Mavi Şehrin Kalemleri

Mavi Şehrin Kalemleri


ERİYEN ÖMÜR

FATMA ARIKAN

Kâinat dediğin kitaptan yaprak

Azrail gelince uçmuş olacak

Ömür kitabının sonunda toprak

Bedenine kucak açmış olacak

Geride tebessüm bırakmaya bak

Gönüllere sevgi ateşini yak

Hayır, hasenatlar yap kucak kucak

Gün gelip varlığın göçmüş olacak

En sevdiklerine düşman olursan

Günahın yüküyle şişman olursan

Ateşe düşüp de pişman olursan

Cennet ellerinden kaçmış olacak

Bu ömür dağının boş voltasında 

Olsan da günahın tam ortasında

Gözünü yumunca can ertesinde

Varlığın yokluğu içmiş olacak

Güvendiğin şeyler olursa berduş

Yalanın yanlışın ömrüne yokuş

Şu fani dünyada servetin bir kuş

Tövbe etsen vakit geçmiş olacak

İYİLİK PERİSİ İNSANLAR

HÜLYA KARS

İyilik perisi insanlara çamur atmayın, sonra bataklığa düşersiniz de haberiniz olmaz.

Biz bedene değil de ruha bakarız, bazen karakter deriz perde altından; biz yolumuza bakarız. En büyük cehalet, cahille iş yapmak… Cahile söz anlatmak… O yüzden öğrendim ki hiç bir şey bilmiyormuşum. Bildiklerimle adım atmaya çalışıyorum ve sadece hedefimi bilip yol alıyorum… Kulağım sağır, gözüm görmüyor!… Konuştuğumu bir ben duyuyorum, bir de benden içeri…

Alemlerim güzelliği, tabiatın şarkısı okşuyor ruhumu… iki kelime dedikoduyu ve hatta iki satır ağız dolusu kokan cümleleri, tabiat bile kabul etmiyor…

Döne döne divan olmuş yolun şarhoşluğunda  boğulmuşum. Ben ki hayran, seni bulmuşum. Kul olmuşum sana, anlamaz ki bu dava… Öyle ki öyküme öykü kattım, cansın verdiğin bana… Nasıl mutlu olmam kıskananlarım dağ gibi, kat be kat katlanırken…ben yine de emanetim sana! Emanetim…  Kurban olayım sana!

MEZARLIKTAN DÖNERKEN KAFASI KARIŞIK BİR ŞAİR

ARİF ONUR SOLAK

Kentin muhtelif yerlerinde asfaltlar ve trafik

Bir takım kuralların gereğiyle tıkanıyor yoğunluktan

Bu çatırdayan sesler kırılan kemikleridir dünyaya alışamayan kuşların

İş çıkışlarını yasa boğan borsa müdavimlerinin, takım elbiseli yakışıklı ceoların

Memurların ve ofis boyların yorgunluğu taşıyor caddelerden

Işıklı tabelalarda otuz iki dişiyle sırıtan güzel kızlara ant olsun

Bütün patronların markalı kravatlarına asacağım öfkemi

Burası hayat dediğimiz teranenin tam ortası, sesini biraz kısabilirsin

Kimse inanmaz bir ayıbı orta yerinden kesen gerçeğe, işte burası hayat

İşte şu renklerin anlattığı her şey bir yalanın ışıltısı ya da hiçbir şey

Beynim kamaşıyor kalabalıktan, Tanrım çok stresliyim

Aman Allah’ım Tanrım dedim beni affet, sen biliyorsun kalbimi

Neydi o şarkının son nakaratı, ne diyordum en son, her şey karıştı hay aksi

Eski bir çağın kamburundan devriliyorum yirmi birinci yüzyıl Türkiye’sine

Beni bir felaketin habercisi diye sunuyorlar akşam bültenlerinde

Herkes şaşkınlıkla ürperiyor, barbar diyor, muhafazakârlar dâhil

Açıkçası böyle olmak istemedim değil, istedim istemesine de

Hallaç pamuğuna dönen gündemin göbeğinde benim işim ne

‘Ve sigara külü kadar yalnızlık’ en demokratik hakkıdır şairlerin

Kahrolsun konforlu türk solunun fakir ama gururlu küba güzellemesi

Yeri gelmişken yersiz şeyler kımıldıyor beynimde sürekli

Hala mukayyet olamayacak bir aklım var demek, bu iyi

Beni bilime emanet etmeyin fena halde üzerim, üzülürüm fena halde

Herkes içine baksın, herkes işine…

Biraz felsefe gerek bize çokça iman

Sonra sorular ve sorular ve sorular…

Dünya dedi babam, boşluktan başka bir şey değil, inandım eyvallah

Aslında bunca sözün hülasası; babam öldü benim gerisi laf-ı güzaf

Hayat kaldığı yerden devam etmiyor, şiir bitti

Diyeceğim bu kadar

ÇEKEMİYOR.....

LEVENT KIZILIRMAK

Kimin kime yok garazı

Yaprak dalı çekemiyor

Ucsuz bucaksız arazi

Dağlar yolu çekemiyor

Tabiat özleşir cana

Bir evlâdı sarar ana

Helal sevdayı bulana

Gönül  kulu çekemiyor

Dünya gelin hep bezeli

Binbir çeşit var güzeli

Hangi kuşun lâldır dili

Bülbül gülü çekemiyor

Derde şifa desem neydi

Zalim felek belim eğdi

Elim atsam iğne değdi

Arı balı çekemiyor

Semada yansır yedireng

Eylemez birbiriyle ceng

Gelmedim insana deng

Kızıl alı çekemiyor

Kime nasip kime kısmet

Ha gayret biraz sabır et

Şansın güler birgün elbet

Fincan falı çekemiyor

Başın küskün kaşa göze

Dilin dargın çıkan söze

Beden sitem eder dize

Ayak kolu çekemiyor

Gelde Levent daha dayan

Sözüm olsun size  ayan

Varsa beni içten duyan

Çene dili çekemiyor

UMUDUM VAR YARINA

SONGÜL AKYILDIZ

Bakmayın kalemimden dökülen

Yorgun kelimelere.

Bakmayın, gurbet türküleri

Dinlediğime.

Aldırmayın, nemli gözlerime.

Hep diktir, benim başım.

Ne araflarda kaldım da gecelerin

Hüznüne sığındım.

Yoruldum, yanıldım, yıkılmadım,

İhtişama kapılmadım.

Rüzgara eşlik ettim koşar adım.

Çırpındım, kırıldım, savrulmadım.

Ruhuma serenat yapar, yalnızlık.

İçli öykülere karışırım.

Sözlerim küçük, umutlarım ise

Büyüktür benim.

Bakmayın, karamsar göründüğüme.

Bakmayın, suskun hallerime.

Keyfi de kederi de aynı anda yaşarım.

Gidenleri unutmam, yüreğimde taşırım.

En güzel şiirleri hep onlara yazarım.

Şehrin her uyanışında, yeniden

Canlanırım.

Ne hüzünler gömerim, güne.

Ne acılar katık ederim, öğünüme.

Kaldığım neresi ise,

Tutunmaya çalışırım.

Ne öfkem var, ne hırsım,

Ne kimseyle yarışırım.

Umudum var, yarına

Hep diktir, benim başım...

DOST OKU

CEVDET ALTAY

Sığınmışım sana yüce yaradan,

Çıkmaz sokaklara yol etme beni.

Lütfeyle müşkülü kaldır aradan,

Zulümkar kuluna kul etme beni.

Can evimden uçan kuş olayımda,

Garibin gözünde yaş olayımda,

Kimsesiz mezarda taş olayımda,

Harami çanağa,yal etme beni.

Dost oku dokunsa  şirin canıma,

Kinayeli sözler değse  kanıma,

Sevgi dağıtayım dört bir yanıma,

Çiçeği inciten el  etme beni.

Meymenet kalmamış didar-ı yarda,

Talanmış umutlar ,gönül figarda,

Baş yoldaşı yazan aynı kaderde,

Yalana sarılan, kol etme beni.

Issız çölde ulu çınar olayım,

Her konup göçene gölge salayım,

Çorak vicdanlara, fidan bulayım,

Can suyu kesilen, dal etme beni.

Ey hayat üstüme varma amansız,

Yamacım da boran eser zamansız,

Derdi verdin Yarab, koyma dermansız,

El alem içinde zül etme beni.

Vansesi Özel Haber

Bakmadan Geçme