UÇAN PANTER UYGUR İLVAN SPORU SANATI VE VE VAN'I ANLATTI

Anadolu kentlerinde yetenekli, renkli, kabına sığmayan örnek gençler var. Bu isimler cesur, kabiliyetli, idealisttirler. Sosyal kültürel yönleriyle çevrelerini de etkileyerek iz bırakan Van'ın gençlerinden Uygur İlvan Van için böyle bir isimdir. Van'ın nüfusunun 9-10 bin bin olduğu dönemlerde İstanbul gibi büyük kentlerin gençleriyle boy ölçüşecek etkinliklere imza atarak bir koltukta çok karpuz taşıyan Uygur İlvan sporda, müzikte ve tüm sosyal kültürel etkinliklerde Van'ın gözde isimi olmuştur. Çok başarılı bir kaleci olması nedeniyle Vanlıların ' Uçan Panter ' lakabı verdiği Uygur İlvan, dağcılık, bisiklet, yüzme, kayak, futbol, voleybol, bilardo spor branşlarının yanı sıra neredeyse çalmadığı müzik aleti kalmamış. Memleketi Van'ın sosyal ailesinden gelen Uygur İlvan, bir döneminin özeti gibidir. Anıları, anlatımları dönemin tarihine ışık tutan Uygur İlvan'ın yaşam hikayesini okurken Van'ın geçmişteki kültürel birikimine hayranlık duyacak bir kentin eğitim için verdiği mücadeleye ve çarpıcı olaylara tanık olacaksınız.

Röportaj İkram KALİ

Uçan Panter Uygur İlvan'ı kimdir? Biz kendinizi anlatır mısınız?

Vanlıyım. 1931 yılında Van'da doğdum. Van'da büyüdüm. İki erkek, bir kız çoğum, beş de torunum var.

Hangi kurumda görev yaptınız? Kaç yıl çalıştıktan sonra emekliye ayrılarak çalışma hayatınızı noktaladınız.

Karayolları 11. Bölge Müdürlüğü'nün ilk personellerinden biriyim. Karayolları Van'da daha şube iken 1954 yılının 5. ayında işe girdim. O zaman Karayolları Perhanoğlu ailesinin Cumhuriyet Caddesinin devamındaki Şahin Tepesi denilen kerpiçten yapılan binasında açıldı. Araç parkı da Hacı Nuhi Polat'ın evlerinin yeriydi. O zaman lise mezunu demek ayrıcalık demekti. Araştırma Teknisyeni oldum. 1965 'de 9 ay kurs görerek 1967 de Hakkari Şube Şefliği yaptım. 40 yıl çalıştım. Ve emekli oldum. Karayolları Türkiye'nin ve Van'ın gurur duyacağı her anlamda öncü, nadide köklü kurumudur. Karayolları medeniyetin öncüsüdür. Bu yuvada onurla, gururla görev yaptım.

1915'te Ermeni çetelerin yakıp yıktığı, Rus işgali altında kalan, 1918'de işgalden kurtulan Van 1930'larda bir yandan yaralarını sararken diğer yandan yeniden kurulmaya çalışılıyor. O dönemin yakın tanığı sayılırsınız. İlkokula hangi okulda başladınız? Van'da kaç ilkokul vardı?

1938'de İlkokula başladım. Van'da 1930'larda yalnızca 4 okul ilkokul vardı. Birinci, İkinci Tebrizkap ve Cumhuriyet ilkokulları vardı. O dönem okullarda yaygın trahom hastalığı vardı. Okullarda tarama yaptılar, bütün hasta çocukları İkinci ilkokulda topladılar. Benim kaydım 1938 de Birinci İlkokula yapıldı. 1944 de deprem oldu, Atatürk İlkokulu'nun yanına barakalar yapıldı. İlkokulu ben orda bitirdim.

Birinci İlkokul

Bu denli yokluk, imkânsızlıklar içinde Vanlı çocuklar ortaokula nasıl devam etti? Kaç ortaokul vardı Van'da?

Van'da tek ortaokul vardı. Sıhke Caddesi (İnönü İlkokulu ve Özel İdare İş Hanı'nın yeri) 1945-1946'da da ortaokulu bitirdim.

Van Ortaokulu

Ortaokulu bitirdiniz. Lise eğitimine nasıl ve nerde devam ettiniz?

Van'da lise yoktu. O zamanki ortaokul mezunları olarak ortada kaldık. Bizden önce 3-4 dönem lise okuyamayan Vanlı öğrenciler vardı. Ortaokul mezunları toplanarak Reisicumhur (Cumhurbaşkanı), Başbakan, Bakanlar ve diğer yetkililere Van'da lise açılması için telgraflar çektik.

Van'da lise olmaması okumak isteyen gençler kadar kentin geleceğini de etkiliyor. Çabalarınızdan bir sonuç alabildiniz mi?

Telgraf çekmekle yetinmedik. O dönem Vansesi Gazetesi lise açılması, yol, elektrik, su gibi önemli hizmetlerin gelmesi için mücadeleye öncülük yapıyordu. Yazılar yazılıyor, haberler yapıyordu. Van'da birlik beraberlik dayanışma vardı. İlyas kitapçı, Avukat Tevfik Doğuışker, Remzi Perihan, Ahmet Kuralkan gibi eli kalem tutanlar çok etkili yazılar yazarak Van'ın sorunlarını gündeme getiriyorlardı.Van'ın siyasileri ve büyükleri de boş durmuyorlardı. CHP'nin iktidarda olduğu hükümette Milli Eğitim Bakanı dil bilimci Hasan Tahsin Banguoğlu'nun Van'a geleceği haberini aldık. Vanlı gençler olarak toplanarak lise için eylem yapma kararı aldık.

Söylediğiniz çok önemli bir ayrıntı. Cumhuriyet dönemimin Van'ında, Vanlı gençler ilk defa bir eylem gerçekleştiriyor. Van'ın cesur gençleri memleketlerine lise açılması için gösteri yapıyor. Heyecan verici bu tarihi eylem sonrası neler oldu?

Hazırlıklarımızı tamamladık. Pankart yazdık. Bakan Van şehir merkezine girmeden önce de hemşehrimiz olan valinin şoförüne makam aracını biraz yavaş sürmesi için ricada bulunduk. Amacımız Milli Eğitim Bakanı Hasan Tahsin Banguoğlu'na lise açılması isteğimizi yansıtan pankartı göstermek, okumasını sağlamaktı. O büyük gün geldi. Bakan aracı şehre girdi. Vanlı gençler olarak bizde heyecanla makam aracının etrafında ve arkasında Halkevi'ne (Şehir Sineması- Merkez Bankası yeri) kadar bakana bisikletlerle eşlik ettik. Bakan valiyle birlikte makam aracından inince orda güçlü tezahürat yaparak bakanın konuşmasına izin vermedik.

Van Halk Evi (Şehir Sineması, İl Halk Kütüphanes,Şehir Parkı)

Gösteri yapmanıza herhangi bir müdahale edildi mi?

Yasal ve haklı bir eylem olduğu için müdahale olmadı ama güvenlik önlemi tabi ki alındı. Slogan atarak Van'a bir lise yapılmasını istedik. Ama hiç susmuyoruz. Bakan baktı ki biz susmuyoruz, elini havaya kaldırarak ' Vanlı gençler, bir dakika müsaade edin bende konuşayım' dedi. Bakan bey şöyle dedi: "Size müjdelerle geldim. Bir Atatürk Lisesi, İki Meslek Lisesi, birde Kız Meslek Lisesi yapacağız. Van'a hayırlı olsun" sözünü verdi.

Bakan lise sözünü daha sonra yerine getirdi mi? Yoksa verdiği sözü unutarak sizin duygularınızla oynadı mı?

Bakan sözünün gereğini orda yaptı. Hemen Milli Eğitim Müdürüne emir vererek Atatürk Lisesi'nin eğitime başlaması için kuruluş çalışmalarına derhal başlamasını istedi. Alkış tufanı koptu tatbiki. Herkes birbirine sarıldı. Sevinçten gözyaşı dökenler vardı.

Atatürk Lisesi ilk olarak nerde eğitim öğretime açıldı?

1948 yılında eski Atatürk İlkokulu yanında bulunan barakalarda Atatürk Lisesi ilk olarak eğitime açıldı.Ben ve arkadaşlarım Atatürk Lisesi'nin ilk kayıt yapan, ilk mezunlarıyız. İskele Caddesinde bulunan lise binası inşaatı ancak 1951 yılında hizmete girdi. Fakat biz yeni Atatürk Lisesi binasından mezun olamadık. Ben ve arkadaşlarım Benimle birlikte o okuldan mezun olduk.

Van'da lise olmadığı için birçok genç İstanbul, Diyarbakır, Kars ve diğer kentlerde okumak zorunda kalmış. İlk lise öğrencisi olarak okul arkadaşlarınızı hatırlı yorumusunuz?

Lise arkadaşlarım arasında Muzaffer Saraçoğlu, Bahattin Türkoğlu, Sabahattin Çaldağ, Kazım Ezberci, Turan Haydaroğlu, Fevzi Levendoğlu, Muzafer Çevik, Bahattin Uygun, Sabahattin Töre, Dündar Altaylı, Talat Altaylı, Turgut Altayı, Valinin Oğlu Yalçın, Sabahattin Akdemir, Sadettin Gencer, Aydın Anteplioğlu, Hürşit Altaylı, Ganime Okayer, Nadide Okayer, Leman Cengiz, Sevim Boya, İsmet Hanım. toplam 53 kişi mezun olduk.Okulda 5 bayan öğrenci arkadaşımız vardı.

Vanlı gençler lise kurulması mücadelesi verirken Mustafa Kemal Atatürk Van'da üniversite ile birlikte ve modern kent kurulması talimatı veriyor ama ölümü erken olunca bu hayali gerçekleşmiyor. 1915'ten acılarla, kayıplarla çıkan Van'a kurulması gereken üniversite daha sonra DP iktidarı tarafından Erzurum'a kaydırılıyor. Van'a sahip çıkan Atatürk'ün ölümünü hatırlıyorumusunuz?

Evet hatırlıyorum. Birinci İlkokulun birici sınıfındaydım. İlk dersten teneffüse çıkmıştık. Bir süre geçti. Baktı ki öğretmenler, üst sınıf abi ve ablalarımız ağlıyor. Onlar ağlayınca bizde ağladık. Ama neden ağladığımızı bilmiyorduk. Öğretmenimiz Gülsüm Toktamış üzgün bir şekilde sınıfa girdi " Çocuklar, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk vefat etti. Türkiye'de yas ilan edildi. Okullar bugün tatil oldu. Evlerinize gidin” dedi. Bizde evlerimize gittik. Ben eve girdiğimde baktım evimizde annem ve babamda ağlıyor. Babam bana üzgün bir şekilde ” Rahmetli Atatürk'ü askerliğimi yaptığım Diyarbakır Asker Hastanesi'ne geldiğinde yakından görmüştüm. Atatürk eczaneyi ziyaretinde eczane de ilaç stokunu sormuştu. Bundan dolayı da ayrı bir sevgim saygım vardı." dedi. O gün Van'da da yas vardı, herkes üzüntülüydü, insanlar ağlıyordu.

Atatürk Lisesi'nde okurken arkadaşlarınız arasında geçen unutmadığınız anınızı bizimle paylaşır mısınız?

O zaman lise müdürümüz Naci İnanç'tı. Müdürümüz Necdet Sipahi isimli bir arkadaşımızı okuldan kovdu. Daha sonra Necdet'te okula gelerek müdüre silah çekti. Müdürümüz masanın altına saklandığından bir şey olmamıştı. Çalık mahallesinde oturan Necdet arkadaşımız da müdürün öldüğünü zannederek intihar etti. Bu olayı hiç unutmam. Birde lise öğrenimimi bitirdikten sonra askere gittim. Lise mezunu olduğumuz için askerliğimi yedek subay olarak yaptım. Biz lise mezunları o dönem teğmenliğe kadar yükseldik. Yedek subay okulunu bitirdikten sonra kıtaya gittik. Kıtaya gitmeden önce askerlik 6 ay daha uzadı. Asteğmenlik rütbesinden sonra teğmen rütbesi aldım. Ve daha sonra terhis oldum.

O yıllarda okullarda hangi sosyal kültürel faaliyetler gerçekleştiriliyordu?

Okulda çok değerli öğretmenlerimiz vardı. Derin bilgi birikimleriyle bizim ufkumuzu açan, geleceğe iyi hazırlayan öğretmenlerimiz aynı zamanda disiplinleriyle, kıyafetleriyle, çalışkanlıklarıyla öğrencilere rol modeldiler. Okulda düzenlenen her dalda sosyal aktivitelere katılırdım. O zamanlar ben ve diğer arkadaşlarım çok aktiftik. Ailelerimiz de bizi yönlendirip destekliyorlardı.İmkânsızlıklara rağmen müzik, tiyatro, futbol, voleybol, bisiklet, kayak gibi bütün sportif sosyal aktivitelere katılırdık.

Okul dışında spor ve sosyal aktiviteler nerede düzenlenirdi?

Van Halkevi'nde düzenlenirdi. Biz gençlerin dışında esnaflar, tüccarlar, öğretmenler, memurlar, kadınlar da Halkevi'ne gelirdi. 1946'dan 1962'ye kadar Van Halkevi'nde bütün aktivitelere katıldım. Spor ve kültürel etkinlikler o dönemler Vanlılar için yaşam biçimiydi.


1940'lı yıllarda imkânsızlıklara rağmen Vanlı bir genç sporun yanı sıra güzel sanatlara büyük ilgi duyuyor. Uygur abi, müzik aleti çaldınız mı? İlk çaldığınız müzik aleti hangisiydi ve ne zaman çaldınız?


Spor müzik, tiyatro iç içeydi. Ben çok yetenekliydim. 1942 de Birinci İlkokul sıralarında ağız mızıkası çalmaya başladım. Lokantacı Şeref Şahin de sınıf arkadaşımdı. Sesi çok güzeldi. Ben çalardım. Ben çalardım o da söylerdi. Sınıflarda mini konserler verirdik. 1940-50'li yıllardan başlayarak nefesli, telli, vurgulu müzik aletleri çaldım.

Ailenizde sizden başka müzik aleti çalan varmıydı?

Van'ın spor, müzik alanında İlvan ailesi olarak bizim emeğimiz var. Ağabeyim Ekrem İlvan klarnet,keman, Atilla İlvan keman çalıyordu..

Birebirinden çok farklı özellikleri olan, öğrenilmesi ve çalması zor aletleri çalmak kolay değil. Peki, hangi müzik aletlerini çalıyordunuz?

İnsan aşkla muzik ve enstrümana ilgi gösterirse hem öğrenmesi hem de çalması kolay oluyor. Ağız mızıkası sonrası omuzdan asılan akordiyon, orkestrada trampet, klarnet, keman, cümbüş ve ud çaldım. Çok iyi keman çalan Vanlı İhsan Bey diye biri vardı. Evimize gelerek Kemal ağabeyime keman dersi verirdi. Abimin kemanını abimden gizili gizli çalıyordum. Bu arda bende keman çalmayı ağabeyimden ve İhsan Bey'den öğrendim. Öyle bir seviyeye geldim ki müsamerelerde keman çalmaya başladım. Kemanı o zaman notayla değil, pratik çalardık. Tabi bunların hepsinin başarılmasının temelinde ailemizin, çevremizin, okulun etkisi ve benim de ilgim, sabırla öğrenme hevesim vardı.

Müzikte cakdiginiz aletlerle tek başınıza orkestra olmuşsunuz. Müzik aleti çalan diğer arkadaşlarınızla grup kurarak müzik çalışmaları yaptınız mı?
Bugün Van'da bugün gelişen, Türk Sanat Müziği topluluğunun ilk kaynağı temeli bizleriz. Şahin Türkmen, Muzaffer Bey, Fikret Paköz vardı. Arada bir Halkevi'nde Türk Sanat Müziği eselerini seslendirerek sahne alıyorduk. O zamanlar futbol maçlarına gitmek için para bulamıyorduk. Müsamere, konser veriyor para toplayarak maçlara gidebiliyorduk. Toplulukta iki keman akordiyon, kanun, cümbüş, ritim, vardı. Bende toplulukta cümbüş çalardım. Yokluk, imkânsızlıklar Vanlı gençler için sanata, kültüre asla engel değildi. Aksine spor, sanat, kültür faaliyetleri toplumun kendisini geliştirme alanlarıydı. Van halkının o yıllarda spora, müziğe, kültürel faaliyetlere çok büyük ilgisi vardı. Halkevi bünyesinde bugün bile olmayan sosyal, kültürel aktiviteler yapılırdı.

Halkevi'nde hangi branşlarda etkinlikler yapılırdı?

Cumhuriyet'in ilanıyla birlikte kültürel ve sosyal bir kalkınmayı gerçekleştirmek için kurulan Halkevi kültür ocağıydı. 1937-1938'de Van Halkevi Başkanı Milli Eğitim Müdürü Mustafa Noyan, Van Valisi Suheyp Karafakioğlu idi, Halkevinin Dil-Edebiyat Kolu, Güzel Sanatları Kolu, Temsil Kolu, Spor Kolu, Sosyal Yardım Kolu, Kütüphane Kolu, Köycülük Kolu, Halk Dershaneleri ve Kurslar Kolu, Müze ve Sergi Kolu ve bando takımı vardı. Bünyesinde okuma yazma, el sanatları, müzik aletleri, resim, el becerileri kursları düzenlenirdi. Futbol, boks, güreş, kayak, müzik, tiyatro, bando kolu vardı. Sosyal yardımlardı. Resim sergileri açılır, temsiller, konferanslar verilir, okuma yarışmaları yapılırdı. Van üzerine derleme, araştırma çalışmaları önemli yer tutardı. Kütüphanede okunacak çok kıymetli kitaplar vardı. Van'da o dönem herkeste radyo olmadığı için Halkevi'nin büyük ve pille çalışan radyosundan Ajans yani haberler dinlenirdi. O zamanlar Halkevi yöneticilerinden Vanlı Orhan Akşener vardı. Biz gençlere çok yardımcı olurdu.


Hangi futbol takımının taraftarısınız? Futbola ne zaman başladınız, o dönemin Van futbolunu anlatır mısınız?


Ben Fenerbahçe taraftarıyım. Bizim dönemimizde siyah beyaz renklere sahip Vanspor Gençlik Kulübü vardı. O zamanlar 16-17 yaşlarındaydım. Ağabeylerim Ekrem ve Kemal İlvan Gençlikspor'da eski toprak futbol sahasında top oynardı.Bende sürekli onların yanına takılırdım. Daha sonra Şengençler Futbol Kulübü kuruldu. Şengençler takımı kurulduktan sonra Ekrem ağabeyim Vanspor Gençlik Kulübünden ayrılarak Şengençler kulübüne transfer oldu.Transfer bedeli falan yoktu. Gençlikspor'un Kulüp Başkanı O zamanlar Behçet Demirel'di. Bende Genckik'te başlayan futbol yaşantıma Şengencler bünyesinde devam ettim. Şengençler takımı mükemmel takımdı. Doğu illerinde oynadığımız futbol ile namımızı duymayan kalmadı. Paramız pulumuz, imkânımız yoktu. Futbola gönül vermiştik. Kulübümüzde sağlam takım ruhu vardı. Takımın ilk rengi neydi? Kulüp Başkanımız ve Kütüphane Müdürü Vahit Kurşun forma renginin milli takım forması renkleri olan kırmızı beyaz olmasını uygun gördü. Bize de "herkes kendisine iki parçalı kırmızı-beyaz forma yapsın" dedi. Bütün futbolcular kendisine imkanlar ölçüsünde bir forma yaptı. Ama formaların nasıl olacağını söylemediler. Neyse herkes evinde yapılan formasını Gençlik maçı günü getirdi. Formlar giyilince ilginç, komik bir durum ortaya çıktı. Meğer herkes kendine göre farklı bir forma yapmış. Böyle olunca herkesin formaların her biri değişik oldu tabi ki. Hepimiz halimize ve ortaya çıkan manzaraya bakarak güldük. Ama başka da çaremiz yok. Birbirinden farklı formalarla Gençlik maçına sahaya çıktık ve maçı biz aldık.

Van oturma geceleri düzenlenir miydi? Gecelerde neler yapılırdı?


Eskiden Van Oturma geceleri vardı. Şarkılar, Van türküleri, maniler, şiirler söylenirdi. Hikayeler, masallar anlatılırdı. Halk oyunları onanırdı. O zamanlar rahmetli Fevzi Levendoğlu, Mustafa Solmaz, Orhan Akşener, ve ağabeyim Ekrem İlvan bu gecelerin ve etkinliklerin öncüleriydi. Oturma geceleri daha fazla kış aylarında evlerde olurdu.


Şengençlerspor'u Van'ın ilk sahası olan eski toprak sahada sarı lacivert renklerle yıllarca izledim. Van derbisi Van Gençlik- Şengençler arasında oynanırdı. Kırmızı Beyaz renk değişimi neden oldu?

O dönemlerde de Fenerbahçe çok başarılı futbol oynardı. Bizde radyolardan, gazetelerden hayranlıkla takip ettiğimiz Fenerbahçe'den esinlenerek rengimizi sarı-lacivert yaptık. Bende takımda kalecilik yapıyordum. Fenerbahçe'nin kalecisi Cihat Arman'ı kendime örnek almıştım. Futbolculuk hayalimde onun gibi başarılı kaleci olmak vardı. Şengençler'de 15 yıl kalecilik yaptım. Vanlı futbolseverler beni izlemeye gelirdi. Top tutuşum, havadan gelen topları alışım, yan topları kurtarışım, topu oyuna erken sokuşum, takımı geriden yönlendirmem iyiydi. Doksandan top çıkarır, iyi plonjon yapardım bu nedenle futbolseverler arasında benim lakabımda "Uçan Panter"di. Çok iyi bir kaleciydim. O zaman hocamız yoktu Adnan Orhan diye bir beden eğitimi öğretmeni bizi çalıştırıyordu. Van'da zamanında çok başarılı futbolcular çıktı. İmkânsızlıklar, sahipsizlik nedeniyle büyük takımlarda top oynayamadılar.

Uygur abi sizi hayranlıkla dinliyorum. Aşkla müzik aleti çalmışsınız, aşkla futbol oynamışsınız. Rol model bir Vanlısınız. Futbol ile ilgili mutlaka çok anınız vardır unutamadığınız anınızı bir anınızı anlatırımsınız?

Erzurum'da Palandöken'e maça gittik. Palandökenspor da Doğunun en popüler takımıydı. Bize akşam yemeği verildi. Ancak akşam yemeğinde bizi çok küçümsediler. Hepimiz aynı duygularda olmamıza rağmen kimse bir şey konuşmadı. Ama bizi inciten, kıran bir davranış bu. Sahaya çıktık 43'cü dakikada bir gol attık. Palandöken'de Zülküf diye bir boksör futbolcu vardı, sağ açık oynuyordu. Bizde de rahmetli Celal Arvas'ta sağ iç oynuyordu. Golü attığı için saldırarak Celal Arvas'ı dövdü. Daha sonra soyunma odasına girdik, maça çıkmama kararı aldık. Erzurum valisi geldi böyle yapmayın, 5 dakikada daha oynayın maçı bırakın dedi. Arkadaşlarımızın kimi formasını, kimi kramponlarını çıkarmıştı. Protesto edercesine o şekilde sahaya çıktık. Üzerimizde çirkin baskı kuran Palandökenspor bu şekilde bize 3 gol atı. Biz o gün sahada çok güzel bir top oynadık, fakat canımızı kurtarmak için maçı vermek zorunda kaldık. Bir başka anımı daha anlatayim.Siirt Botanspor maçına üstü açık kamyonun üstünde Siirt'e gittik. Maçta bir penaltı oldu. Penaltıyı kurtardım, fakat sol bacağım çok sancılanıyordu. Birde baktım ki sol bacağım komple sıyrılmış, kanlar akıyor. Orada bayılmışım. Bir süre geçtikten sonra uyandım. Gözümü açmaya çalıştım, ama bir türlü açamadım. Meğer uyanayım diye gazozla yüzümü yıkamışlar. Gazoz şekerli olduğundan kuruyunca gözlerimi açamadım. Maçtan sonra sizi banyoya götüreceğiz dediler. Bir camide karanlık bir havuz vardı. Kap karanlık bir yerdi. Su renginin bile ne olduğunu görmedik. Bugünkü gibi imkanımız yoktu ama iyi futbol oynuyorduk.

Çocuklarınızdan futbol oynayan oldu mu?

Çocuklarımdan Hakan Vanspor' da bir dönem profesyonel olarak top oynadı.

Bugünkü spor özellikle futbol ahlakını, kalitesini futbolcuların ve taraftarların davranışlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bugünkü sporla geçmişteki spor ahlak ve kalitesi arasında çok fark var. Şimdi bir futbol maçını izlerken çok rahatsız oluyorum. Eskiden sporda saygı, nezaket, centilmenlik çoktu. Karşıdaki bir büyük bizim takımda ki bir futbolcuya tokat attığı zaman o oyuncu başının önüne eğip giderdi. Ama şimdi futbol amacı dışına çıktı. Futbolcular en küçük faulde yerlerde çırpınıyorlar.. İki dakika sonra kalkıp tekrar bir şey olmamış gibi oynuyor. Rakibi rencide etmek, hakemi yanıltmak, taraftarı tahrik etmek futbol mudur? Maalesef centilmenlik dışı hareketler yapıyorlar. Herşey para değil. Futbol para olmuş maalesef. Teknik kapasitesi, spor ahlakı yeterli olmayan futbolculara büyük paralar veriliyor. Futbolu bırakanlar futbola farklı şekilde hizmet etmiyor.
Hangi futbol takımının taraftarısınız?
Fenerbahçe'yi tutuyorum.Kasımpaşa ile oynadığı maçı da seyrettim ve keyif aldım. Şampiyonluklarında mutluluk duyarım.


Maçlarınızı hangi sahada nerede oynuyordunuz?
Maçlarımızı şimdiki Endüstri Meslek Lisesi'nin karşısında yer alan toprak bir saha oynardık. Toprak sahanın etrafında duvarlar vardı. Saha topraktı. Soyunma odası falan yoktu. Kulüp binasında şortumuzu, formamızı giyer maça gelirdik. Taraftarlar ayakta maç izlerdi çünkü tribünü olmayan bir sahaydı. Çok zevkli, renkli ve heyecanlı maçlar oynanırdı. Vanlılar maçlar çok büyük ilgi gösterirdi.


Sizin döneminizde futbol oynayan eski arkadaşlarınız var. Bu arkadaşlarınızın oynadığı Van'ın eski, köklü takımlarını sayabilir misiniz?
Bizim dönemimizde siyah beyaz Van Gençlikspor, sarı lacivert Şengençler, sarı kırmızı Akınspor,mavi beyaz Gölspor, turuncu siyah Karayolları Yolspor ve kırmızı lacivert renklere sahip Jandarmagücü vardı. Daha sonra Akınspor adını Erekspor yaparken, Gölspor ismini İkinisan olarak değiştirdi.

Takım arkadaşlarınız kimlerdi?
Bahattin Türkoğlu, Bahattin Özen, Mustafa Atay, Ergün Oktay, Münci Saraçoğlu, Erdal, Bozkurt, Necat Çemberlitaş, Celal Kuşcu, Rıdvan ve daha birçok önemli oyuncular vardı.

Van en çok seyirci toplayan, çekişmeli geçen futbol kalitesi ve heyecanı yüksek müsabakaları hangi takımlar arasında oynanırdı?
Şengençlerspor ve Gençlikspor arasında oynanırdı. Şengençler çok güçlü bir takımdı. Ama her derbi maçından sonra taraftarlar arasında olay çıkardı. Jandarmagücü de çok kuvvetli bir takımdı. Onlarda çok güzel top oynayan oyuncular vardı. Futbolcuları çok sert top oynardı.Bu nedenle sivillerle askerler futbolcular arasında zaman zaman olaylar çıkardı.


Sizden önceki Van'ın ilk futbolcularının kimler olduğunu biliyor musunuz?
Bizden evvel iki kuşak daha vardı. Mesele ağabeylerim Kemal İlvan, PTT'den Yaşar bey, Kara Refik Gücüyener, Gardiyan Murat Şahinbaş, Çakaloğlu Kemal Atilla, Hasan Yamaç (Kardağ) ve diğerleri vardı.

Çocuklarını sosyal kültürel alanlarda destekleyen, yönlendiren babanızın bu yönü dikkat çekicidir. Babanızın Van'ın ilk eczacısı olduğunu daha önce sizden dinlemiştim. Babanızın eczacılık bilgisi nerden geliyor

Babam Hamdi İlvan askeriliğini Diyarbakır'da yapıyor. Birazda Fransızca konuşmasını biliyordu. Babamı askerdeyken, askeri hastaneye alıyorlar ve orada eczacı olarak görev yapıyor. Şimdi ki gibi kutuda ilacı raftan alıp vermiyorlar.

Doktorun reçeteye yazdığı ilacı nasıl yapıyorlar?

Reçetede yazılı ilacı terkibine göre yapıyorlar. O zaman doktor ilacı miligram miligram yazar ve o ölçüye göre sigara kağıdına koyup hastaya verirlerdi. Hastada ilacı kağıtla birlikte yutardı. Yaptıkları zaman, terazinin bir gözüne sigara kâğıdının yarısını, diğer gözüne de kâğıdın yarısını koyuyorlardı.

Eczane nasıl açılıyor?

Bu gelişmler 1920-30 yıllarda oluyor. O dönem Van'a bir askeri doktor Van'da eczane olmadığını görüyor. Babamın askerde eczacı olduğunu duymuş. Daha sonra babama ortaklık teklifinde bulunuyor. Babam da kabul ediyor. Eczacı diplomasıyla eczane açılıyor. Daha sonra eczacı Kamil Bey ortak oluyor.

Eczacılık ile ilgili babanızdan dinlediğiniz ve unutmadığınız bir anı hikaye var mı aklınızda?

Birgün eczaneye bir hastanın reçetesi geliyor. Hastanın ilacı gargara. Bir şişe suya iki üç damla tentürdiyot damlatılıyor oluyor gargara. Hastayı yolcu ettikten sonra babam ortağı Kamil beyin yayına gidiyor ve "Sen o fakir hastadan ne kadar para aldın" diye soruyor. Kamil Bey de " 1 lira aldım" diyor. Babam " Maliyeti 5 kuruş olan ilacı sen hastaya 1 liraya sattın, ben böyle haksızlığı kabul etmem" diyor ve bir süre sonra ortaklıktan ayrılıyor. Daha sonra da eczacılığı terk ediyor.

Babanız rahmetli Hamdi İlvan Bey nasıl biriydi?

Babam ileri görüşlü bir insandı. 1928'lerde Van'a ilk motorlu aracı getirenlerden biri babamdır. Ford marka bir taksi getiriyor. Bu arada İstanbul'da 6 ay ehliyet kursu görüyor. Getirdiği arabanın tekerleği patos tekerliği gibi ağaçtı. Aracı geldiği gibi garaja çekiyorlar. Ben çocuktum. Van'da benzin pek yoktu. Çünkü eskiden araç olmadığı gibi buraya develerle benzin gelirdi. O benzini de belli şahıslar satıyordu. O zamanlar lastikte temin edilemiyordu. O araç kendi orijinal lastikleriyle idare etti. Birgün Erciş'ten dönerken aracın lastiği patlıyor. Yedek lastik olmadığı için lastik yerine yorgan'ı tekerleğe sararak arabayı Van'a getirmişler.


Renkli, başarılı çocukluk ve gençlik geçmişiniz var. Size göre Vanlı nasıl biridir?

Van insanı naziktir, merttir. Çok misafirperverdir. Kurnazlık, kötülük, üç kağıt bilmez. Saygı sevgiye, insana, komşuluğa, dostluğa önem verir. Naziktir, kırılgandır. Medeni ve sosyal yaşamayı sever. Van eskiden daha bakımlı, daha temizdi. İnsanlar birbirine saygılıydı. Van sosyal ve kültürel anlamda hareketli bir kentti. İstanbul'da ne varsa bir süre sonra Van'a gelirdi. Şimdilerde ruhunu kaybeden, çirkinleşen, erozyona uğramış toplumu kabalaşan bir kent görünümünde. Şehirden çok kalabalık, karmaşa var. Düzensiz, bakımsız bir şehir görünümünde Van.Buna çok üzülüyorum. Her anlamda çok güzel ve özel olan Van'a çok yazık oldu. Van'ı çok sevin, sahiplenin ve terk etmeyin.

Uygur abi, eski Van'a birlikte yolculuk yaptık. Kimi zaman hüzünlendim, kimi zaman gururlandım. Tarihe önemli notlar düştüğünüz röportaj için çok teşekkür ediyorum. Size sağlıklar, esenlikler diliyorum.

İkram Bey ben de size teşekkür ediyorum.Yaşadıklarımı, gördüklerimi anlatmaktan mutlu oldum.Söz uçar yazı kalır. Van için kıymeti ileride daha iyi anlaşılacak önemli bir iş yapıyorsunuz. Van'ın ilk gazetesi olan Vansesi çocukluk ve gençliğimizde ve bugünde okuduğumuz gazetedir. Van için verdiğimiz mücadellelerin hepsinde öncü ve yanımızda olan Van'ın sesini duyuran Vansesi okurlarına selamlarımı gönderiyorum.


NOT:Bu röportaj 17 Şubat 2013 tarihinde yapılmış ve yayınlanmıştır. Van'ın köklü ailelerinden ve önemli isimlerinden Uygur İlvan, 2015 yılnıda vefat ederek aramızdan ayrlmıştır. Rahmet ve saygıyla anıyoruz.

Vansesi Özel Haber

Bakmadan Geçme