KELEPİR'İN SON GÜNÜ


Değerli Okurlar,
Van, yurdun dört bucağından gelen yüreklerin harman olduğu bir şehir. Van öyle bir şehir ki gelenin de gidenin de içinde silinmez izler bırakıyor. Halûk Ağabey onu 'efsunlu bir şehir' diye tanımlıyor. Daha da bu sözün üstüne söz edilmez ama fakir, bir gönül köşesinden size seslenmek istiyor. cizne iki Van evleri resim sergisi açmış bir hemşehriniz olarak köşeyi 'Van Evinden' diye adlandırmak istedim. Umalım ki şehrimizin tarihinde bir iki söz de bizden miras kala… Hepinize merhaba!
….
'Kelepir' Van'da bir kitabevidir.
….
Benim için önceleri, ucuz kitap edinmenin meknıydı. Samsun'da askerliğimin çarşı izninde tanışmıştım onunla… Adı bilinmez sinema kitaplarını ilk gördüğüm yerdi…

Adı bilinmedik bir adamdım Van'a geldiğimizde… İçimde gurbetlik uğulduyordu.
Bir arkadaşım bahsetmişti ondan 'dayım' diyerek… Ben onunla tanıştığımda içim bu yüzden bilenmişti, belki de 'dayım 'sayacağımı bilemeyerek…
Bilen bilir mutlaka hem de pek iyi… Gözlüğü bazen ışıltılı gülüşlerin aksiyle parlar bazen kıyıcı öfkelerin buzuyla kaplıdır. Gene de kim ne derse desin iyi adamdır. Ki 'adam' olmak hakkında iyi bir kaynaktır.
Uzun mu uzun bir sohbetin ardından karakolluk olmanın eşiğinden dönerek ayrılmıştım yanından…
Bana 'Kelepir' zincirlerinin nasıl oluşturulduğunu ve beceriksizce batırıldığını anlatmıştı. Ne yalan söyleyeyim… Ya burcumun getirdiği hesapsızlıktan ya da sadece sohbetinin hesapsız zevkinden, dedikleri bir kulağımdan girip öbür kulağımdan çıkmıştı.
Bana onları anlatan adamın Kelepir gibi bir yeri niye çalıştırdığını hiç anlayamıyordum. Yeni kitapları elinden geldiğince izleyen… Ama belki daha önemlisi ayak üstü de olsa kitap severlerin sohbet edebildikleri, sözcükleri ve yazıyı ciddiye alan bir yerdi.
O gün, insanları birbirinden ayıran o büyük depremden epey sonra uğradığımda öğrendim olanı biteni. Raflar seyrekleşmişti. İçeride bir göç bungunluğu vardı. Maraş Caddesi'nden çıkarken Kız Meslek Lisesi'nin artık yerinde olmadığını, Ticaret Lisesi'nin de yıkılmakta olduğunu gördüğümde duyduğum o artçı dehşet, dükknın bütün köşelerine sinmişti. İçi çekiliyordu, sanki insanın.
Kelepir'in ayrılmaz parçası, şivesinden tebessümüne apaydın Vanlı, Çetin Ağabey vaziyeti açıkladı. Maraş Caddesi yok olmak üzereydi, okullar harap olmuş, ahali göçmüştü. İşin daha acı tarafı kimsede kitap okuma merakı kalmamıştı. Ve ilk defa Kelepir'de çay içilmiyordu… Çetin Ağabey, taziyelerde metin, sohbetlerde şen yüzünde, gene de bilgeliğin zırhındaki çatlaktan sızan bir hüzünle söyledi bütün bunları. Vahdet ki o da her girdiğimde koltuğumun altına nasıl girdiğini almadığım kitaplarımın müsebbibiydi, zorlama gülüşlerle buyur etmişti beni rafların önüne.
Kelepir, hazır tavuk'tan yufkaya, akla gelmedik pek çok şeyi Van'a ilk kez getirmiş bir ailenin, kitapsızlığa, cehalete ve bağnazlığa karşı savunduğu son kaleydi.
Yarı fiyatlı kitaplarına adeta saldırdığımda kendimi bir yağmacı veya akbaba gibi hissettim. O yüzden önce kitapları azalmış raflarıyla içini ve sonra belki de Türkiye'de artık hiç örneği kalmamış o orijinal 'Kelepir' zinciri tabelsıyla kepenkleri inik cephesini…
Gene de devam eder Kelepir rüyası Halûk Bekiroğlu'nun hayatında… Halûk Bekiroğlu, sattığı şeyi tanıyan, eli sigaralı, memlekete sevdalı, candan mı candan bir Türk evldıdır.
Ben 'abi' derim ama sorsanız hani yalan da olmaz, desem ki 'dayımdır'.
Kelepir kitabın Van'daki adıdır…
….
Kelepir kepenklerini, belki de cemre suya indiğinde, tabelasıyla beraber indirdi. Satılanlar satıldı, satılmayan kitaplar kolilenip iade edildi. Raflar belki söküldü, belki sökülmedi. Birileri gelip enfes tabelsını yerinden etti. Camlarında eski çıkartmalar, kiracının gelişine kadar şaşkınca kaldı. Vahdet, Çetin Ağabey'den sonra ışıkları son kez söndürerek çıktı, asma kilitler de son kez takırdadı. Dükkn ilk kez kitapsız bir boşlukta, bağrı soğuk, sağır geceye 'merhaba' dedi. Onunla beraber Van'da bir devir bitti.
….
Kelepir, Van'da bir kitabeviydi. Hem de ne kitabevi…

Bakmadan Geçme