İkram Kali

Vanlı kadınlar diyor ki…

İkram Kali

Kırıp dökmelerin, yakmaların, yıkmaların, ölümlerin ne Kobani’ye ne Kürd’e ne de Türk’e yararı oldu.

Hepimiz üzüldük, kırıldık, zarar ettik. Olan insanlığa, olan kardeşliğe oldu.

Konuşması gereken sivil sorumlular gereken zamanda maalesef sustu. Hakemlik, aracılık görevlerini yerine getiremediler. Toplumsal cinnete bir şekilde fren basıldı ama geç kalındı. Çünkü 35 insanımızı kaybettik.

Şimdi de keşkeler, amalar, ancaklar yaşanıyor.

Artık iş işten geçti. Yazık oldu,  günah oldu.

Neyse

Bugün bu köşeyi Vanlı Türk İlhan Kaya ve Vanlı Kürt Fatma Fırtına Dönmez isimli iki değerli kadınımıza bırakıyorum.  İki yürekli günler önce kadın yaşanan olaylar üzerine sosyal medyada üzüntülerini, endişelerini, umutları,  düşüncelerini, kardeşlik duygularını dile getirdiler. Birkaç gün önce sosyal medyada paylaşılan o düşünceler…

İlhan Kaya şöyle diyor:

“Bu güzel coğrafyada Kürt arkadaşlarımla, Türk akrabalarımla, Arap Kürt, Laz ve Yezidi öğrencilerimle yaşamaktan çok mutluyum. Çünkü ayni dili konuşabiliyoruz. Sevgi şefkat ve hoşgörü dili. Eğer sen bu dili konuşamayacak ve özgürlüğümüzü kısıtlayacaksan istediğin yere gidebilirsin.

Hasta ve 70 yaşında olduğu halde bayan olduğum için halk otobüsünde bana yer vermeye çalışan Kurt amcama canim feda...

Dolduruşlara galipte birbirimize düşersek eğer bizimde sonumuz Irak ve Suriye gibi olur. Avrupa ülkelerinin ve Amerika’nın da istediği bu değil mi zaten. Etrafımızda akbabalar gibi bekliyorlar. Onlara bu fırsatı vermeyelim. Farklı din dil irk mezhep bir ülkenin kültürel zenginliğidir. Bizim ülkemiz bu acıdan çok zengin bir kültüre sahip. Bu çeşitliliği ve kültürü bozmadan yüzyıllarca bir arada yasadık. Bundan sonrada pekâlâ yasayabiliriz.

Dört gündür şehre çıkamıyoruz.

Ekmek bulmakta zorlanıyoruz.

Şehre sebze meyve gelmiyor. Çocuklar okula gidemiyor.

Bizler güya işimizin başına dönelim dedik. Döndük, haber dinlemekten sosyal sitelerde yaşananları takip etmekten işlerimize odaklanamıyoruz.

Ya güzel memleketimizin sokakları, viraneye çevrilmiş durumda. Savaştan çıkmış gibi gariban toparlanmayı beklemekte. Esnaf dükkan açamıyor. Şehirdeki enkazı çöpleri belediye yerine DSİ araçları topluyor. İnsanlar üzgün ve tedirgin. Senin insan sevme felsefen bu mu?

 Kobani’deki insanlara hepimiz üzülüyoruz.

Türkmenlere Araplara Yezidilere hepimiz üzüldük üzülüyoruz da. Fakat kırıp döküp yakarak yada başka insanların canlarına kastederek bu insanların yaşadıklarını geri getiremeyiz. Ülkemin hiç bir şehri ve insanı bu yaşananları hak etmiyor. Eğer oradaki insanları gerçekten düşünüyorsan buraları yakıp yıkacağına, bunca insanı üzeceğine gidip IŞİD’e karşı Kobani’yi koru. İşte o zaman kahraman olursun halkının karşısında.

Ülkemiz bizim evimiz. Gidecek başka evimiz yok.  Ev içinde kardeşler arasında kavga olur, dargınlıklar olur fakat her ne olursa olsun dışarıdan gelecek herhangi bir eleştiride de birlik olmayı biliriz. Aramıza nifak tohumları atanlara da dur demesini biliriz. Biliriz ki evimizin sıcaklığını şefkatini, sevgisini başka bir evde daha bulamayacağımızı. O yüzden insan istersen dünyanın cennetine gitsin yine de evini özler. Biz nereye gidersek gidelim evimizin kokusunu özleriz. Rüyalarımız da bile doğup büyüdüğümüz evleri görürüz. Çünkü evimiz aidiyet duygumuzun yegane kaynağıdır. Bizim evimiz çok büyük. Aynı çatı altında hepimize yetecek kadar ekmek aş vardır. Sevgi huzur vardır. Yeter ki o evde saygı, sevgi ve hoşgörümüzü koruyabilelim. İnsan olmanın gereklerini yerine getirebilelim. Bu değerler zaten doğamızda olan değerler sadece bunları korumaya gayret edelim. Mutlu ve barış içinde yaşamak tüm dünya insanlarının hakkı olduğu kadar bizim cennet vatanımızın insanlarının da hakkıdır.”

Teşekkürler İlhan Kaya…

***

Fatma Fırtına Dönmez’de şunları kaydediyor:

“ Ne Dersim, ne Maraş, ne Sivas, ne 6-7 Eylül bu toprakların insanlarının değil, kanser hücrelerinin eseriydi. Onları da, daha nicelerini de yaşadık. Bugün kanserli hücreleri temizleme zamanıdır. Bugün yeniden kucaklaşmanın birbirimize kenetlenmenin zamanıdır... Bugün; Her şeye rağmen eğme boynunu, kirletme yüreğini- deme zamanıdır. Kin, nefretle yürüyen, çıkarı için insanlığını bırakanlar, bugün de var, yarın da olacak.

Geçmişi değiştiremeyiz ama gelecek hala bir şans olabilir..! 
Türkiye; Türk, Kürt, Arap, Çerkez, Laz, Ermeni, Yahudi, Süryani, Yezidi, Alevi, Sünni, Hıristiyan, vs. vs. daha sayamadığım bir çok motifin iç içe işlendiği dev bir Dantel'den oluşmaktadır. Bu Danteli bir ucundan sökmeye başladığımızda geriye kocaman bir HİÇ kalacaktır...

Mesele; yöneten ve yönetilenlerin zaaflarının maharetle tespit edilip, ustaca işlenip sinirlerimizin en çok yıprandığı, hassasiyetlerimizin dorukta olduğu bir dönemde sosyal medya kanalıyla toplumun bütün kesimlerini kapsayacak şekilde kullanılması maharetidir yine.

Elbette hepimizin rahatsızlıkları var. Ve bunu da görmezlikten gelemeyiz... Ama bizi kullanmak isteyenlere de fırsatı, farkında olmadan kirli oyunlarının içinde yer alarak kendi ellerimizle veriyoruz...

Aslında bugün yapılan yanlışlar hiçbir şekilde dünün yanlışlarını değiştirmeyecektir… Dünya globalleşti biz hala ırk, din, dil ve mezhepler üzerinden düşünüp konuşuyoruz…/kin besliyoruz...!

Yapmamız gereken en önemli şey birbirimizi farklılıklarımızla kabul edip Irk, Din, Dil mezheplerin çok ötesinde düşünebilme yeteneklerimizi geliştirebilmeli ve birbirimize olan tahammül sınırlarını genişletebilmeli ve birbirimizi saygı ile kabul etmeliyiz. Sevgiyle.”

 

Teşekkürler Fatma Fırtına Dönmez.

Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nde akademisyen olarak görev yapan İlhan Kaya ve Van’da iş kadını olan Fatma Fırtına Dönmez şovenizmden, duygusallıktan, tahrikten uzak bir üslupla kaygılarını, üzüntülerini ve  kardeşliklerini dile getirmişler. Sosyal medyayı hakaret,  fitne, fesat, yalan, iftira, ırkçılık, ötekileştirme alanına çevrilenlere inat iki kadınımız örnek bir paylaşımda bulunmuşlar. Kaya ve Fırtına’ya bir kez daha teşekkür ediyorum. 

Yazarın Diğer Yazıları