Toplumun Mimarı Kadın

Dünya Kadınlar Günü ya da Dünya Emekçi Kadınlar Günü her yıl 8 Mart'ta kutlanan ve  Birleşmiş Milletler tarafından tanımlanmış uluslararası bir gün. Bu gün, insan hakları temelinde kadınların siyasi ve sosyal bilincinin geliştirilmesine, kadın hakları ihlaline karşı, ekonomik, siyasi ve sosyal başarılarının kutlanmasına ayrılmıştır. Ancak Birleşmiş Milletler kuruluşu yıllardan beri dünya üzerinde yaşanan kadın hakları ihlallerine, inanç haklarının gaspına ve onbinlerce kadının katledilmesine karşın; kılını dahi kıpırdatmamaktadır. Bu kuruluşun  göstermelikte olsa bu günü kadınlara ayırması çok manidardır. Dünya üzerinde ve ülkemizde kadınlara inançlarından ve yaratılış gereği korunmaya muhtaç durumlarından dolayı yapılan haksızlıklara ve baskılara karşı her kesimin samimi bir hassasiyette olması en büyük temennimizdir.
Kadın bizleri yetiştiren, keder ve sevinçlerimizi paylaşan mübarek bir varlıktır. İlk eğitimcilerimiz annelerimizdir. Kadın, toplumun mimarı, annesi ve cenneti ayakları altında tutan mübarek varlıktır. Peygamberimiz (s.a.v): "Sizin en hayırlınız, hanımlarına karşı güzel davrananlarınızdır." (Tirmizi, Rada'11) buyurarak onlara şefkat penceresinden seslenmiştir. İslam tarihinde ilk şehit ve Hz. Peygambere ilk iman eden kadındır. Kur'an'ın dördüncü süresi olan Nisa Suresi kadın manasına gelen adla inmiştir. Kadının dövülmesi, dışarı atılması, gerekçesiz boşanması, hor görülmesi, mirastan ve sosyal faaliyetlerden yararlanamaması, inancından ve örtüsünden dolayı, eğitim hakkından mahrum bırakılması, uğursuz sayılması, İslam'ın savaştığı cahiliye kalıntılardır. İlim erkeğe farz kılındığı gibi, kadına da farzdır. Bu nedenle, erkek taifesinden çok güçlü ulema zuhur ettiği gibi, kadın taifesinden de güçlü şahsiyetler çıkmıştır. Abbas Tusi, cennete ilk girecek erler davet olunduğu zaman, en önce Hz. Meryem (a.s) görüleceğini anlatır. Çünkü Allah'ın birliği karşısında erkek-kadın ayrılığı yoktur. (Tezkiretü'l Evliya s. 25). Allah katında kadınada erkeğe de aynı gözle bakılmış, verilecek mükafatında aynı olacağı Kur'an'da açıkça beyan edilmiştir. Şöyle ki: "Erkek olsun, kadın olsun, her kim de mümin olarak iyi işler yaparsa, işte onlar cennete girerler ve zerre kadar haksızlığa uğratılmazlar." (Nisa/124)
Tarihte meşhur olmuş her erkek şahsiyetin yanında bir kadın da olmuştur. Hz. Adem ile başlayan erkek-kadın beraberliği, her dönemde devam etmiştir. Şeytanla mücadelede Adem babamızın yanında Havva annemiz, şirk ve küfürle mücadelede İbrahim ceddimizin yanında Sare ve Hacer annelerimiz, Firavun sarayında mücadelede Musa (a.s.)'ın yanında annesi ve eşi, İsa (a.s.)'ın yanında Meryem annemiz, Resul'i Ekrem'in yanında Hatice ve diğer validelerimiz yer almıştır. Büyük şahsiyetlerin yetişmesinde kadınların rolü ve payı büyüktür. Şeyh Abdulkadir-i Geylani Hazretlerinin büyük şahsiyet olmasındaki ve "bak oğlum ne olursa olsun asla yalan konuşma" ilkesini evladına öğütleyen annesinden başkası değildir. Çağımızın ulemasından üstat Sait Nursi'nin annesi, kendisini abdestsiz emzirmemiş ve oğlunu bu ihlas üzere yetiştirmiştir.
Peki annelerimize, kadınlarımıza ve kızlarımıza en büyük değeri veren ve gasbedilen haklarını geçmişte olduğu gibi bu günde yeniden iade eden  İslam dinine karşı bu fütursuzca düşmanlık neden? Malumunuz  üzere, cahiliye devrinde kızlar diri diri toprağa gömülürdü. Erkek çocuklarını kız çocuklarına tercih etmek yada üstün tutmak cahiliye adeti idi.  Günümüz cahiliyesinde  ise kızlar daha hayatlarının baharında cehennem misali ortamlara itilmekte, ahlak ve maneviyattan yoksun yetiştirilerek; bir nevi bu dünyada hayatları karartılmaktadır. Hindistan'da halen yılda on binlerce kız çocuğu, kutsal Ganj nehrine atılmaktadır. Gün yoktur ki manşetlerde "boşandığı kocası tarafından sokak ortasında öldürüldü" haberlerini duymayalım. Türkiye'de resmi rakamlar, son yedi ayda 226 kadının öldürüldüğünü, 478 kadının tecavüze, 722 kadının tacize uğradığını gösteriyor. Nerede kadın hakları, nerede Birleşmiş  Milletler ve dünya örgütleri... Nerede haklıyı haksızı adalet terazisinde yargılayacak güç ve nizam. Ne yazık ki bütün örgütler  ve izimler çaresiz ve sessiz. Çünkü ortaya çıkan bu vahim görüntüyü analiz edecek ve en mükemmel çözümü üretecek irade ve adalet bulunmamaktadır. Bu kangrenleşen ve gün geçtikçe  toplumumuzun  huzurunu bozan olayı çözmek, ancak ve ancak Allah'ın gösterdiği yolda ve bizlere ilahi mesaj olarak gönderdiği kitabı olan Kur'an'a sarılmakla mümkündür. Erkeğimizide, kadınımızı da bu eğitim üzerine eğitmeliğiz. İnancımızın kadına verdiği değeri ve hakkı ilan etmek; fertleri, birlikte yaşamaya ve birbirlerine saygılı olmaya götürecek tek ahlaki metoddur. Kadınlara reva görülen bu vahşeti ve toplum dışına itilmişliği ancak ve ancak İslam gündeme getirebilir; kadına yapılan baskı, şiddet ve aşağılanmaya karşı İslam dini ve Müslüman şahsiyetin merhameti dur diyebilir.
Cenab-ı Allah, cenneti ayakları altında tutan kadınlarımızdan razı olsun, onları insi ve cinni şeytanların şerrinden korusun. Şairin dediği gibi "Annem bacım! Dünya nüfusunun yarısını oluşturmaktasın, diğer yarısı da senin çocuklarındır. O halde, bacım, sen tüm dünya ve her şeysin.
Vesselam...

Bakmadan Geçme