Hikmet Aksoy

Bu siyaset labirentinden çıkış yolu

Hikmet Aksoy

Şimdi eğri oturup doğru mu konuşalım? Yoksa doğru oturup eğri mi?

Hangisini yapalım?

Herkes kendisine göre beğensin, düşünsün.

Nasıl düşünürsek düşünelim, nasıl yaparsak yapalım ortadaki gerçeği değiştirme şansımız -şimdilik- yok.

Neden yok?.. Çünkü   süreç yaşanmadıkça  "değişim"  kendiliğinden gerçekleşmez.

Bir yerden müdahale etmezseniz  " eski tas, eski hamam" örneği  durum devam eder gider.

***

Artık -dergiler hariç- YAYGIN BASIN GAZETELERİne  ilgi duymuyorum.

Çünkü her gün aynı haberleri, yorumları okumak gına getirdi.

Bıktım... Ruhum bunaldı.

Her gün siyasetçilerin -konu önemli ama- incir çekirdeğini doldurmayan karşılıklı atışmalarını, mahalle dedikodusuna dönüştürdükleri siyaset alanı çekişmelerini artık okumak istemiyorum.

Bu çekişmelerde içerik, yurt ve ülke insanının sorunlarını aşmada rehber olacak bir görüş yok maalesef.

İktidar boşaltmış dizginleri Üsküdar'ı aşmış, dört nala gidiyor.

Muhalefet "iç hastalıkları uzmanı" arıyor.

En kötüsü iktidarın da, muhalefetin de "kötü örnek" birbirlerini küçük düşürücü, karalayıcı, aşağılayıcı sözleri...

Yani, siyaset adına her gün bozuk kemençeyi akort etme havaları...

Yeni bir görüş, yeni bir ileri adım için öneri yok ortada...

Üç telli kemençe... Gıvgıv da gıvgıv siyaseti...

Siyasetin içinden düştüğü durumdan çıkışı için Seçim Yasası ile Siyasal Partiler Yasası'nın yeni baştan düzenlenmesi gerektiğini yaza/söyleye bir dilimizde tüy bitmedi.

Bu düzenlemenin  demokratik kurallar getirmesini belirtmeye gerek var mı?

Öyle,  sayın genel başkanın hoş göreceği kişileri  aday gösterip yurttaşlara  "-Aha size adaylar... Bunlara oy vereceksiniz!.." emrivakisi bitmedikçe bu ülkede demokratik kuralların, geleneklerin yerleşip uygulanacağını sananlar büyük bir yanılgı içinde olduklarını bilmeliler artık.

Yurttaşın söz sahibi olmadığı, seçme tercihini kullanamadığı bir demokrasinin nasıl işlediği, ne gibi sorunlar yarattığı -görüyor/yaşıyoruz- ortada.

Benim bu düşüncem de; karakış ortasında baharı özlemek gibi...

Öyle ya, milletvekili seçimi bitti, seçim yasası değişikliği de "yandı bitti, kül oldu.

Yaşanan demokrasi anlayışıyla "özlenen demokrasi" nasıl örtüşecek? Bunu zaman gösterecek,

Aşılması çok zor bir yolumuz var bu konuda önümüzde...

***

Gazeteleri bir de her gün işlenen vahşi cinayetleri sansürsüz yayımlayan -kimi- gazeteler yüzünden almıyorum.

Bıktım... Sabahın erken saatinde sayfaları cinayet haberleriyle  dolu gazeteleri görmek/okumak içimi karartıyor.

Eskiden bu kadar çok cinayet işlenmiyordu. Şimdi ne oldu bu insanlara?

İçgöçmenlik olayının yarattığı sorunları unutmayalım bu arada.

Daha pek neden var tabii ki...

Kent varoşlarındaki insanların aile içi huzursuzluklarının  temelindeki geçim sorununun hemen her cinayetin özünü oluşturduğu kanısını taşıyorum.

Bu insanların din, gelenek/görenek/adet konularındaki uyum bütünlüğü varoşlardaki geçim kavgasında zaafa uğruyor, unutuluyor, aile bağları zedeleniyor, zayıflıyor.

Kent yaşamına uyumsuzluk da olunca karısını bıçaklayıp öldüren mi ararsın, çoluğunu/çocuğunu, karısını kurşuna dizerek öldüren mi ararsın.

Vahşetin, cinayetin akla gelmez her türlüsü...

***

Eğri de otursak, doğru da otursak, söyleyeceğimiz/yazacağımız her konu, acı bir  gerçek olarak önümüze geliyor.

Siyasetçiler -sağduyu açısından- toparlanıp ülke sorunlarını aşmada ortak bir notada buluşma durumundalar.

Başka çıkış yolu yok içine düşülen bu labirentin.

Yazarın Diğer Yazıları