Van Gölü İncileri

Van Gölü İncileri


ELVEDA 2020

NURAN AKÇAP DEMİRHAN

Hoş geldin 2021

geride bırak

acıları, kederleri

göstermelik dostlukları

eğriyi, doğruyu,

acının rengi kar beyazı,

geride bırak, 2020

Tarihe geçti yaşattıkların

ne acılar yaşattın bize,

ne canlar aldın covid virüsünle

yitirdik birer birer sevdiklerimizi

canımızdan canlar eksilttin

elveda, 2020

Bereket yüklü gel, ey 2021

merhamet ederek

ve özüne dönerek gel

aratma bize 2020’ yi

elveda, 2020

Gelmesin bir daha geride kalan

onlarca acısıyla koskoca 12 ay

belki de geldik acıların sonuna

kim bilir, belki de bahar mevsimi

hoş geldin 2021..

GÜZEL VAN

ADNAN ÖZKAN

Gelmediysen, görmediysen gel hele

Neredeymiş, neresiymiş bil hele

Kalesini, ovasını gör hele

İlhamını o'ndan almış güzel Van

Hep güneşli yazı-kışı dinlemez

Gelip o'nu görmeyenler bilemez

Güzellikte başka il'e benzemez

İlhamını o'ndan almış güzel Van

İlçeleri birbirinden güzeldir

Hele Erciş güzellikte özeldir

Gevaş desen güzelliği ezeldir

İlhamını ondan almış güzel Van

Edremit'in çarşısına var hele

Selam verip Van Gölü’nü sar hele

Artos Dağı başlarında kar hele

İlhamını o'ndan almış güzel Van

Akdamar'ın destanını gel oku

Gürpınar'da desen desen çul doku

Dağlarında kekik, sümbül, mis koku

İlhamını o'ndan almış güzel Van

Erek Dağı kartalların otağı

Özalp dersen koyun-kuzu yatağı

Ne güzeldir Bahçesaray, Çatak’ı

İlhamını o'ndan almış güzel Van

Mollakasım meyve- üzüm bağları

Kurubaş’ın cacık, tereyağları

İhya eder hastaları, sağları

İlhamını o'ndan almış güzel Van

Bahçıvan’ı, Ğarabas’ı, Erek’i

Çavuşbaşı belkemiği, direği

İskele ‘de atar Van'ın yüreği

İlhamını o'ndan almış güzel Van...

İÇİMİZDE UNUTUŞ

HATİCE ALTUNAY

Memletimizin dertleri durdu

Amerikaya kilitlendik, kim seçilecek

ne fark edecek ki, kapitalist düzen

bekle sana yağlı ekmek verecek

Biçare yurdum insanı

bizi yönetenin kimliğini açıkça duyurdu

acılarımız kıyıdan kıyıdan sarıldı durdu

çadır kentler kurulurken

kışın geleceği duyuruldu

Kesin çözüm aranırken

siyasiler birbirlerini karaladılar

içeride yeterince yaralılar vardı

karalama tahtası ellerinde

dillerinde eşekarısı...

Sahi Amerika’ya kim seçildi

kapitalistler dünyayı yedi de doymadı...

bizimkine de geldi o doymazlık...

bakalım sırada ne var...

dertlere deva tumturaklı cümleler

Amerikan sargısı hallerdeyiz

Fakir Baykurt eserinden...

Amerika bizi saracak

kapitalist sevgi yumaklarında

beklemekteyiz

Depremin yaraları sarılır gider canım

yeter ki küstürmeyelim yeni başkanı

memleketimizin dertleri

hep aynı ezber geçelim

sıradaki...

TASLA GÜNEŞ TOPLA BENİM İÇİN

VEDAT YARIŞAN

Ey çocuk

Tasla güneş topla

benim için

o güneşle yıka beni

söyle, kuş seferleri

gölge toplamasın

benim için

güneş suya vurulsun

su, misk kokusuyla

yıkansın

çocuk, güneşle

yıka beni

yıka ki

günahlarım arınsın

saf ve temiz

kalayım gözlerinde

RÜVEYDA

SEMRA KARA

Saçlarının salımı Rüveyda

Rüzgâra cesaret veriyor

Bu ne pervasızlık, kızamıyorum

Güneşin gözleri kamaşıyor

Ruhumu okşayan ismine

Cismaniyetim isyan ediyor

Kendimi tanıyamıyorum, Rüveyda

Ellerime tutuşturduğun bıçak

Azrail’le dans ediyor

Yalnızlık kahvemsin, Rüveyda

Yudumlarken seni nefes nefes

Mecnun oldu diyemezler

Acırlar mütebessim çehreme

Oysaki görmezler, Rüveyda

Diz kırışını yanı başımda

İkindiyi kıskanıyorum bakışlarında

Ya kaldırın güneşi Zühre

Ya batırın gözüm görmesin

Düşman edecek beni kendine.

UMUT

EZGİ NİLAY BEYİŞ

Gecenin sessizliğine bırakılan umutlar

yanıyorsunuz alev alev içimde

aydınlatıyorsunuz belki karanlığımı

eritiyorsunuz da bir yanımı...

Gökyüzü maviliğini karanlığa bırakırken

bulutlar çekilirken gökyüzünden

umutlarımız batarken güneş gibi

aydınlatır yüzümüzü ay

Hâlâ solmadı güllerimiz, solmayacak

adını umut koyduğumuz karanfillerimiz

yüzlerde umut olsun, kalplerde mutluluk

sebep çok mutlu olmaya, umut varken...

Bakın yaşıyoruz hâlâ

ve bu en büyük umut insanlığa

atıyor yüreklerimiz, nabızlarımız

doğuyor batan güneş, dönüyor bulutlar

meğer terk etmemişler beni...

Yalnızca vakti varmış her şeyin

doğan güneşin, ayın, her yeni günün,

sessizliklerin, nedensizliklerin

hepsinin meğer bir vakti varmış

Onların da beklediği benimle aynı

Onlar da ben gibi umudun özlemindeler

doğan güneşin haberler getireceğini

onlarda her gün benim gibi

umutla beklemekteler...

KAYIPLARLA SINANIŞIMIZ

ESMA GÜLAÇAR

Alışık olduğumuz rutin işleyişe kimi zaman  öylesine kaptırırız ki kendimizi gafilane faniyi beka zannederiz ta ki fanilik damgasını sevdiklerimizin üzerinde görünceye kadar. İmtihan yurdunda yaşamın  meşgalesi  hakikatlerin üzerini örtmeye iter bizleri kimi zaman. Böylece hiç karşılaşmayacağımızı sandığımız hakikatlerle baş başa kaldığımız da bunu kabullenebilmek hiç de kolay olmaz.

Farkına varmamız gereken en önemli gerçek şu ki hayat boyu sürekli kayıplarla sınanacağız. Bu dünyanın bir nevi fanilik damgasıdır. Kayıplar her zaman en büyük kayıplar  yani  sevdiğimiz  insanların  ölümü şeklinde gerçekleşmez.  Sevginin, güvenin itibarın, dostluğun, malın ya da kaybetmekten korktuğunuz her şeyin kaybı şeklinde olabilir. Çoğu  zaman kayıpları zamanın iyileştirici etkisiyle sindirir, kendi hayatımızın akışını sağlıklı bir şekilde devam ettiririz. Bu iyileşme süreci  kaybettiklerimize olan bağlılığın patolojik dozu ile değişiklik gösterir. Kaybettiklerimiz sevdiğimiz insanlar ise onları ebediyen kaybetmediğimiz gerçeğini, tekrardan kavuşma ihtimalinin varlığını içselleştirmek, kaybedilenlerin metalardan ibaret olması durumunda ise onlara olan bağlılığın anlamsız ve değersiz olduğu gerçeğini özümsemek yaşanan kayıpların ardından oluşan travmanın büyüklüğünü azaltacaktır.

 Kayıpların ardı sıra gelerek  insanı en çok yıpratan duygu hiç şüphesiz ki pişmanlıktır. Bu yüzden sevdiklerimizin kıymetini bilerek geçireceğimiz bir ömür kayıplarımızı daha az travmatik hale getirecek ve bizi vicdan azabına karşı koruyacaktır.  Dünyanın ve dünyalıkların üzerindeki fanilik damgasını görebilmek kadar doğru bir kader inancına sahip olmak da insanı zorluklara karşı  zırh gibi koruyan bir unsurdur. Kişinin sahip olduğu tevekkül ve sabır kapasitesi  genişledikçe onun zorluklar karşısında olumsuz etkilenme oranı da o ölçüde düşecektir. Kaybetme korkusunu en düşük düzeye indirecek, kaybettikleri için pişmanlık ve uzun süreli hüzün yaşamamaya başlayacaktır.  Kaybetme korkusundan kendini azat edebilen insan  hayatını dönüştürmüş olduğu o büyük azabı  ortadan kaldıracaktır. Ve o zaman tevekkülün muhteşem rahatlığını tüm zerrelerinde hissetmeye başlayacaktır. İnsanların zorluklar karşısındaki acizlik ve sabırsızlıklarına acımaya başlayacaktır.

  Her an bir imtihan yurdunda olmanın gerektirdiği biçimde kayıplarla sınanabileceğini bilen biri  kaybetmekten korktuklarının istikametini değiştirmeye başlayacaktır.  Bu defa korktuğu şeyler çok daha farklı ve çok değerli olmaya başlayacaktır. Mesela kalp kırmaktan, kul hakkına girmekten insana ve insanlığa zulmetmekten, vicdan azabı çekmekten, adil olamamaktan, dürüst kalamamaktan kısacası Allah'ın sevdiği bir kul olamamaktan korkmaya başlayacaktır. Asıl kaybetmekten korktuğu şey Mutlak hüküm sahibi olan Allah 'ın nazarındaki güzel konumu olunca diğer bütün her şeye karşı  olan bağımlılığından kurtulmuş olacaktır. Nefsinin değil istikametinin gösterdiği biçimde bir sevgi bağı oluşturacak, en çok zikredeceği, en çok  bağlanacağı şey dünyalık olduğunda onunla bir şekilde  imtihan olabileceğini görebilecektir. Bu yüzden her şeye hissesi kadar mana yüklemeye ve hissesi kadar bağlanmaya başlayacaktır. İşte o  zaman gerçek özgürlüğü iliklerine kadar hissetmeye başlar insan. Artık tüm basit ve değersiz korkularından, kaygılarından,  şüphelerinden, kafa karışıklığından, kalbini  tekrar tekrar yıpratarak bir hurdaya çeviren hayal kırıklıklarından kurtulmuştur çünkü.

Hayatımızın merkezine koyduğumuz, birçoğu birer yanılsamadan ibaret olan metalarımızın prangalarından kurtulabilmemiz ümidiyle.

MEVSİM İLKBAHARDI

KAMURAN ADIYAMAN

Mevsim ilkbahardı ama sonbaharı anımsatırcasına bir son gibiydi her şey. Ne yapayalnız bir sokakta, ne de kalabalık bir yolda özgürce gezmek vardı. Kadın başına kalmak bir suç, bir ayıp gibi, bütün gözleri ihanet, bütün yürekleri kötü bir niyet sarmıştı.

Bazı kadınlar vardır çevrelerinde olsun, yaşam alanlarında olsun hiç mutlu değillerdir. Hep kendi dünyasındadırlar. Bazen kendi dünyalarına bile kirli eller dokunabiliyor. Ve bazen de Karalanıp karanlığa büründürülüyor kadınlar.

Yüreği kırık, umutları tükenmiş, gözyaşları ise yağmura eşlik eder gibi suratını acılara asmış yanaklarından damla damla akıyordu. Geride kalan onca güzel hayalleriyle, şimdi kocaman bir çaresizlik içinde kalmıştı. Çünkü güvendiğini, sevincini, tek yaşama tutanağı olan sevdiğini talihsiz bir kazada kaybetmişti. Yüreğine sığdıramadığını bir avuç toprağa sığdırmışlardı çoktan. İçinden hıçkırıklarla şimdi ağlamak vakti değildi, yasını tutmak, acılara bürünmek mezar taşına tutunmak vakti değildi, sana doya doya tutunamadım sevemedim seni söylenip, saatlerce ağlayıp durdu mezarı başında.

Mezarının toprağı gözyaşlarıyla çamura dönmüştü adeta toprağı avuçlayıp yüzüne sürüyordu, sarılıp arada bayılıp kalıyordu. Sonra İki çocuğunu alıp oradan ayrıldı içinde kocaman bir ayrılık bir hüzün. Ve yıllar geçti hiç evlenmedi. Çocuklarını, büyüttü, evlendirdi.

Şimdi tek istediği sevdiğinin yanına gitme arzusu. İşte böyle olmalı insanın mezar taşına toprağına bile sadık bir sevdiği olmalı.

Tabii ki Her ayrılık ölümle de olmuyor. Kimi ayrılıklar ihanetle bitiyor, kimi anlatamamakla, anlaşılmak,  istedikçe kırılarak bitiyor. Güven kaybederek bitiyor. Kadınları sevin, ilgi gösterin, onları anlayın!

Kadınlar için tek mücevher biraz ilgi, biraz güven ve birazda merhamet!

Vansesi Özel Haber

Bakmadan Geçme