Van Gölü İncileri

Van Gölü İncileri

VAR GİT YOLUNA

NURAY DOĞAN

Kırıp döktükten sonra

gelip gönlümü alma

güneşimi çaldıktan sonra

bana baharı sunma

Boğazıma dizeceksen eğer,

aşı önüme koyma

başa kaktıktan sonra

o iyiliği sakın yapma

Hakkını veremeyeceksen

sevdama el uzatma

dikenine katlanamayacaksan

gülüme dokunma, soldurma

Eğer kirpiğin oksa

hedefi gönlüme koyma

var git yoluna

benim ahımı alma.

ANNEYİM BEN

AYNUR GÖKALP

Hiçbir şeyden korkmayan ben, onlara bir şey olur diye kol kanat geren Anneyim... Onlarsız bir lokma yiyemeyen, yediği lokması boğazına dizilen, geceleri başında nöbet tutan, her uyandığında üstünü örtmeye kalkan, öpüp koklayan anneyim ben. Onlara zarar gelmesin bana gelsin diyen, canımdan can verebilen, anneyim...

Küçükken sütünü veren dokuz ay taşıyan onlar ağlarken bende ağlayan. Anneyim ben... Hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan, korkusuzca bir orduya kafa tutacak kadar güçlü bir anneyim. Onlar doymadan ya da kalanlarını yiyen anneyim ben. Tek bir damla göz yaşları için dünyayı yakacak kadar bir anneyim ben.

En ufak bir şeyde aslan kesilip yavrularına kol kanat geren, küçükken nefesini dinleyen bir anneyim. Onların dünyaya gelmesiyle, yüzü gülen bir anneyim ben. Doğduğu günden büyüyene kadar hatta evden gidişi, evlenince bile eli üstünde olan bir anneyim ben... Sevginin en kutsalını veren, her şeyi severek yapan, asla of demeyen, bir anneyim ben.

Hasta olduklarında içi sızlayan, dualarımda olan, yedi yirmi dört düşüncemde bulunan bir anneyim ben. Bir saçının teline zarar gelmemesi için, onlara zarar veren olursa dünyayı zehreden anneyim ben... Hayatı boyunca dertlerine ortak olan, acılarını hafifleten, anneyim ben. Kendi ayakları üstünde durmalarını sağlayan, iyiyi, kötüyü, saygı örf ve adeti, öğreten anneyim. Okul hayatlarında arkadaş ilişkilerinde bölüşmeyi öğreten anneyim ben.

İyi bir öğretmenim ben. Hal ve gidişi hayat bilgisi haksızlığa karşı korunmalarını saygıyı elden bırakmamalarını öğreten anneyim. Gelgelim en ufak bir sözle çok da alınan, üzülen bir anneyim. Velhasıl, sizlere doyamayacak kadar seven bir anneyim ben.

Her bir duanın, bin hayrına inanan size de maneviyatı öğreten bir anneyim. Yolunuz açık bahtınız güzel olsun canlarım benim...

EDEBİYAT TARİHİ'NE KÜÇÜK BİR KATKI:

VAN'DA DERGİLER VE EDEBİYAT

BEKİR OĞUZBAŞARAN

Bir zamanlar Van'da Karakaya'nın

HAZAN edebiyat dergisi vardı,

Vefā Taşdelen, unutulmaz,

SEYİR akademik dergisini çıkardı

BEYAZ GEMİ de güzel bir dergiydi

Van Denizi, māvi mürekkep sanki

Emrah, Poyraz, Ümit, Önay, Ömer,

Adnan, Gökmen, Celâl, Çağlar, Yaşar'dı

Müştehir, Özdaş, Işık, Çelik, Nurullah,

Melih, Fuat... şâir ve yazardı...

Hüseyin, Süphandağı, Sait, Deniz, Selma

Mehtap, yazmakta berkarardı...

Van'da, yenilerden; Demirtaş,

Şahin ve nicesi, edebiyata yârdı...

Erciş'te; HAYAL BİLGİSİ, Yılmaz Şit,

Barış Kul ve Şepik, en büyük kârdı...

FASL-I BAHAR

NAZAN YERLİ

Bu kaçıncı cemreydi, düştüğü kaçıncı yeryüzüydü. Kaç kez havayı soludu ciğerlerine, her defasında soluduğu nefesin, yağmur dolu bulutların gözyaşlarından mı aldı gelişini, buzları eriten güneşin tadını mı aldı, adı bahar diye vaveylalarla mı çiçek açtıracaktı?

Aylarca uyuyan goncaların, yaprakların uyanma vakti mi geldi. Her sabahın telinde umutlar yeşeriyorken, sözlerde yazmak için birçok sebep varken. Bu ilkbaharın gözleriyle konuşup yaşamak için birçok güzellik varken neden bu karanlıklar ülkesi. Kış uykusunda hâlâ gözleri mağrur olma gayesinde mi tabii saatlerin anlamları bozuldu, kendi etrafında dönüp kahkahalar atarak, dünyanın doludizgin kapılarını açan gülüşlerin nesi eksikti. Bütün renklerin üzerine yazılan fasl- baharın yolları üzerine ulaşan günün akşamında, açıldı ardından bütün baharistanın kapıları, işte tam olarak burada oldu bütün bu saydıklarımın tarihi, kocaman ömrün kıyısında gün ışıklarıyla rüzgâra verildi, hayalin gerçek ile olan arası.

Dönüyor âlemin etrafında güneşin gözleri, ısıtmazsa bile bir bakışıyla eritmek için, dağın yamaçlarında bekleyen karın konuşmasıyla başlayacak dört mevsimin büyük buluşması. Öncesi ve sonrası dönen devrin başrol kahramanı gibi. Geçen zamanın üç yüz altmış beş günü ama sanki çağın sonsuzluğuna batırılmış ve boyanmış bir tablonun, çözümlerinden karakalem çalışması yapan ressamın büyük hünerlerini saklamış bir yaldız özelinde...

Her ne kadar görünmezse de elbet bir gün her yeri saracak yemyeşil bir örtü, üzerinde bu kadar sardığımız bu kara örtünün altında kalan, rengarenk hayat bahşeden bir görüntü...

Evet başlangıcı işte baharın sevgisi uyanır gönülde...

GÖNÜL YARASI

CİVAN KAPLAN

Sorma tabip sorma neyin var diye

Benim derdim bitmez gönül yarası

İlâç yazıyorsun amma ne diye

Benim derdim bitmez gönül yarası

Gırtlağıma kadar batmışım gama

Ciğerlerim sökük bak yama yama

Sinir, sıtma olsa yaz derdim ama

Benim derdim bitmez gönül yarası

Hazanlar yağıyor odama gece

Hayatım ne garip sanki bilmece

Zaman ilaç derler geçer mi sizce

Benim derdim bitmez gönül yarası

Elim varmaz oldu ekmeğe aşa

Sözüm geçmez oldu akılsız başa

Beni bana bırak uğraşma boşa

Benim derdim bitmez gönül yarası

Gözlerim yaşarır dokunsam tele

Gülerler aklıma duyursam ele

Korkarım bırakmaz mahşerde bile

Benim derdim bitmez gönül yarası

Civanım da der ki atamam onu

Elde avucum da tutamam onu

Kınama tabibim, kınama beni

Benim derdim bitmez gönül yarası.

EKİN

MUHAMMED FURKAN DEMİRADAM

Bu yabancı vadide

bir bebeğin ilk nefes ile kaynayan ciğerleri gibi

Hasrediyorum ruhumu sana

nefesin ıslaktır bedenimle

nefesin doğurgandır

nefesin gür bir ceylandır vurulur dağlarımda

Uğruna bu yabancı tenimi terk ettiğim

bir gizli bahçesin

gecenin doğuma ve ölüme tanıklığı kadar

keskin geçiyorsun dağlarımdan, ovalarımdan

Koyu bir doğu türküsünde

doğmuşum bir zaman

Vurulan ceylanımın kalbidir ruhumun nehirlerinden akan...

DEPRESİF

MERAL YAĞMUR

Hiç bilmez miyim ne alâka kısmet

Yâre yurt olmuş yüreğim darlığı servet

Cesedim gülbahar cânı pınarım

Ayân olsun herkese kalbî imtihanım

El pençe divanım edebi ezelce

Yasaklı fikrim günahı ateşlerce

Yüzüm kar tipisi isyana teşvik

İçim bir karışıyor ki hallerim depreşik

Yoklar yazıyorum bir sessizlik oluyor

Bin şükürlük nimetler rıza müjdeliyor

Aklımın kuytuları alışık değil ya

Gönlümün iftiharı bir ömür aşka

Kan kalem duygularım kalkıyor yerinden

Can elem kitabını yazıyor derinden

İnceden çıldırıyor bahtım depresif

Umurumdan geçiyor sayfa sayfa dizeler

Ayazlanır gecelerce sus pus olmuş tövbeler

Dört kitabın cenneti lisanı bilsem

Yanar dilim bir hecede harfleri kul etsem

Yemin billah devleşiyor hasretler sinemde

Ruhu revan sözlerin meşkinde

Aynı göğün altında bir ant içimi

Her yerinden özetliyor fikrimi

Önüne düşler sürüp firarında uykumun

Zorlu yolları içiyorum buz gibi...

Bakmadan Geçme