NEZİR USTA VE OĞLU

Van şehir merkezi nüfusunun 12 bin civarında olduğu Sıhke Caddesi'ndeki şirin Van evinde Osmanlı Söğüt kökenli uzun boylu, beyaz tenli Çerkez anne ve Çankırı kökenli babanın çocuğu olarak 1941'de dünyaya geldik. 5 kardeşiz. 2 erkek, 3 kız kardeşten birimiz hariç hepimiz Van'da doğduk.1914 doğumlu olan babam makine ve elektrik makinistiydi. Van şehir merkezinin nüfusunun yaklaşık 10 bin yani bir mahalle kadar olduğu 1937 yılının temmuz ayında Nafa Müdürlüğü (Bayındırlık)'ne makinist olarak tayinle Van'a gelmiş.

Tarihin çeşitli dönemlerinde büyük acılar, yıkımlar, işgaller yaşayan Van, 1915'te bu kez Ruslar tarafından işgal edilir. Ruslarla işbirliği içinde olan Ermeni çeteleri isyan ederek Van'ı yakıp yıkar ve harabeye çevirir, 30 bin Vanlı Müslüman katledilir, on binlerce Vanlı ise canlarını kurtarmak için göç etmek zorunda kalır. Harabe görünümü alan Van, 2 Nisan 1918'de düşman işgalinden kurtularak yeniden özgürlüğüne kavuşur.

Kurtuluş sonrası yaralı Van şehrinin ve acılı bir avuç Vanlının çaresizlikler içinde yeniden hayata tutunma mücadelesi başlar.1920-30'lu yıllarda Bağlar Mevkii denilen bugünkü yerde yeni Van şehrinin temel imar çalışmaları hız kazanır.

Devlet bu yıllarda elektrik ve motor ustası Nezir Çoruh'u yolun, elektriğin, suyun, lisenin daha birçok imkansızlığın yaşandığı Van'a gönderir. Nezir Çoruh'un ilk elektrik santralini kurma heyecanıyla başlayan Van hikâyesi İskele Caddesinde geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybetmesiyle hüzünle noktalanır. Nezir Çoruh'un vefatıyla ailenin hikayesi hanımı Gülgüle Çoruh ve geride kalan 5 çocuğuyla birlikle farklı bir yöne evrilir.

Van'ın toplumsal hafızasına katkı sağlayacak bilgilerden oluşan Nezir Çoruh ve oğlu Prof. Dr. Cahit Çoruh'un hikâyesini konuştuk. Van-İstanbul-Ankara-Amerika arasında mücadeleler ve başarılarla dolu ilginç hikâyeyi okurken farklı duygular yaşayacak,  80 yıl öncesinin Van şehrine yolculuk yapacaksınız. Anılar, olaylar, dersler dolu söyleşimizde Vanlıların geleneksel komşuluk, esnaflık, yardımlaşma, paylaşma kültürüne de tanık olacaksınız.

 

RÖPORTAJ:  İkram KALİ

Babanız Nezir Usta ile ilgili anlatacaklarınıza geçmeden önce sizi tanımak istiyoruz. Cahit Çoruh kimdir?

Van şehir merkezi nüfusunun 12 bin civarında olduğu Sıhke Caddesi'ndeki şirin Van evinde Osmanlı Söğüt kökenli uzun boylu, beyaz tenli Çerkez anne ve Çankırı kökenli babanın çocuğu olarak 1941'de dünyaya geldik. 5 kardeşiz. 2 erkek, 3 kız kardeşten birimiz hariç hepimiz Van'da doğduk. Ben 1958 yılında eğitim için İstanbul'a, annem ve 3 kardeşim 1964 yılında Ankara'ya göç ettik. En büyüğümüz Şükran ablam Van'ın köklü ailelerinden, Van Ticaret ve Sanayi Odası eski Başkanı merhum Suphi Türkoğlu ile evlenerek Vanlıların gelini oldu ve halen Van'da yaşamaktadır.

Ben doğumumdan Lise 3. sınıfa kadar Van'da okuduktan sonra eğitimime İstanbul'da devam ettim. 1963 yılında Jeofizik Mühendisi olarak kısa bir süre Van'da çalıştım. Sonra Ankara'da Enerji Bakanlığına bağlı kuruluşlarda ve Cezayir'de toplam 13 yıl çalıştıktan sonra akademisyen oldum. İstanbul Üniversitesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi'nden sonra davet üzerine 25 yılda Amerika'da profesör olarak çalıştıktan sonra "Emeritus Professor" ünvanı ile emekli oldum. Halen 6 ay Türkiye'de 6 ay Amerika'da yaşıyorum.

Doğal güzelliklerinin betona yenilmediği güzel yıllarında burada doğmuşsunuz. İlk, orta ve liseyi Van'da mı okudunuz?

İlkokula Atatürk İlkokulu'nda başladım.Hüsrevpaşa İlkokulu açıldıktan sonra evimize uzak olduğu halde Nebahat Hocamız beni de oraya götürdü. Hüsrevpaşa İlkokuluna gidip gelirken çocuklar her gün beni döverdi. Babama durumu anlattığım zaman beni evimize çok yakın olan İnönü ilkokuluna naklettirdi. İnönü ilkokulundan hatırladığım arkadaşlar: Bülent Hadanoğlu, Korkmaz Hadanoğlu, Cengiz Aktürk, Nafi Öğüş, Sabahattin Altaylı. Ortaokuldan sonra 3. sınıfa kadar Van Atatürk Lisesi'nde okudum. Daha sonra İstanbul Kabataş Lisesi'nde eğitimime devam ettim ve mezun oldum.

Van'ın Osmanlı döneminden kalan, en eski caddesi olan Sıhke Caddesinde kimlerle komşuydunuz?

Uzun süreli kaldığımız evimiz Tepebaşı Mahallesi Sıhke Caddesi'nde şimdiki Trafik Sokak'tan Çarşı tarafındaydı. Caddedeki bahçeli ferah Van evlerini ve güzel ve yardımsever komşularımızı çok iyi hatırlıyorum. Komşularımızla aile gibiydik. Caddedeki ve evimizin önündeki kanaldan nerdeyse tüm su ihtiyaçlarımıza yeten kehriz suyu akardı. Üst komşuluğumuzda İsmail Güldal ailesi alt komşuluğumuzda Naci Ergin ailesi otururdu. Karşımızda Ömer Selçuk ailesi (benimle ilgilenen oğulları Selahattin, Cahit, ve Nahit Selçuk) onların üst tarafında Mahmut Doğanlar, Yaşar Meriçleralt tarafında Tahir Sönmezler, Avcı ailesi otururdu. Bahattin Altaylar, Nabat Teyze (çok şey öğrendiğim oğlu Kemal Bingöl), Kuralkanlar, Şaban Boysanlar, Müştak Boysanlar, Mısırlıoğlular, Adıgüzeller, Ünsallar, Menzilcioğluları, Avcılar, Selahattin Aslanoğlu aşağıda Şükrü Altaylar, Suphi Konuklar, daha aşağıda Altaylılar (Mustafa Altaylı, Yakup Altaylı, Kubilay Altaylı), Milli İstihbarat Teşkilatında görev yapan Abdullah Bey aileleri hatırladıklarım. İkinci Dünya Savaşı nedeniyle babam ikinci kez askere alındı ve az bulunur mesleğinden ötürü 44 ay askerlik yaptı. Komşumuz Rahmetli Şahap Ergin'in babası rahmetli Naci Ergin o yıllarda beni meşgul eden, manevi destekleri olan komşumuzdu. Evlerinin dış duvarın üstünde demir parmaklıklar vardı. Naci Bey o parmaklıkları bana boyatarak yağlı boya fırçasını kullanmayı öğretti.

Sıhke Caddesinden ilk anım Cahit Selçuk, Nahit Selçuk, ve Tahir Sönmez abilerin beni çift zincirli ve çengelli baskül ile tarttıklarıdır. Kısa çengele elimi tutturup uzun çengele ayağımı koyduktan sonra baskülü omuzlarındaki değnekle kaldırıp kilomu ölçtüler. Kaç kilo geldiğimi hatırlamıyorum ama kilolu olduğumu söylemişlerdi.

Nezir Usta hangi amaçla, ne zaman Van’a geliyor? 

1914 doğumlu olan babam; makine ve elektrik makinistiydi. Van şehir merkezinin nüfusunun yaklaşık 10 bin yani bir mahalle kadar olduğu 1937 yılının temmuz ayında Nafa Müdürlüğü (Bayındırlık)'ne makinist olarak tayinle Van'a gelmiş. Annem ve emekleme yaşında olan Şükran ablam da  ekim ayında Van'a geliyorlar. Annem geldiklerinde etraftaki dağlarda karlar olduğunu anlatırdı.

Çocukluğunuzun Van'ını hatırlıyor musunuz?

Benim çocukluğumda Eylül /Ekim ayında Van'da kar yağmaya başlardı. Paytonlar kaldırılır, atlı kızaklar Mart ayı sonuna kadar taksi gibi taşımacılık yapardı.  Biz arkadaşlarımızla hastaneden Akköprü deresine inen yolda kızak kayardık. Ayrıca Halkevi'nden kiraladığımız kayak takımlarıyla sokaklarda kayak kaymanın keyfini çıkarırdık. Bir yıl Cumhuriyet Caddesinden bugünkü Peynirciler Çarşına giden yola yağan ve damlardan süpürülen karlar öyle bir yığın yapmıştı ki sokak boyunca kar içinde tünel açılmış ve tünelden dükkanlara girişler verilmişti.

Babanızın Van'a geldiği ay Van'ın ilk gazetesi olan Vansesi'nin 21 Temmuz 1937'de insan gücüyle basılarak Yeni Yurt Van ismiyle yayın hayatına başladığını biliyor muydunuz?

Van'ın ilk gazetesi Vansesi matbaasının bugünde kullanılan 1940'lardaki yerini biliyorum. Ancak babamın Van'a geliş tarihiyle gazetenizin kuruluşunun aynı  yıl ve aynı ay içinde olduğunu sizden öğrenmiş oldum.  Benim için heyecan verici bir bilgi oldu.

Babanız Van'da ilk olarak hangi işle meşgul oluyor?

O tarihlerde ender bulunan teknik adamlardan biri olan babam tayinle gelip işe başladığı 5 Temmuz 1937'den ikinci askerlik için ayrıldığı 20 Ocak 1944 tarihine kadar Nafa Müdürlüğünün yol yapımlarında kullanılan silindir ve motorlu araçlarının bakım işlerinden sorumlu olmuş. Babam İkici Dünya Savaşı nedeniyle ikinci defa askerliğe alındı. Emekli sandığı kayıtlarına göre İstanbul'da 44 ay süreyle ikinci askerlik görevini yapmış ve dönüşünde1 Ağustos 1947 tarihinde Belediye'de çalışmaya başlamış. Belediyeye ait ilk elektrik santralini Şerefiye Mahallesi Büyük Camii önündeki Osman Okalay, namı diğer OsmanıHotto'nun dükkânları ve belediye eski garajının da olduğu adanın güney tarafında tek katlı kerpiç ve alçak damlı bir binanın ince uzun odasında siyah makineleri olan dizel motor, motorun ucuna bağlı elektrik üreten dinamo santralini kuruyor. Dizel motorun egzozu damdan baca gibi çıkardı. Dam alçak olduğu için çevrede toplananlardan biri dama çıkarak şapkasını egzozun üzerine bırakırdı. Motor güm sesiyle çalıştığında şapkayı havaya atınca ortam eğlence yerine dönerdi.  İlk santralin ürettiği sınırlı elektrikten civardaki ilk Hükümet Binası, Vali konağı, Orduevi, Hastane ve birkaç önemli yer yararlanırdı. Bu elektrikten evler veya resmi müesseseler yararlanmazdı. Oturduğumuz Sıhke caddesinde elektrik yoktu. Dolaysıyla komşularımız gibi bizde aydınlatmada gaz ve lüks lambası kullanıyorduk. Bu durum ikinci santral kuruluncaya kadar devam etti.

İkinci elektrik santral nerde ve kimler tarafından kuruluyor hatırlıyor musunuz?

Elektrik ihtiyacının artması ve şehrin daha fazla elektrikten yararlanması için belediyeye ait ikinci santral 1948 veya 1949 yılında, şimdiki Milli Egemenlik Parkı yanında yer alan Van Gölü Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi (VEDAŞ) vezneleri yerinde kuruldu. Önce çatılı büyük yeni bir bina yapıldı. Daha güçlü olan ikinci santralin kurulması için dışarıdan kimse gelmeden babam günler, geceler süren çalışma sonrası kurulumu gerçekleştirdi. Bu santral de akşam namazı sonrası elektrik vermeye başlar gece üç kez yanıp söndükten sonra saat 11'de dururdu.  Elektrik ağı şehirde biraz daha genişledi. İkinci santral yapıldıktan sonra şehrin merkez mahallerinde bazı evlere sıva üstü elektrik boruları döşenerek tesisat çekildi. Babam o evlere gidip kontrol edip onaylamadan direkten eve elektrik bağlanmazdı. Babam kontrol işinden de belli bir ücret alırdı diye hatırlıyorum. Sokaklara dikilen ağaç ve demir elektrik direklere takılan bir lambayla bazı sokaklar da aydınlatılmaya başlandı.

Bizim aile olarak Van'ın elektriğe kavuşmasına katkımız bu 2 santralla sınırlı değil. Babam 1952 vefat ettiğinde 4 aylık olan en küçük kız kardeşim Asuman üniversite yıllarımdan İstanbul'da tanıştığım ve elektrik mühendisi olan arkadaşım Ercişli  Faruk Eren'le evlenince ailemizin Van'ın elektriğine katkısı devam etti. 1968 yılında Süleyman Demirel'in açılışını yaptığı ve Yugoslavlar tarafından kurulan Engil Hidroelektrik santralının kurucu müdürü Faruk Eren 1973'na kadar Engil ve Erçiş Hidroelektrik santrallerinin yöneticisi olarak Van'a hizmet etti.

 (DEVAM EDECEK)

Bakmadan Geçme