Cem Altaylı

Sevgi üzerine

Cem Altaylı

Sevgi kelimesi sadece bir bayan adı olarak kalmamaktadır. Allah tüm kainatı sevgi üzerine yaratmış ve yarattıkları bilinsin diye de insanları yaratıp onları sevgisi ve rahmeti ile sarmalamıştır. Dünyamız büyük kâinatın bir parçası olan sonsuzlukta bir portakal tanesi gibi küçüktür. Biz canlılar ise bir zerre gibiyiz. Yaradan tüm gönderdiği kitaplarında sevgiye yer vermiş, elçilerine de ana tema olarak sevgiyi anlatmıştır. 
Sevgilerin en kutsalları; Allah sevgisi, vatan sevgisi, ana- baba sevgisi, evlat sevgisi, yar sevgisidir.
Allah' ı riyasız ne cennet için ne cehennem için yalnızca karşılıksız sevdin mi gerçek sevgi olur. Bir zaman diliminde Hızır Aleyhüselam yurduna seni en çok seven insanlar nerededir diye manevi alemde sormuş. Rabbil aleminde ona cevaben filan ülkenin filan şehrindeki mescide git demiş.  Hızır Aleyhüselam denilen yere varmış, kapıda üstü başı perişan yatan bir insan görmüş ve üzerine basmamaya dikkat ederek içeri girmiş. Bakmış ki içeridekiler büyük bir şevkle ibadet ediyorlar- zikir ediyorlar. Allah'a olan aşklarını dile getiriyorlar. Oradan çıkıp tekrar kapıda yatan insanı görünce dürterek kalk sen burada utanmadan yatarken içeride nasıl ibadet ediyorlar bak ta ibret al demiş. Adam güneşten kamaşan gözlerini kısarak Hızır'a vazgeç benden içeridekilere senin Hızır Aleyhüselam olduğunu söylersem seni sevgilerinden paralarlar demiş. Hızır Aleyhüselam çok şaşırmış, Allah ona içeridekiler beni sevenler o dışarıdaki de benim sevdiğimdir der. 
Vatan sevgisi de büyük sevgilerdendir. 
Vatan'ın bekası için ne canlar ne bedeller ödenmiş ve ödenmektedir.
Nice civan, körpe genç evlatlarımız en ücra dağlarda kayalıkları savunmak için canını feda ederken kimileri de çıkar uğruna bu vatanının ormanlarını yakar madenler için kaz dağlarını sonsuz güzelliklerini bir çırpıda yok ederler. Kimi bilim adamlarımız insanlık için günlerce çalışırken kimi de içindeki kin ile masum insanları biranda terörle yok edebilmektedir. Bu topraklarda bulunmamızda büyük emeği olan M.K. Atatürk kurtuluş savaşından sonra Cumhuriyetin ilk yıllarında bir akşam devletin kalabalık bir üst kademesi ile yemek yerken birden sorar 'beni seviyormusunuz?' Herkes bir ağızdan 'evet' diye bağırır. 'Benim için ölürmüsünüz?' der, yine herkes 'evet' diye bağırır. Atatürk yemeğe devam eder. Bir süre sonra odasına gider ve elinde bir toplu tabanca ile geri döner ve birine silahı uzatır 'benim için ölsene', o şahıs tetiği çekemez bir kaç kişiyle aynı denemeyi yapar yine kimse tetiği çekemez. Atatürk yerine oturur ve muhafız alayı yaverlerinden bir askeri çağırır 'beni seviyormusun çocuk der', asker 'evet Paşam' diye cevap verir. Atatürk silahı uzatır' benim için ölürmüsün der', asker hiç tereddüt dahi etmeden silahı kafasına dayar ve tetiği çeker silah patlamaz, bir daha, bir daha çeker silah yine patlamaz. Çünkü silah boştur. Atatürk askeri alnından öperek uğurlar ve masadakilere 'ben bu Vatan'ı bunlarla kurtardım, sizin gibilerle değil' der.
Anadaki o büyük evlat sevgisi şefkati olmasaydı hiç bir bebek büyüyemezdi. Çünkü en zavallı ve en savunmasız yavru insan yavrusudur. Anne yıllarca insanüstü bir çabayla bebeğini sevgiyle sarar, sarmalar ve büyütür. En vahşi yırtıcı hayvan türlerinin bile dişisi yavrusuna öyle itinayla yaklaşır ki şaşar kalırız. Ama o vahşi hayvanın erkeği bazı cinsel çıkarları için öz yavrularını bile yok edebilmektedir. Sözün özü işte küçücük dünya, kısa bir yaşam süresi sonrasında sonsuz bir cennet ve cehennem. 
Bir yanda sevgi, bir yanda nefret 
Tercih bizlerin, hoşça kalın

Yazarın Diğer Yazıları