SEVDAM
HÜLYA KARS
Günahları sorarsan
Dualarda perişan
Yolcuymuşsun dünyadan
Muradına doymadan
Sevdaları sorarsan
Şarkılarda uçuşan
Ayrılıklar yaşamdan
Umutlara bakmadan
Nağmeleri sorarsan
Ruhlarında saklanan
Çığlıklardır haykıran
Tılsımlara ağlayan
Cennetine sorarsan
Bağışlama almadan
Mutluluğu tatmadan
Göçüşündür sevdam
ARALIK
YILMAZ PİRİNÇÇİ
Aralık gelmiş.
Mevsimlere sığdıramadığım sevmeleri şimdi hangi Aralığa sığdırayım ben.
Kaç zemheri ısıttım soluğunda
Rüyana uyuduğum geceler kaç bahar eder haberin var mı
Kaç ömür düştü telaşlı serçelerin gözyaşlarında
Soluklandığın parklara
Kaç seviyor papatyası ektim senden habersiz
Ahhh.
Yüreğimin kardeleni
Kaçak sevişmelerin afyon vurgunu
Altın vuruşu sevdaların.
Seni hangi ömre sığdırayım.
Hadi gözlerinden bir mevsim ver bana
Hep Aralık tut yüreğini gelişime.
İklimler sana dönsün.
Sana vursun bütün saatler
Bir kaçak çay tadında
Hep böyle kaçarak
Hep böyle ürkek
Hep böyle patlamaya hazır bir mayın gibi
Hep bana vursun yüreğin.
Konuşmasam küs. Darıl.
Susarsam sustur bütün kelimeleri
Şiirleri boğazıma diz.
Kıskan delice.
Tırnaklarını yüreğinin, yüreğime batır.
Sonra sarıl. Çocuğuna sarılan bir anne gibi.
Hiç bırakmadan.
Aralıksız. Mevsimsiz. Zamansız sarıl
ORTA DOĞU DA DOĞUM YILI
İKRAM POLAT
Bir sabah doğdum Ortadoğu'nun bağrında,
Sağımda ölüm dolmuş kutsal aksaya,
Yürüdüm hüzünlenmiş Gazze karşımda,
Sahipsiz topladım Filistin'i acem otağında,
Yetiş yarrab,yanmış analar ocağına.
Oturdum feryadım yankılandı Suriye dağında,
Kanla temizlenmiş Kudüs ertesi sabaha,
Etrafı çevrili sur var Türkiye çarmıhında
İran'a bakınca anladım geliş yalan Dünya'da,
Yetiş yarrab, yanmış analar ocağına.
Maziye daldım uzunca islam-ı Osmanlıya,
Ne ittifaklar dolmuş Pakistan tahtına,
Canım Mekke emanet edilmiş dünya malına,
Batıyor güneş sahipsiz yemen kapısında,
Yetiş yarrab, yanmış analar ocağına.
ÇOCUKTUK
KAMURAN ADIYAMAN
Çocukken sapanımız vardı camları kırar kaçardık.
Şimdi hiçbir yere kaçmamıza fırsat bile vermeyen üstümüze yağmur gibi yağan bombalar var.
kendi ocağımızda canımızı yakan, evimizi yıkan kötü bir zamanın kötü insanları var.
Çocukken üstümüz kirlenince annemiz kızardı. Şimdi üstümüz başımız paramparça kan revan içinde ve üstelik annemiz ölmüş babamız dan bir haber yok. Biz daha çocuktuk oysa, ölüm bize daha çok erkendi.! Yaralarımızın acısına küçücük yüreklerimiz alışkın değildi. Vurdular işte, kimimiz bir çarşı pazarda, elma şekerine doymadan, kimimiz sokak ortasında doyasıya koşmadan, oynamadan, kıyasıya vurdular işte! paramparça bedenlerimiz le, denizlerin kıyılarına vuran cesetlerimizle, çocuktuk biz annesiz, babasız, kimsesiz mezarlıklar da çocuktuk.
Gülüşlerimizi gözyaşlarına boğdular, salıncaklar da asılı kaldı bütün sevinçlerimiz.
En mutlu tebessümlerimiz oyuncaklarımızda kaldı.
Çocuktuk biz, silah sesleri, helikopterler, hiçbiri oyuncak değildi..
Şimdi söylüyorum size çocuklar olmasa yarınları kimler getirecek.!
Ne kaldı eseriniz de? Ne kaldı yarınlarınızdan geriye.?
Şimdi annesini kaybetmiş bir haykırış, yurdunu, yuvasını, ailesini, yarınlarını, kaybetmiş bir kopukluk tan başka ne kaldı?
Şimdi karanlıklardan, savaşlardan, ölümlerden geriye ne kaldı Çocukluğumuz' dan, eseriniz den ne kaldı.!!
İKİLEM
ÖZLEM ÇALLI
Göğünde uçsuz bucaksız buluta ev sahipliği yapan gökyüzü gibi, sayısız sırrı saklar bazı mısralar. Bir matruşka bebeğini açar gibi okudukça içinden farklı anlamlar çıkar. Turgut Uyar’ın “Hepinize iyi niyetle gülümsüyorum / Hiçbirinizle dövüşemem / Siz ne derseniz deyiniz / Benim gizli bildiğim var” . Herkese iyi niyetle gülümseyecek kadar uçsuz bucaksız, hiç kimse ile dövüşmeyecek kadar kararlı olanların sahip olduğu o şey ne olabilir? Yani, böyle bir durumla karşı karşıya kaldığında bile kavgayı asla tercih etmeyen insanlar, ikilem içine düşmeyenler.
Bunun yanında, hayatının çoğunu ikilemler içinde geçiren ve bir türlü tercih yapamayanlar da var. En basiti bir köy evinde bir odaya girdiğinde, odadaki gaz lambasını, koltuğu, kanaviçe örtüyü huzurlu bulurken, odadaki diğer eşyaların huzursuzluk yarattığını savunur bazıları. “Hangisi ağır basıyor” diye sorduğunuzda, cevabı da olamaz. İşinde ikilemde kalır, arabasında ikilemde kalır hatta yeri gelir eşinde bile.
Bir iyilik yaparken bile bunu ne için yaptığına karar veremez. Gerçekten “Karşımdakine iyilik etmek mi istiyorum” yoksa “ Kendimi iyi hissetmek” diye sorar kendine. Oysa Tolstoy’un da dediği gibi “ İyiliğin bir nedeni varsa, iyilik değildir o. Sonucu, yani ödülü varsa iyilik olmaktan çıkmıştır”. İkilemdeki insan, sorduğu sorularla alır iyiliği yere atar ve paramparça eder. Üstenci, çelişkili tavrı yüzünden un ufak olur iyilik. İyiliği, sadece karşısındaki insan için yapanlar için durum farklıdır. Tıpkı Burgess’in şu sözlerinde olduğu gibi “İyilik içten gelir. İyilik bir seçimdir. Bir insan seçemezse, insanlıktan çıkar..” Tıpkı tene yakışmayan parfüm gibi bazılarına iyilik yakışırken, bazılarında rüzgâr estikçe kötü bir rayiha getirir.
İkilem içinde yaşamanın bedeli ağırdır. Hem kendine hem çevresine hep zarar verir..
SON DEMİNDE HAYAT
VEDAT ERBAY
Ve işte son deminde hayat.
Ölüm kapıda,
seninle birlikte düşlediğimiz ölüm senin gidişinle çaldı kapımı.
Ve işte son deminde hayat.
Bütün şarkılar sustu, ve bütün ışıklar söndü.
Hüzüne bulandı gece yokluğunla taçlandı.
Söndü bütün yıldızlar Ay'ım tek kaldı.
Ve işte son deminde hayat.
Güzün rüzgarı, kışın tipisi, karı.
Savurdu yazımı kurutup kopardı baharda açan gül yapraklarımı.
Ve işte son deminde hayat.
Eskisi gibi yazmak istemiyor kalemim.
Varlığına yazmışken o kadar.
Yazmak istemiyor sensizliği.
KİRAZ AĞACI
HAFİZE ÖZDEMİR
Ah kiraz ağacı
Ne çok özlemişim seni
Bahar gelince giyinirdin
Pembe gelinliğini
İçim buruk, tarifi yok bu hüznün
Şimdi elimi uzatsam sana
Yetişebilirmiyim
Gelsem
Otursam yamacına
İçimi döksem
Ben sana, sen bana
Sakın, sakınn..
Yokluğuna dayanamadım deme
Yağmur olur yağar köklerine gözyaşlarım
Kurutmam seni
Ahh kiraz ağacı
İçimde tarifsiz bir acı...
SEVGİ KAZANACAK DOSTUM
RAMAZAN ŞAŞMAZ
Seveceğiz dostum; sevilmeyi beklemeden,
Hiçbir karşılığı, beklentiyi eklemeden,
Vefayla sarılıp, bir an bile teklemeden,
Dostum sevgileri paylaşıp, çoğaltacağız.
Kin, öfke, nefretin kabusundan çıkacağız,
Küslüklerden ve dargınlıklardan bıkacağız,
Kin, öfke, nefretin canına ot tıkacağız,
Hep birlikte güzellikleri yaşatacağız.
Seveceğiz bütün canları; yüreği atan,
Sevgidir; hayatın anlamına anlam katan,
Bir arslandır; gönlümüzün derininde yatan,
Sevgilerle var olup, ayağa kalkacağız.
Muhabbet okyanusuna yelken açacağız,
Kinden, öfkeden, nefretten daim kaçacağız,
Dünyanın bağrına güzellikler saçacağız,
Sevdiklerimize kocaman sarılacağız.
Dünyamıza sevgiden motifler dokunacak,
Aşkların, sevgilerin çağrısı okunacak,
Canlar birbirlerine sevgiyle dokunacak,
Ey Dostum; artık sevgi, muhabbet kazanacak.
Vedat Erbay çok başarılı
Beni onurlandırdınız. Teşekkür ederim.