oturdum, bir yandan güneşlenirken öte yandan bu günlerde her zamankinden çok vakit geçirdiğimiz telefonu kurcalamaya başladım.

Karanlıktan Aydınlığa:

Bu güneşli güzel günde Korona’nın karanlık dünyasına hiç girmek istemiyordum. Sabah sabah farklı bir haleti ruhiye içimdeydim..

Telefonu kurcalarken birden o anlamlı güzel resimler eşliğinde yazılan muhteşem aforizmalarıdan biriyle karşılaştım. Nerden buluyordu bilmiyorum. Ama hem resimler, ki bazen bunlar fotograf da olabiliyordu, hem de sözler harikaydı.

İşte o an bu gün Korona konusunu yazmamaya karar verdim. Peki ne yazacaktım? Karşımda duran bu malzemeden daha güzel ne olabilirdi ki. Tedbili mekanda ferahlık vardır, deyip başka bir yola girdim. Bu zor günlerde arada sözü söylemi değiştirmekte fayda vardı nitekim.,

İşte bu yüzden size bu gün sevgili mesudun sevimli çocuklar, telaşlı gençler, emekçi kadınları ve buruşmuş derilerini güneşe bırakan ömürlük yaşlılar eşliğinde yayınladığı bazı aforizmaların bendeki yankılarını yazmak istiyorum.

Her Gecenin Sabahı Vardır:

Önce günaydınla başlayalım. Günaydın yaşayan ve yaşamak için umutla yüreği çarpan tüm güzelliklere..,

Bu “gün ay dın” meselesi aslında yeniliği, yeni bir başlangıcı müjdeler bize. Tam da bu günlerde ihtiyacımız olan şeyi. Karanlığın sonunun mutlaka aydınlık olduğunu hatırlatır.

Nitekim, siz hiç sabahı olmayan bir gece gördünüz mü bugüne değin? O halde en dayanılmaz yerde “Bu da geçer yahu.,” deyip yürümeye devam edin.

Lakin, karamsar olmak zor değil; zor olan çılgın bir fırtına ve şiddetli bir yağmurdan sonra gökkuşağı gibi gülümseyebilmektir.

Ve tekrar “gün-aydın dostlar” deyin bir gülümseme eşliğinde bulduğunuz her fırsatta. Aydınlık bir gün için emek ve çaba sarfedin. Aytmatov’un sözlerini hatırlayın, “sevgi emektir” Al yazmalı Asya’nın boynunda. Aklı havada İlyas bunu fark ettiğinde çoktan iş işten geçmiştir lakin. O halde her şeyin en güzeli zamanında olandır.

Bu yüzden güneşi koy kalbine, umutlarla yürü, çünkü yaşam bazen kolay çoğu zaman zordur. Aslolan nefes alıp vermek değil, sana sunulan ömrü nasıl yaşadığındır.? Asla vazgeçme; lakin yaşanacak güzel günler var, biliyorum...

Umut Et:

“Hayatın çeşitli güçlüklerine karşı dört şey hediye edilmiştir insanoğluna: Umut, uyku ve yeniden uyanıp aydınlığa gülmek.

Esaretin Bedeli filminde, işlemediği bir suçtan dolayı hapse giren Endy Durfy, işlediği suçlardan müebbet almış, umutsuzluk içinde kavranan Red’e “Umut iyi bir şeydir Red, belki de en iyisi..”, der.

Bir insan parasını kaybederse bir şeyini kaybeder. Onurunu kaybederse çok şey kaybeder; ama umudunu kaybederse her şeyini yitirmiş olur.

Unutmayalım ki; her yeni gün yeni umutlarla gelir ve umudun olduğu yerde mucizeler çiçek açar.

O yüzden her zaman umuttan yana kullan şansını.. Unutma ki biten her şey beraberinde başlayan bir şeyle devam eder.

Aydınlık günün parlayan aforizmaları...1

Aydınlık Bir Gün:

Korona illetinin Türkiye’de can almaya başladığı günden beri yaklaşık bir aydır hemen hemen her gün Covit 19 virüsünün kaynakları, günümüz etkileri ve gelecekte yaratacağı olası sonuçları konusunda yazılar yazdım.

Dün şöyle bir baktım, telefon marifetiyle yazdığım yazılara; yirmi makaleyi aşkın yazı yazdığımı gördüm. Üstelik bazıları bölümler halinde üç-dört gün devam etmiş.

Onların hepsini “Korona Günlükleri” altında toplayıp bir e maille kendime yolladım. İlerde bu konuda yazılacak bir kitabın temelini oluştururlar diye.

Güneşin Kerameti!

Bu gün uyandığımda ise dışarıda sanki bambaşka bir gün vardı.. Apaydınlık bir gün, ışınları doğada kıvılcımlanan azametli bir güneş..

Şöyle bir baktım. Bazı toplulukların eskiden beri güneşe tapması, şairin “Güneşli güzel günler göreceğiz” deyip güneşi başköşeye oturtması, umudun yeni doğan günle, parlayan güneşle eş tutulması boşuna değildi demek..

Oturma odasının camdan duvarını açtım, Mersin’e has palmiye esintisi çam kokusuna karışıp içeri girdi.. Karşıda kentin kalbine birer hançer gibi saplanan beton kulelerine takılmak değildi bu gün niyetim. Bu gün başka bir haleti ruhiye içimdeydim ve günün aydınlık tılsımını bozmak istemiyordum..,  işin içine bu duygumu bozacak başka bir şey karıştırmasını da...

Balkona çıktım.. Niyetim biraz güneşlenip D Vitamini almaktı. Paçalarımı ve kollarımı sıyırıp güneşe durdum, benim artık bir şey yapmam gerekmezdi, güneşe kardeş olmaktan başka.. o işini ve işlevini yapacaktı.

Oyalanmak için arandım. Baktım ki suyum ve telefonum yok yanımda, içeri girip aldım, tekrar balkona çıktım, kendime hazırladığım yerde oturdum, bir yandan güneşlenirken öte yandan bu günlerde her zamankinden çok vakit geçirdiğimiz telefonu kurcalamaya başladım.

Karanlıktan Aydınlığa:

Bu güneşli güzel günde Korona’nın karanlık dünyasına hiç girmek istemiyordum. Sabah sabah farklı bir haleti ruhiye içimdeydim..

Telefonu kurcalarken birden o anlamlı güzel resimler eşliğinde yazılan muhteşem aforizmalarıdan biriyle karşılaştım. Nerden buluyordu bilmiyorum. Ama hem resimler, ki bazen bunlar fotograf da olabiliyordu, hem de sözler harikaydı.

İşte o an bu gün Korona konusunu yazmamaya karar verdim. Peki ne yazacaktım? Karşımda duran bu malzemeden daha güzel ne olabilirdi ki. Tedbili mekanda ferahlık vardır, deyip başka bir yola girdim. Bu zor günlerde arada sözü söylemi değiştirmekte fayda vardı nitekim.,

İşte bu yüzden size bu gün sevgili mesudun sevimli çocuklar, telaşlı gençler, emekçi kadınları ve buruşmuş derilerini güneşe bırakan ömürlük yaşlılar eşliğinde yayınladığı bazı aforizmaların bendeki yankılarını yazmak istiyorum.

Her Gecenin Sabahı Vardır:

Önce günaydınla başlayalım. Günaydın yaşayan ve yaşamak için umutla yüreği çarpan tüm güzelliklere..,

Bu “gün ay dın” meselesi aslında yeniliği, yeni bir başlangıcı müjdeler bize. Tam da bu günlerde ihtiyacımız olan şeyi. Karanlığın sonunun mutlaka aydınlık olduğunu hatırlatır.

Nitekim, siz hiç sabahı olmayan bir gece gördünüz mü bugüne değin? O halde en dayanılmaz yerde “Bu da geçer yahu.,” deyip yürümeye devam edin.

Lakin, karamsar olmak zor değil; zor olan çılgın bir fırtına ve şiddetli bir yağmurdan sonra gökkuşağı gibi gülümseyebilmektir.

Ve tekrar “gün-aydın dostlar” deyin bir gülümseme eşliğinde bulduğunuz her fırsatta. Aydınlık bir gün için emek ve çaba sarfedin. Aytmatov’un sözlerini hatırlayın, “sevgi emektir” Al yazmalı Asya’nın boynunda. Aklı havada İlyas bunu fark ettiğinde çoktan iş işten geçmiştir lakin. O halde her şeyin en güzeli zamanında olandır.

Bu yüzden güneşi koy kalbine, umutlarla yürü, çünkü yaşam bazen kolay çoğu zaman zordur. Aslolan nefes alıp vermek değil, sana sunulan ömrü nasıl yaşadığındır.? Asla vazgeçme; lakin yaşanacak güzel günler var, biliyorum...

Umut Et:

“Hayatın çeşitli güçlüklerine karşı dört şey hediye edilmiştir insanoğluna: Umut, uyku ve yeniden uyanıp aydınlığa gülmek.

Esaretin Bedeli filminde, işlemediği bir suçtan dolayı hapse giren Endy Durfy, işlediği suçlardan müebbet almış, umutsuzluk içinde kavranan Red’e “Umut iyi bir şeydir Red, belki de en iyisi..”, der.

Bir insan parasını kaybederse bir şeyini kaybeder. Onurunu kaybederse çok şey kaybeder; ama umudunu kaybederse her şeyini yitirmiş olur.

Unutmayalım ki; her yeni gün yeni umutlarla gelir ve umudun olduğu yerde mucizeler çiçek açar.

O yüzden her zaman umuttan yana kullan şansını.. Unutma ki biten her şey beraberinde başlayan bir şeyle devam eder.

Aydınlık günün parlayan aforizmaları...1

Aydınlık Bir Gün:

Korona illetinin Türkiye’de can almaya başladığı günden beri yaklaşık bir aydır hemen hemen her gün Covit 19 virüsünün kaynakları, günümüz etkileri ve gelecekte yaratacağı olası sonuçları konusunda yazılar yazdım.

Dün şöyle bir baktım, telefon marifetiyle yazdığım yazılara; yirmi makaleyi aşkın yazı yazdığımı gördüm. Üstelik bazıları bölümler halinde üç-dört gün devam etmiş.

Onların hepsini “Korona Günlükleri” altında toplayıp bir e maille kendime yolladım. İlerde bu konuda yazılacak bir kitabın temelini oluştururlar diye.

Güneşin Kerameti!

Bu gün uyandığımda ise dışarıda sanki bambaşka bir gün vardı.. Apaydınlık bir gün, ışınları doğada kıvılcımlanan azametli bir güneş..

Şöyle bir baktım. Bazı toplulukların eskiden beri güneşe tapması, şairin “Güneşli güzel günler göreceğiz” deyip güneşi başköşeye oturtması, umudun yeni doğan günle, parlayan güneşle eş tutulması boşuna değildi demek..

Oturma odasının camdan duvarını açtım, Mersin’e has palmiye esintisi çam kokusuna karışıp içeri girdi.. Karşıda kentin kalbine birer hançer gibi saplanan beton kulelerine takılmak değildi bu gün niyetim. Bu gün başka bir haleti ruhiye içimdeydim ve günün aydınlık tılsımını bozmak istemiyordum..,  işin içine bu duygumu bozacak başka bir şey karıştırmasını da...

Balkona çıktım.. Niyetim biraz güneşlenip D Vitamini almaktı. Paçalarımı ve kollarımı sıyırıp güneşe durdum, benim artık bir şey yapmam gerekmezdi, güneşe kardeş olmaktan başka.. o işini ve işlevini yapacaktı.

Oyalanmak için arandım. Baktım ki suyum ve telefonum yok yanımda, içeri girip aldım, tekrar balkona çıktım, kendime hazırladığım yerde oturdum, bir yandan güneşlenirken öte yandan bu günlerde her zamankinden çok vakit geçirdiğimiz telefonu kurcalamaya başladım.

Karanlıktan Aydınlığa:

Bu güneşli güzel günde Korona’nın karanlık dünyasına hiç girmek istemiyordum. Sabah sabah farklı bir haleti ruhiye içimdeydim..

Telefonu kurcalarken birden o anlamlı güzel resimler eşliğinde yazılan muhteşem aforizmalarıdan biriyle karşılaştım. Nerden buluyordu bilmiyorum. Ama hem resimler, ki bazen bunlar fotograf da olabiliyordu, hem de sözler harikaydı.

İşte o an bu gün Korona konusunu yazmamaya karar verdim. Peki ne yazacaktım? Karşımda duran bu malzemeden daha güzel ne olabilirdi ki. Tedbili mekanda ferahlık vardır, deyip başka bir yola girdim. Bu zor günlerde arada sözü söylemi değiştirmekte fayda vardı nitekim.,

İşte bu yüzden size bu gün sevgili mesudun sevimli çocuklar, telaşlı gençler, emekçi kadınları ve buruşmuş derilerini güneşe bırakan ömürlük yaşlılar eşliğinde yayınladığı bazı aforizmaların bendeki yankılarını yazmak istiyorum.

Her Gecenin Sabahı Vardır:

Önce günaydınla başlayalım. Günaydın yaşayan ve yaşamak için umutla yüreği çarpan tüm güzelliklere..,

Bu “gün ay dın” meselesi aslında yeniliği, yeni bir başlangıcı müjdeler bize. Tam da bu günlerde ihtiyacımız olan şeyi. Karanlığın sonunun mutlaka aydınlık olduğunu hatırlatır.

Nitekim, siz hiç sabahı olmayan bir gece gördünüz mü bugüne değin? O halde en dayanılmaz yerde “Bu da geçer yahu.,” deyip yürümeye devam edin.

Lakin, karamsar olmak zor değil; zor olan çılgın bir fırtına ve şiddetli bir yağmurdan sonra gökkuşağı gibi gülümseyebilmektir.

Ve tekrar “gün-aydın dostlar” deyin bir gülümseme eşliğinde bulduğunuz her fırsatta. Aydınlık bir gün için emek ve çaba sarfedin. Aytmatov’un sözlerini hatırlayın, “sevgi emektir” Al yazmalı Asya’nın boynunda. Aklı havada İlyas bunu fark ettiğinde çoktan iş işten geçmiştir lakin. O halde her şeyin en güzeli zamanında olandır.

Bu yüzden güneşi koy kalbine, umutlarla yürü, çünkü yaşam bazen kolay çoğu zaman zordur. Aslolan nefes alıp vermek değil, sana sunulan ömrü nasıl yaşadığındır.? Asla vazgeçme; lakin yaşanacak güzel günler var, biliyorum...

Umut Et:

“Hayatın çeşitli güçlüklerine karşı dört şey hediye edilmiştir insanoğluna: Umut, uyku ve yeniden uyanıp aydınlığa gülmek.

Esaretin Bedeli filminde, işlemediği bir suçtan dolayı hapse giren Endy Durfy, işlediği suçlardan müebbet almış, umutsuzluk içinde kavranan Red’e “Umut iyi bir şeydir Red, belki de en iyisi..”, der.

Bir insan parasını kaybederse bir şeyini kaybeder. Onurunu kaybederse çok şey kaybeder; ama umudunu kaybederse her şeyini yitirmiş olur.

Unutmayalım ki; her yeni gün yeni umutlarla gelir ve umudun olduğu yerde mucizeler çiçek açar.

O yüzden her zaman umuttan yana kullan şansını.. Unutma ki biten her şey beraberinde başlayan bir şeyle devam eder.

Yazarın Diğer Yazıları