İkram Kali

Müezzin ağlayarak Ermeni olduğunu söyledi!

İkram Kali

İstanbul’da doğan Fransa ve Almanya’da büyüyen Ermeni gazeteci/yazar Vercihan Ziflioğlu, İstanbul Ermenileri ile ilgili “Araftaki Ermeniler” adlı dördüncü kitabı üzerine Artı Gerçek sitesinden Seran Vreskala ile yaptığı röportajda çarpıcı, tartışma yaratacak açıklamalarda bulunuyor. Örneğin, “Agos eski kadrosuyla devam etseydi, Hrant bugün hala hayatta olurdu”, “'Ermeni toplumunda son yıllarda bir mafya oluştu. O mafyanın dışında kalan herkes, öteki…' diyor.

Röportajın bir yerinde Van ile ilgili çarpıcı açıklamada bulunan Vercihan Ziflioğlu, Van'a geldiğinde bir müezzinin kendisine Ermeni olduğunu söylediğini, hikayeler(!) anlattığını belirterek şunları söylüyor:  

“… O zamanın Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç Akdamar Kilisesi’nin restorasyonun başlatılacağını açıklamıştı, bu sebeple Van’a çok gittim. İlk kez orada Müslümanlaşmış Ermenilerle karşılaştım. Bu konunun aileler içinde konuşulması yasaktı, tabuydu. Bizim ailede de vardı ve hiç konuşulduğuna şahit olmadım. Mesela Van’da sonradan cami yapılan Narega Anabad Kilisesi’nin (Gevaş Yemişlik köyü)  kalıntılarını gördüğümde gözlerimden yaş boşalmıştı. Caminin hocası yanıma geldi, bir süre sonra kendi kimliğini söyleyerek ağlamaya başladı. Kulaklarıma inanamadım, bir müezzin bana Ermeni olduğunu söylüyordu. İlk onun hikayesini  kayda aldım, derken aşama aşama başka hikayeler de geldi.

Siyasi amaçlar, çeşitli beklentiler uğruna  son dönemlerde “Babam, anam, dedem Ermeni’dir” diyenlerin yanı sıra  inancını, etnik kökenini inkar edenlerin türemeye başladığını hepimiz  duyuyoruz.

 Ancak bu olay çok farklı.

Van’da bir köy/mahalle camisinde görev yapan bir müezzinin Ermeni olduğunu Ziflioğlu’nun röportajından okuyarak öğreniyoruz.  Gazeteci Ziflioğlu’na  ağlayarak Ermeni olduğunu hikayesiyle birlikte  muhtemelen 2007 yılında anlatan (!) müezzin  o güne kadar ezan okuyup namaz kıldırdığında acaba neler hti? Ağlayacak kadar içerlenen hoca kimliğini, gerçek inancını o güne kadar nasıl gizledi? Cami cemaatinin namazı acaba kabul olur mu? Hocanın açıklamasından sonra sorular sormadan edemiyor insan. 

 

Van korunmaya alınsın !

Sorunları çözülmeyen,  çığlığı duyulmayan,  cek cak ile sürekli avutulan, verilen sözler yerine getirilmeyen  Van'ımız  korunmaya muhtaç kimsesiz çocuğa benziyor.

Diyorum ki;

Bireyi ve aileyi güçlendirmek üzere sosyal hizmetler sunmak; sosyo-ekonomik kalkınmaya katkı sağlamak; korunmaya, yardıma ve bakıma muhtaç fertler ve çocuklara her türlü maddî, manevî ve sosyal destek sağlamak gibi görevleri olan Çalışma, Sosyal Hizmetler Ve Aile Bakanlığı sahipsiz, kimsesiz Van'a sahip çıkarak korumaya alamaz mı acaba?

 

 

Endişe bittiğinde sağlık bir anda düzelir

Amerikalı yazar, aktör, senarist ve konuşmacı Neale Donald Walsch Tanrı'dan ilham aldığını ve bir insanın Tanrı'ya modern bir bakış açısıyla yaklaşmasına yardımcı olabileceğini söylüyor. 

Endişe ve sağlık arasındaki ilişkiye dikkat çeken  Walsch, “ Eğer sürekli hastalık yada nefret, kızgınlık ve olumsuzluk düşünceleri taşırsanız, bedeniniz bu düşünceleri fiziksel boyuta dönüştürecektir. Endişe, nefretten sonra insanın kendisine ölümcül zarar verdiği en kötü zihin aktivitesidir…

Endişe, nefret, korku, anksiyete, acı çekme, sabırsızlık, hırs, tamah, anlayışsızlık, yargılama ve suçlama gibi ürünleriyle birlikte bedene, hücresel boyutta saldırır. Bu koşullarda sağlıklı bedene sahip olmak imkansızdır.

Endişenin hiçbir anlamı, amacı yoktur. Ziyan edilmiş mental enerjidir. Endişe aynı zamanda bedene müthiş zarar veren biyokimyasal reaksiyon yaratır. Hazımsızlıktan, kalp krizine kadar her türlü hastalığa neden olur” diyor.

Uzmanlar da endişe, nefret, anksiyete, sabırsızlık, hırs, tamah ve anlayışsızlıktan uzaklaşabilmenin önemli yollarından birinin otonom sinir sistemimizi yönetebilmekten geçtiğini söylüyor. Yani "Dinlen, beslen ve sindir " 

 

Tahrik

İnsanlar genç yaşata hayatlarını kaybediyor kimse tahrik olmuyor. 

Parklar, okullar, çocuk oyun alanları, trafolar kırılıp dökülüp yakılınca kimse tahrik olmuyor.

Parklar, kaldırımlar işgal edilince kimse tahrik olmuyor.  

Sağlıksız gıda ürünleri sokak ortasında satılınca, kötü kokular yayılınca  kimse tahrik olmuyor.

 Van Gölü, dereler çevre  kirletilince  kimse tahrik olmuyor. 

Kadınlar, çocuklar istismar edilip şiddete uğrayıp öldürülünce kimse tahrik olmuyor.

Trafik magandaları terör estirince kimse tahrik olmuyor.  

Toplumsal saygısızlık, hoşgörüsüzlük, kabalık, görgüsüzlük geleneğe dönüşünce kimse tahrik olmuyor.  

İşgal, talan, gasp, tefecilik, adaletsizlik olunca kimse tahrik olmuyor.

Ama…

Rakip bir futbol takımın futbolcuları maç öncesi asker selamı verince… Birisi evine, arabasına Türk bayrağı asınca birileri tahrik oluyor muş.  

Kimse kusura bakmasın…

Bunun adı tahrik falan değil; mobingttir, algı yaratmaktır.

 

 

Yazıklar olsun

Sosyal medyada  bazı paylaşımlar umumi tuvaletlerin kapı arkalarındaki yazılara benziyor .

Kimin ne yazdığı belli değil. 

Yalan, iftira, karalama, sahtekarlık, saygısızlık   kol geziyor. 

Alanında  kendini ispatlamış saygın  isimlerin fotoğraflarının  altına o insanların hiçbir zaman söylemediği  ve söylemeyeceği ifadeler yazılarak sosyal medyada paylaşılıyor. Bu insanların üzerinden kin, nefret, linç  ve  toplumsal kargaşa yaratılmaya çalışılıyor. 

Veya… 

Açılan sahte sosyal medya hesapları üzerinden   tahrik edici sözler paylaşılarak  linç ortamı  yaratılıyor. 

Sosyal medya safları da sorgulamadan, düşünmeden amacı belli olan bu  paylaşımları  beğenip yorum yapıyorlar ve paylaşıyorlar. Ve amaçlanan tuzağa düşüp alet oluyorlar.

Ne diyelim?

Kaostan, gerginlikten, başkasının huzursuzluğundan mutluluk duyanlara yazıklar olsun.

Yazarın Diğer Yazıları